Jump to ratings and reviews
Rate this book

Küçük Ağa

Rate this book
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece “halife-i ruyi zemin”in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir. Tarık Buğra’nın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin “kahraman”ı olduğu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağa’yı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir

477 pages, Paperback

First published January 1, 1963

55 people are currently reading
808 people want to read

About the author

Tarık Buğra

37 books48 followers
2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu. İstanbul Lisesi’nin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesi’ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi. (1936). Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hik(ye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nün son sınıfında ayrıldı. Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesi’nde muallim muavini olarak işe başladı.

Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum(uz) adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edildi. (1948). Ancak, Tarık Buğra’ya bu para yerine altın bir kalem ödül olarak verildi. Aynı yarışmada Doğan Nadi’nin bölük komutanı birinci ilan edildi ve bu zatın hikayeci olarak adına ikinci bir kez daha rastlanılamadı. Yine de bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehir’e dönerek Nasrettin Hoca gazetesi’ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul gazetesi (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da öldü.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
364 (28%)
4 stars
515 (40%)
3 stars
283 (22%)
2 stars
90 (7%)
1 star
23 (1%)
Displaying 1 - 30 of 38 reviews
Profile Image for Rıdvan.
549 reviews93 followers
May 19, 2017
Gerçekten ilk aklıma gelen şu ki; kitap müthiş dolu bir kitap. Yani yazar hikayeyi hiç süründürmemiş, hiç uzatmamış. Adeta çok iyi bir polisiye roman gibi. Her sayfası dolu dolu.
Hikaye Osmanlı'nın gümbür gümbür yıkıldığı ve ihtilaf devletlerinin bizi çatır çatır paylaştığı dönemde başlıyor.
Salih askerden dönüyor memleketi Akşehir'e. (Konya)
O dönemde normalde askerden dönülmez. Ya şehit düşersin ya da savaşa devam edersin. Ama Salih dönüyor işte. Çünkü sağ kolunu kaybetmiş askerde. Çaresiz eve göndermişler Salih'i.
Akşehir'de herkes ayıplıyor onu. Askerden dönmekte neymiş. Ne kadar ayıp.
Salih zaten bunalımda, kolunu kaybetmiş birde köyün ihtiyarları onu ayıplıyor.
Ama çolakta olsan vatan hizmeti bitmiyor.
Salih kıvvay-ı milliyecilere katılıyor. Kendini ispat ediyor.
Bu sırada İstanbul'dan bir hoca geliyor Akşehir'e. Meşhur İstanbullu hoca. Çok nüfuzlu biri. Padişahçı. Dolayısıyla kuvvacıların rakibi. Salih çok uğraşıyo İstanbullu hocayı tavlamaya ama olmuyor. Hoca Nuh diyor peygamber demiyor.
En sonunda kuvvacılar çaresiz hocanın ölüm fermanını imzalıyorlar. Bunu duyan hoca kaçıyor elbette. Peşinde de bizim çolak Salih.
Hoca gittiği memlekette " Küçük Ağa" adını alıyor.
Ve hikaye karışarak devam ediyor ki bu daha hiç bişey. Daha Çerkes Etemler falan devreye girmedi.
Profile Image for Ömer Faruk.
164 reviews26 followers
July 15, 2019
Bu romanı her Türk genci muhakkak okumalı. Yazarın bahsettiği gibi destandan hiçbir eksiği olmamasına karşın destan üslubunda olmayan Türk'ün tamamen gerçek hikayesi. Benzerlerinden ayrılan noktası; Yakup Kadri gibi meseleyi milliyetçi pespektiften ele almaması, Kemal Tahir'den ayrılan noktası; işin politika kısmını İttihatçı ve millici büyüklere değil halka tartıştırmasıdır. Geniş halk kitlelerinden (müslüman-muhafazakar) herhangi birinin gözünden bu zorlu dönem anlatılır. Gerçekçi seçimler, gerçekçi duygularla ele alınmıştır.

