Paperback. 13,50 / 21,50 cm. In Turkish. 391 p. Hakkâri ve Kuzey Irak Daglarindaki Askerler "Siz savasla ilgilenmeyebilirsiniz, savas sizinle ilgilenir. Savas kazananida yorar. Ölüm her seyi esit yapan dogal sonuçturç Ölümden korkmayan ölmez; ölüm kendine kosanlari hiçbir zaman vurmaz. Ölüm korkusu, ölüm acisindan daha siddetlidir. Ölüm teskilatinin bir anlami yoktur. Size yol gösterdim de diyebilirsiniz, ama askeri manada emir vermedim. Kahramanlara emir verilmez." - Osman Pamukoglu -
Tümgeneral rütbesi ile ordudan emekli olmasının ardından Halk ve Eşitlik Partisi’nin kurucusu olmuş olan Pamukoğlu, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra 11 Temmuz 2015 tarihinde toplanan Genel Kurulda başkanlığı bırakmıştır. PKK terör örgütüne karşı gerçekleştirdiği mücadele ile tanınan Türk asker ve yazar. Tümgeneral rütbesi ile ordudan emekli olmasının ardından Halk ve Eşitlik Partisi’nin kurucusu olmuş olan Pamukoğlu, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra 11 Temmuz 2015 tarihinde toplanan Genel Kurulda başkanlığı bırakmıştır.
Ödülleri
1.Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası İki adet Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı
Kitapları: 2003 - Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok 2004 - Ey Vatan Arkadaşlar Uykulardan Uyansın 2005 - Kara Tohum 2005 - Ayandon 2006 - Yolcu/Beyhude Geçmesin Bu Ömür 2007 - İnsan ve Devlet 2008 - Angut 2010 - Korkunun Çocukları 2012 - Akıllı Ol! 2013 - Siyasetin Sefaleti 2013 - Cehennemdere Kanyonu 2014 - Savaş Sanatı - Sun Tzu
Osman Pamukoğlu'nun, Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığını yaptığı 93-95 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Hükümetin PKK ile silahlı mücadelede nasıl bir konsept değişikliği yaptığı ve bu yeni konseptin uygulayıcılarından olarak; Hakkari ve çevresindeki yurtiçi-yurtdışı kamplarına, münferit gezen PKK gruplarına karşı hangi operasyonları nasıl düzenleyip tatbik ettiklerini anlatan 2003 yılında yazılmış bir hatıra kitabıdır.
Üslubu asker üslubundadır. Belagati yüksek olup yazar dönem içerisinde kendi değerini göstermekten imtina etmemekle beraber kibirli de değildir. TSK içerisindeki askerlik ile ilgili kurallardan, değişmez kabul edilen ilkelerden, yapılanmadan ve kurumlardan yeri geldikçe de şikayetini dile getirmektedir. Buna örnek olarak en başta karakol denilen kurumun teşkilatlanması, askerlik türleri ve süresi verilebilir.
Ayrıca yazar gayri nizami harp dediği savaş türünün muhteva ve çerçevesini kavramış, alınması gereken tedbirler ve tatbik edilmesi gereken operasyonların bu konsepte göre yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Ayrıca bu uyarıyı soyut olarak da bırakmamış tek tek altbaşlıklara da inerek hangi hususta ne yapılması gerektiğini de belirtmiştir.
Yazar PKK meselesinde kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu da adeta kral çıplak dercesine söylemekten de geri kalmamıştır. Barzani aşiretinin tutumu, Ankara'daki siyasilerin Barzani meselesinde nasıl gaflet içerisinde oldukları, yine siyasilerin risk alamamaları, dirayet göstermemeleri, pasif ve uyuşuk olmaları, atamalardaki plansızlık ve özensizlik, ve özellikle (o tarih için) 10 yıl boyunca bu sorunun ciddiye alınmaması sonucu meselenin nasıl arapsaçına döndüğü ve halk desteğinin iki iktidar yaratılmasına izin verilerek kaybedildiğini teker teker anlatmıştır.
Yazar bir asker olmasına rağmen meseleyi her alandan okuyabilmektedir. İki sene boyunca gecesini gündüzüne katarak, uyku, yeme içme, ısınma, aile gibi temel ihtiyaçlarını asgariye indirerek günbegün PKK ile mücadele etmesine ve mücadelenin tarihinde daha önce ve daha sonra hiç ulaşılamayacak kadar başarılı bir sonuç almasına rağmen bu meselenin artık "çözülemez" olduğunu bilmekte ve Tugayı ile beraber yaptıkları işi "Türk milletinin onurunu korumak adına şövalyelik yapmak" olduğunu söyleyebilmektedir. Yazara göre bu mesele ancak ve ancak halkın, milletin ısrarı ve dirayeti; hesap sorması ile çözülebilecektir.
Türkiye'de yaşayan herkesin, etnik kökeni önemli olmaksızın okuması gereken bir kitap.