Kitap başından sonuna kadar bir dönüşüm ve tercih hikayesidir. Çolak Salih cepheden ilk geldiğinde kuvvacı olma yolunda çokça çile çeker, İstanbullu Hoca Küçük Ağa olasıya kadar onca fikir buhranı ve ölüm tehlikeleri atlatır. Kitap temel olarak o dönem Türk dilemmalarını tartışır, bunlara cevap arar. İstanbul'u, padişahı tercih edenler ne düşünüyordu, neden bu yola girdiler; Kuvvacılar nasıl kuvvacı oldu, niçin haklılardı; Ethem olayında Çerkez Ethem'i seçenler neden seçti, Ankaracılar neden haklıydı? Her şeyin sonunda Ankara neden tekrar ikiye bölünmek zorunda, ve bu bölünme neticesinde Mehmet Akif gibi şahsiyetlerin etrafındakiler neden bu şekilde ayrılacaktı? Bütün bu insanların tamamı niçin bizim insanımız ve niçin hemen hemen hepsi meşru tercihlerde bulundular? Kitap bunların cevabını arıyor ve okuyucuya düşündürtüyor.

Bu genel dilemma temasının dışında da göze çarpan çatışmalar mevcut. Kitabın başında Salih'in kuvvacılara katılma motivasyonu dört dörtlük anlatılıp yedirilmiş kitaba. Bu, Salih'in çocukluk arkadaşı, Akşehirlilerin komşuları Rumlar'ın Pontus sevdasıyla Osmanlı'ya, komşularına ihanet etmeleridir. Türklerin yaşadıkları bu şok hakkıyla anlatılmıştır.

Kitabın iki anakarakteri Küçük Ağa ve Çolak Salih'in karakter özellikleri ve dönüşümlerinin nitelikleri sebebiyle Türk devleti ve Türk milletini temsil ettiklerini düşünüyorum. İstanbullu Hoca karakteri adı üzerinde İstanbul'u, eski Osmanlı'yı temsil ederken yaşadığı fikir buhranları neticesinde atılgan, yiğit, akıllı bir kuvvacı Küçük Ağa olur. Bu gidişat ise kendi isteği ile olmaz. Şartlar bu dönüşümü ona dayatmıştır. O kuvvacı olmayı istememiş, buna millet (hikayede Çolak Salih, İstanbullu Hoca'nın önüne bir silah koyar ve derki ya bizden taraf olursun, ya da bu silahla beni öldürürsün) tarafından sürüklenmiştir. Kendisininde arzusu harici temayül ettiği yola ama tehdit ama ikna ile zorlanmıştır. Hikayede anlatılan ikna ediliş şekliyle de milletin mahvına sebep olmamak için bu seçimi yapmıştır.

İşte onu buna zorlayan millet ise Çolak Salih karakterinden kendini bulur. Çolak Salih her hareketiyle, her düşüncesiyle Anadolulu Türk milletidir. Kolu kanadı kırılmış şekilde cepheden dönmüş, en yakın arkadaşı komşusu "Niko" tarafından ihanete uğramış, cahil, ezilmiş bir halkın temsilcisi... Öbür yandan çolaklığının acısını, ihanete uğramanın bunalımını yaşamaya dahi layık görülmeyen; o acınası haliyle yepyeni vazifelere koşulan ama ufacık bir minnet bile duyulmayan alelade bir genç...Lakin bu genç ihanete uğramanın öfkesinde kendini bulur. Bu kinin ateşinde tava gelir. Çolaklığını unutur, sefaletini önemsemez; kanının ve canının son damlasını o ihanetin, tecavüzün öcünü almaya adar.
İşte bu sakat, cahil, itilen ama öfkeli, gayretli genç Türk milletidir.

Romanda, Çolak Salih'in anasının, kocasını ve büyük oğlunu savaşta kaybetmesi, küçük oğlu olan Salih'i ise kolu kanadı kırık bulması neticesinde akıl sağlığının bozulması gibi; Akşehir'in müslüman ahalisinin savaş sefaletini doruklarda yaşaması karşısında hainlik eden Rumların zenginlemesi gibi; hain Rum ve Ermeni ekseriyetin yanında Osmanlı'ya ve Türklere ihanet etmeyen Rum tersi Eftim gibi, Ermeni Doktor Minas gibi karakterlerin de var oluşu ve her şey bittikten sonra onların da milliyetlerinin cezasını yüklenmek zorunda kalacak olmaları; ve tabiki Küçük Ağa'nın karısının İstanbullu Hoca öldü sanılarak başka biriyle nikahlanması, Küçük Ağa'nın oğlu Mehmet'ten ayrı kalması gibi her biri dağ devirir pek çok acı da ustaca işlenmiştir.

Çekilen bütün bu çilelerin ne sebeple ve ne amaçla kahramanca çekildiğini Türk gençleri isimleri gibi öğrenmelidirler. Bu kitapta sorulan ve cevabı aranan bütün soruları cevaplandırmak Türk gençlerinin entelektüel yolculuklarının ilk amacı olmalıdır.
Profile Image for G. İlke.
1,282 reviews
February 10, 2018
Kurtuluş Savaşı... Her defasında daha iyi kazınıyor ki ruhuma, bu vatan hiç kolay kazanılmadı ama çok kolay kaybediliyor. Düşman sadece başka dinden, dilden, milletten olanlar mıydı? Yok muydu sanırsınız bu milletten olan hainler, arkadan vuranlar, ki asıl düşman onlardır. Her şeyin farkında oldukları halde, sırf düzenleri bozulacak diye korktuklarından hiçbir şey yapmayanlar, yapana da engel olmaya çalışanlar... Şu anki Türkiye'ye ne kadar benziyor değil mi? Tarih tekerrürden ibaret olmasa artık keşke, ateşi de yeniden bulmasak mesela ne iyi olmaz mı? Belki de, belki de değil hatta kesinlikle, bu milletin ekmeğini bölüşen, birlikte ağlayıp gülüşen ama sıkıntı baş gösterince kendi dümenine bakanlar olmasaydı muasır medeniyet seviyesini biz belirliyorduk şimdi. Tarık Buğra öyle güzel anlatmış ki o günleri, o insanları... Hem içim yandı hem çok mutlu oldum. İyi ki Türk'üm dedim, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" dedim. Herkesin ama herkesin kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum. Yıldızlı tavsiyemdir. =)
Profile Image for Harmonyofbooks.
501 reviews208 followers
July 20, 2018
"Düşman bir mi? Sen ona bir daha ekle. Üç mü, beş mi? Sen ona bir de kendini ekle..."
4,5/5⭐️⭐️⭐️⭐️
Senelerdir kitaplığımızda olan bu eseri ilk gördüğüm anda "ben bunu seneler sonra okurum" demiştim ve gerçekten de öyle oldu. Zamanla okuyucunun okuduğu türlerin de şekil almasıyla beraber Küçük Ağa da nihayet okumak için ilgimi çeken bir kitap oldu. Kurtuluş döneminde geçen ve sanırım o döneme ait yazılan en ünlü kitap olan Küçük Ağa'yı ilk olarak dizi uyarlamasını araştırarak duymuştum. Çalıkuşu'nun ilk dizi versiyonunu izleyen herkesin muhtemelen adını duyduğu bir yapımdır. Diziyi izlemeye niyetlenmiştim ama bir türlü izleyemedim. Kitabını da nihayet okumaya başladığımda aklımdaki tek şüphe çok ağır olduğuna dair okuduğum yorumlardı. Kitabı şöylesine bir incelediğimde oldukça fazla konuşma paragrafıyla dolu olduğunu görüp rahatlatmıştım. Fakat yorumlar doğruymuş, okuduğum en ağır kitaplardan biriydi. İlk olarak Çolak Salih'in hikayesiyle bizi karşılayan kitap Akşehir'deki olayın geçtiği kasabadaki etrafı yavaş yavaş bizimle tanıştırıyor. Sonra en ünlü karakterlerimiz Doktor ve İstanbullu Hoca'yı tanıyoruz. İlk okuduğumda İstanbullu Hoca'nın bu tarz bir şekilde yol kat edeceğini hiç tahmin etmemiştim. Yaşar Kemal'den tanıdık olduğum halkın konuşma ve anlaşma biçimine Tarık Buğra da harika değinmişti. Bir yandan karakterler arasındaki argolu ikili atışmalar, diğer yandan yüreğinizi sıcacık eden konuşmalar.. Böyle böyle kitap elimden akıp gitti. Ama okumak konusunda bazı bazı kendimi şevklendirmem gerektiği de oldu çünkü her ne kadar olaylar çok güçlü bir şekilde kitaba geçse de arada sıkılmadım diyemem. Yine de çok kısa sürede okumaktan kaçarak üç dört gün vererek yavaş yavaş okudum. Baştan sona gerçekten harika bir kitaptı. Sonu da ayrı övgüye değerdi. Kendinizi bu eseri okumaya hazır hissediyorsanız hiç beklemeyin derim. Keyifli okumalar dilerim..
Profile Image for Yasemin Salihoglu Karagul.
321 reviews27 followers
April 15, 2020
Bitti ama ben de bittim. Öte yandan iki cilt daha olsa onları da soluksuz okurdum.
Düzenli ordunun kuruluş zamanlarını halkın o sırada yaşadıklarını ve hissettiklerini daha iyi anlatan bir roman var mı bilemedim.
Yorgun Savaşcı'yi okuduktan sonra okuyunca aynı dönemi hem asker gözünden hem de halk gözünden daha iyi anlamış oldum.
Müthiş bir eser...
Profile Image for Pozan.
388 reviews16 followers
May 23, 2019
Küçük Ağa |4/5|