Kitap, Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu'nun, 1993-95 yılları arasında 3. Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı sırasında yaşadıklarını komutanın gözünden anlatıyor. Ülkemizde 80'li yılların ortasından beri süren terör olaylarının en sıcak zamanlarından birinde yapılan operasyonları, askerlerin hallerini, düşmanın askeri ve siyasi boyutunu göz önüne seriyor.
Güzel ülkemizin ne acı oyunlarla, görünmez güçlerin dev avuçları içinde nasıl yıllardır acı çekmekte olduğu bir askerin bakış açısıyla anlatılıyor. Terörle askeri boyutta bir mücadelenin yeterli olmadığı ve siyasi kuvvetlerin destekle(ye)mediği muharebelerin kazanılma şansı olmadığı açık şekilde görülüyor.
Bu ülke nası acılar çekti ve maalesef çekmeye devam ediyor görüp yakından hissediyor insan. Pamukoğlu, şehitlerin, ailelerinin mektuplarını notları şiirlerini paylaşmış zaman zaman. Bunları acı gözyaşları içinde okudum. Hala kabuk değiştirerek süren kavgaları ve ülkemiz üzerindeki oyunları okuyup içim acıdı.
Bazı kitaplar vardır, görmezden gelinen ya da üstü örtülen gerçeğin elçisi olur. Osman Pamukoğlu Türkiye'nin Güneydoğu'sunda yaşanan gayrinizami harpte neler olup bittiğine birinci elden tanıklık ederken, gazete manşetleri ve süslü ana haber bülteni sunucularının yakınından dahi geçemediği gerçekleri tüm çıplaklığıyla ve samimiyetle bir bir gözler önüne seriyor.
Hiç eveleyip gevelemeden olanı biteni aktarıyor okuyuculara.
Okurken sık sık altını çizerek adeta kendi kendime unutmama savaşı verdiğim ve mutlaka usta bir ekibin elinde televizyona/sinemaya aktarılmasını istediğim bir kitap oldu.
Güneydoğu meselesine ilişkin Türkiye'nin ihtiyacı olan namuslu ve ferasetli gözlemleri yansıtan çok değerli bir hatırat.
"Gördük ki hepiniz ama hepiniz birer Mustafa Kemal'siniz. Mustafa Kemal ölmedi, ölmedi diye hep duyardık ama bunu gördük."
Osman Pamukoğlu'nun kitapta paylaştığı, Dağ ve Komando Tugayı'na gönderilen mektuplardan birinde yer alan yukarıdaki kelimeler, kitabı okurken düşündüklerime tercüman olmuş. Uzun zamandır bir kitap okurken bu kadar duyguyu bir arada yaşamamıştım. Kendimden utandım, çünkü kendi ülkemin topraklarında olan bu olayları sadece en yüzeysel haliyle biliyordum. 90'lı yıllarda şu kadar şehit verdik demek başka bir şey, 20-21 yaşındaki o askerlerin vatanları için çarpışmasını, karla kaplı lanetli dağlarda ölüme koşmasını komutanlarının kaleminden dinlemek başka bir şey. Asıl utanç bunları konuşmayan veya konuşamayan siyasilerde ve kendine entelektüel diyen kesimde olmalı. Çözüm süreci denen aşağılık tabloyu bu ülkeye yaşatanlar, barış kisvesi adı altında bu tiyatroya alkış tutan aydınlar, içinde bulundukları ülkenin bekasını Osman Pamukoğlu gibi subaylara ve onların emrinde can veren binlerce isimsiz kahramana borçlu olduğunu neden göremiyor? Askeri okullar kapatılıp, vatan sevgisiyle donanmış gençlerin Osman Paşa gibi üstün subaylara dönüşmesi neden engelleniyor? Bugün Türk milliyetçiliğini karalayanlar, Türk ismini kullanmaktan imtina edenler bu milletin yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği acıları neden görmezden geliyor? Askerlik yapmaktan kaçan gençler geceleri yataklarında nasıl rahat uyuyor?
Bu kitap asla okullarda okutulmayacak. Fakat her bilinçli Türk vatandaşı alıp okumayı kendine görev edinmeli. Kinimizi diri tutalım, elbet bir gün sorumlular bu millete hesap verecek.
İsimleri ile güneşi yükseltenlere saygıyla, Türkiye'de güneşin yeniden yükselmesi dileğiyle...
"Askerlik nasıl bir sanat olarak icra edilir?" diye merak ediyorsanız dahası silahlı kuvvetleri bir ejderha gibi sarıp sarmalayan bürokrasi bir Tuğgeneral tarafından nasıl yenilmiş,birkaç yılda PKK bölgede hakim güçken dengeler Osman Pamukoğlu'nun kişisel çaba ve öngörüleriyle nasıl devletin lehine dönmüş olduğunun vesikası. Onbinlerce isimsiz kahramanımızın eşsiz anısına ithafen...