Kurtuluş Savaşı’nın başladı başlayacağı yıllar. Şartlar zor tabi. Yunanlı orduları batıdan giriş yapmış. Adım adım anadoluya doğru gelmekteler. İnsanlar gergin, insanlar korkuyor. O zamanlarda, şimdikilerdeki gibi teknoloji olmadığından her bir yanda bambaşka bir dedikodu dönmekte. Söylentiler, tüfeklerden çıkan kurşunlar gibi havada rastgele saçılıp olup olmadık kişileri, yerleri vuruyor.

Küçük Ağa böyle bir dönemi anlatıyor bize. Türkiye’nin, Birinci Cihan Harbi’nden çıktıktan sonra düştüğü durumdan başlıyor. Hikayemizin baş kahramanlarından biri olan Salih’in, Cihan Harbi’nden dönüşüyle kitaba merhaba diyoruz. Salih, Konya’daki Akşehir köyüne bırakılır, memleketine dönmüştür. Ama sapasağlam dönmeyi başaramamıştır. Sağ kolu yoktur ve yüzü de insanları korkutacak derecede yara içindedir.

Çocukluğunda gavurlardan biri olan Niko isminde biriyle arkadaşlık kurması yüzünden zaten dışlanmış olan Salih, Çolak olmasıyla iyice dışlanır halk tarafından. Kendini kaybeden, durmadan içen ve gevurlarla birlikte takılmaya başlayan Salih’in kurtarıcısı bir doktor tarafından olur. Doktor onun bedenini iyileştirmez, daha iyisini yapar ve hevesini iyileştirir. Onu, Kuvayı Milliye’ye katılmasını teklif eder ve Salih, tekrardan bir işe yarayabilme ümidiyle Kuvayı Milliye’ye katılır.
Buraya kadar okuduğunuzda, kitabın ana karakterini Çolak Salih sanabilirsiniz ama asıl baş karakter, Çolak Salih değil. Akşehir’e, İstanbul’dan gelen Hoca Efendi durumu mevzu bahistir. Salih’i Kuvayı Milliye’ye almış olan Doktor bey, diğer insanları da kendilerine katmak isterken, ‘İstanbullu Hoca’ lakabını takınmış olan Hoca Efendi, köy halkının Kuvayı Milliye gibi ‘çete’lere katılmaması konusunda ısrarcı olur ve bu ısrarın kaynağının Zat-ı Şahane’nin (Padişahın) olduğunun altını çizer sürekli.

Konuyu biraz fazla anlatmış olabilirim ama spoiler verdiğimi düşünmeyin. Kitabın arkasında da zaten buraya kadar anlatılıyordu. Kitap da buradan sonra başlıyor zaten.
Yazın dilini ben çok beğendim. Tarık Buğra, gerçekten de yalın bir dille yazmak istemiş. Hatta yazını o kadar yalın ki, karakter diyalogların da bile kelimeler olduğundan daha yalın bir hal alıyor, eğilip yamulup duymaya alışık olduğumuz o ağıza dönüyor. “Değel mi,” veya “Ne bilem ben,” gibi diyalogları sıkça okuyorsunuz kitapta.

Gerçi, karakterler genel olarak bu ağızla konuşuyor olsa da hikayenin geçtiği zamandan ötürü şu andak kullanmadığımız kelimeler yok değil. Eğer, eski kelimelere genel olarak hakim değilseniz, okurken sözlük açmanızı gerektirecek bazı kısımlar olabilir. Anlatımda bu kelimeler pek kullanılmasa da, karakterlerden bilgili ve irfan sahibi olanların konuşmalarında bu kelimelere rastlıyorsunuz.

Kitap okunmalı mı peki? Bence bu ülkeyi nasıl kazandığımıza şahit olmak isteyen herkesin okuması lazım. 1919’da anadolu halkı ne gibi ikilemlerde kaldı, ne gibi tartışmalar yaşandı ve ne gibi yanlış anlaşılmalar patlak verdi gibi soruları bu kitaptan öğrenebiliriz. Ha, kitaptaki karakterler gerçek değil, bu bir roman sonuç olarak. Ancak hepimiz biliyoruz ki, Kurtuluş Savaşı zamanında birçok Çolak Salih vardı, birçok Küçük Ağa vardı ve birçok Doktor Bey, Reis Bey gibi insanlar vardı. Sadece, tarih onları yazmadı ve onlar da toz olup gitti.

Bu açıdan ben çok beğendim. Kurtuluş Savaşı zamanına mercek tutulması ve önemli olan her karakterin, bu geçen süre zarfında yaşadığı zihinsel değişimleri yavaş yavaş okuyoruz. Kitabın acele etmek gibi bir derdi yok, bu bazı insanlara gelmeyebilir ama kitap tempo açısından biraz yavaş. Her şeyi anlatıp da gitmek istiyor ve acele de etmiyor.

Tarık Buğra’nın diğer kitaplarına da bakmak istedim, kitap bittikten sonra. Etkileyici ve çarpıcı bir yazar ancak Kurtuluş Savaşı’nı sürekli gündem etmemize rağmen Kurtuluş Savaş’ını direkt olarak içinden alıp da anlatan böyle bir romanın gündem olmaması üzücü doğal haliyle.
Kurtuluş Savaşını hiçbir zaman unutmayacağımız güzel günler dileğiyle. Kendinize iyi bakın.

Profile Image for Fethi Naci.
125 reviews180 followers
Read
January 19, 2014
Hiç unutmam, Tarık Buğra'nın o güzelim Küçük Ağa'sı TV dizisi olunca diziyle ilgili bir tanıtma konuşmasına ben de katılmıştım; o konuşma dizi başlarken gösterilmişti TV'de; birtakım arkadaşlarım ve -İlginçtir!- bazı arkadaşlarımın çocukları, "Ne söylüyor bu Fethi Naci" diye kızmışlardı bana: "Tarık Buğra gibi bir 'sağcı'nın eseri övülür müydü!"

#38
Tarık Buğra'nın "Bir roman yazarının, bir bilim adamı gibi tam o kadar objektif olması gerektiğine inanıyorum" sözleri havada kalıyor. Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşı'na bir bilim adamı gibi "objektif" değil, belirli bir görüşün yazarı olarak bakıyor. Bunu Tarık Buğra'yı suçlamak için söylemiyorum; tutumunu saptamak için söylüyorum... Küçük Ağa'ya içeriğinden ötürü dinci, hilafetçi diye saldırmanın pek öyle geçerli olabileceğini sanmıyorum.

Küçük Ağa sevgilerin romanıdır: Tarık Buğra'nın Akşehir'i de, Akşehir insanlarını da ne kadar çok sevdiğini sayfalar boyunca izlemek mümkün... Bir diyalog ustasıdır Tarık Buğra.
Profile Image for Sydfripp.
1 review
February 20, 2023
Tarık Buğra'nın okuduğum ilk romanı. Karakterlerin duygu ve düşünce dünyaları, dönemin atmosferiyle paralel şekilde vermeleri gereken büyük kararlar, yaptıkları ve söyledikleri öyle gerçekti ki, sanki her şeye bizzat şahit oluyor gibiydim okurken. Bunun yanında milliyetçi ve islamcı düşünce akımlarının kendini göstermesi bence romanı yanlı yapmıyor. Aslında anlatıldığı gibi, yok oluşun eşiğindeki bir devlet yeniden ayakları üzerinde doğrulmaya çalışılırken siyasetin ve cephenin gerisindeki insanların yaşadıkları çatışmaları okuyoruz. Hangi değerlere tutunmalı ve hangilerini terk etmeliler? Vatanın geldiği hal neyi gerektiriyor? Anlamaya çalışıp en iyi yerde durmaya çalışıyorlar. Bunun için gerektiğinde büyük fedakarlıklar yapıyorlar. İstanbullu Hoca ailesinden ve tüm kimliğinden vazgeçiyor, Çolak Salih tek kolunu kaybetmiş olarak savaştan döndüğünde artık hiçbir şeyin çocukluğundaki ve eskisi gibi olmayacağını çok iyi anlıyor, bir alim olarak görülen ve çok sevilen Hoca'nın, Kuva-yi Milliye'ye karşı olduğundan, daha büyük bir gaye uğruna, büyük vicdani çatışmalarla vurulmasına karşı çıkılamıyor. Romanın genel hali ve özellikle sonu, bende buruk bir acı bıraktı. Tarık Buğra'nın Türk edebiyatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu anladım.
Profile Image for Songül Bağ.
2 reviews
July 11, 2025
Uzun süredir kitaplığımda olan durup durup bana göz kırpan bir kitaptı. Üç gün önce elime alıp bitirsem de rahatlasam dedim..Az evvel bitirdim ama rahatladım mı hayır tam tersi rahatsız oldum. Neyseki aradığım tam da buydu zaten..beni rahatsız edecek bir kitap.. Kafamda birçok soru işareti var. Bu roman uzun bir süre kafamı meşgul edecek ve beni bir takım araştırmalara ve okumalara sevkedecek belli ki.. Her neyse..Milli mücadeleye ve kurtuluş savaşına farklı açılardan bakmama vesile oldu.Şiddetle önerilir.
Profile Image for Şeyda Nur.
31 reviews
June 22, 2018
Kitap aslında 5 yıldızı hakediyor ama sonu biraz belirsiz bittiği için 4 verdim. Yani bi tak diye kesildi sanki hikaye. Her Türk gencinin okuması gereken bir roman. Tarih kitaplarını sıkıcı bulan biri olmama rağmen roman olduğu karakterler kişiler olduğu için ve Tarık Buğra’nın akıcı anlatımıyla sıkıcılıktan uzak bir kitap oluyor. Çok sevdim.
Profile Image for İsmet Yeniad.
56 reviews
July 8, 2020
Sadece önsözü bile bir çok Kurtuluş Savaşı'nı anlatan kitaptan daha faydalı. Kurtuluş Savaşı'nda toplumun her tabakasından insanın içine düştüğü ikilemi ve bu ikilemden yola çıkıp doğru yolu bulma çabasını çok güzel anlatmış Tarık Buğra.
Profile Image for Özgür Öztürk.
18 reviews
February 21, 2022
Kurtuluş Savaşınyıllarında geçen roman/film vs yapımları çok severim ve her birine saygı duyarım, keyifle de okur ve izlerim. Ancak bu roman biraz fazla uzatılmış ve kendi fikrini okuyucuya dikte etmeye çalışan bir eser gibi geldi. Abartıldığı kadar yok diyebilirim.
5 reviews
September 18, 2022
Milli Mücadele döneminde tarihsellik ile dolup taşmış İstanbul takımının yerini Kuvacıların alması, başlarda karşı oldukları fikre doğru evrilmeleri ve o dönemin halkının sosyolojik yapısını yansıtan bir kitaptı...
5 reviews1 follower
February 15, 2024
Her Turk gencinin kesinlikle okumasi gerektigini dusunuyorum, Kurtulus Savasi’ni bu kadar ictenlikle ve seffafligiyla anlatabilen bir yazar olmak kolay degil, Tarik Bugra’nin dil ve anlatimina bayildim.
Profile Image for Aspurçe Koçak.
10 reviews
May 22, 2024
Onu anlamak için okudum anlamamışım. Ders oldu. Her okuduğum kelimede ona aşık oldum sonra aşkımı içimde söndürdüm. Bi baktım İstanbullu Hoca'da benim Küçük Ağa'da. Ama en çok Çolak Salih oldum. En fazla onun kadar zarif. Yıkık. Yenik. Ama aynı anda muzaffer.
2 reviews
March 4, 2020
oxkvkfkdhghfhd
This entire review has been hidden because of spoilers.
84 reviews
October 1, 2022
"Kuvva" hareketinin ortaya çıkışını, dönemin şartlarını, halkın bu gelişimdeki sancılarını dolu dolu anlatan bir eser. Her sayfası dolu, hikaye gereksiz detaylar ile uzatılmamış, keyifle okunabilir.
Profile Image for seslem.
13 reviews1 follower
January 1, 2023
Tarih için yol gösterici bir kitap olsa da okurken çok sıkıldım her detay fazla fazla işlenmiş minik olaylar en az 10 sayfa anlatılmış bu beni çok yordu yarım bırakmayı bile düşündüm
20 reviews
April 2, 2023
Kitap genel anlamda güzeldi ancak salihin bazı tavırları hiç hoşuma gitmemişti hatta sinir olmuştum orada ona ama sonrasında güzeldi
Profile Image for Colonel Thế.
3 reviews
November 19, 2024
A masterpiece of modern Turkish fiction, treating life’s moral ambiguities in the context of a nation's life-or-death struggle, when the hope of liberation is pitted against a 600-year-old tradition of living.
Profile Image for Lola Momsen.
4 reviews
March 20, 2017
Her Türk insanının okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap.
Profile Image for north.
11 reviews
December 27, 2023
anlatılanlar fena değildi ama okurken çok sıkıldım
Profile Image for ehk2.
369 reviews
March 9, 2012
Küçükken çok severek okumuştum; Akşehirli olmamdan öte, çok akıcı ve 'yerel'di. Sonraki okumamda ise kasabanın gayrimüslim ahalisi için yazdıkları (Çolak Salih'in çocukluk arkadaşının dönüşümü, kilisede toplanıp örgütlenmeler, araya 'nifak' girmesi, vb. gibi) bariz 'ideolojik' ve belli (muhafazakar-milliyetçi) bir bakış açısından süzülmüştü. Topluluklar arası çatışmaların olmadığını, farklı çıkarların ve amaçların vuku bulmadığını, hatta yazılanların olmadığını da iddia etmiyorum. Ama bu yön, kitabı biraz 'eksiltiyor', dili zedeliyor. Yine de güzeldir Küçük Ağa. Kurtuluş mücadelesinin resmi yorumundan kısmen değişiktir.
Profile Image for Semih Erdoğan.
Author 2 books
January 26, 2017
Cok iyi kitap. Karakter psikolojisi durum analizi on numara. Donemin sikintilari iyi yansitilmis. Tarik Bugra'nin kalemi Turk yazarlar arasinda en yukarilaridadir zaten. Sonu biraz alelade olmus. Cok cabuk bitirmis. Bu kadar iyi bir kitap daha iyi aciklanmis, gerektigi kadar uzatilmis iyi bir sonu hakediyordu.
Profile Image for Emre.
23 reviews
December 1, 2014
Koca bir kurtulus savasi verilirde, destanlari olmaz mi. Bu da bir kurtulus savasi hikayesi, ama benzerlerinden biraz farkli sunuyor. Dili guzel okumasi kolay bir roman. Elestirim cok ama okumak faydali olur diye dusunuyorum.
Profile Image for Kubilay Aytek.
2 reviews
April 13, 2015
Vatanseverlik yurdunun toprağını, bu toprakta yaşayan insanı sevmektir. Vatansever bu toprağın zincirlerle esir edildiğini görmek istemez. Peki bu vatansever, dindarlık ile vatanseverliğin iki zıt şey olarak görüldüğü yıllarda bir imam olarak karşımıza çıkarsa... Küçük Ağa'yı okumanızı öneririm.
Displaying 1 - 30 of 38 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.