Sarı Sıcak Anadolu halkının yokluğa, açlığa, unutul-muşluğa karşı verdiği insanüstü mücadelenin hikayesidir. Pisliğin, sıcağın, sefaletin ortasında bir avuç insanın hayatla aralarındaki ince bağa sımsıkı sarılışlarının ve hayatta kalma çabalarının dramı yirmi iki hikayede dile getirilir.
“Kemal’in yazım stili yalın ve çarpıcı; köylülerin ağzından bütün insanlık adına konuşuyor.” Publisher’s Weekly, (A.B.D.)
“Korkunç bir duyarlık ve acımasız bir şiir...” Observer, (İngiltere)
“Sadelik ve dürüstlükle anlatılan bu öyküler insanın belleğine kazınıyor.” The Milwaukee Journal, (A.B.D.)
“Yoksulluk, boş inanlar, sinekler, toz, ölümüne çalışma, uçsuz bucaksızlık, bitkinlik, yabanlık, yılmazlık.(...) Çaresizlikten doğan acıma ve duyarlığın evrensel boyutları.” The Guardian, (İngiltere)
“Köylülerin sefaletini ve sosyal eşitsizliği dile getiren kitaplarıyla Yaşar Kemal, Türkiye’deki son üç kuşağı en derinden etkileyen yazar.” Neue Zürcher Zeitung, (İsviçre)
Yaşar Kemal, asıl adı Kemal Sadık Gökçeli. Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer.
Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu; 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943’te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladı. Askerliğini yaptıktan sonra 1946’da gittiği İstanbul’da Fransızlara ait Havagazı Şirketi’nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten sonra İstanbul’a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.
Şaşırtıcı imgelemi, insan ruhunun derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca Türk romanının değil dünya edebiyatının da önde gelen isimlerinden biri olan Yaşar Kemal’in yapıtları kırkı aşkın dile çevrilmiştir. Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında beşi Türkiye’de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi aldı. 28 Şubat 2015 tarihinde vefat etti.
Yaşar Kemal was born as Kemal Sadık Gökçeli in 1926 in the Hemite village of Kadirli, Osmaniye, where his family, originally from the village of Ernis (present-day Ünseli) near Lake Van, had settled after a long period of immigration caused by the Russian occupation during World War I. With his amazing imagination, grasp of the inner depths of the human soul, and lyrical narrative, Yaşar Kemal became one of the leading name not only of Turkish literature, but of world literature as well. Translated into more than forty languages, Yaşar Kemal is the recipient of many awards in Turkey and more than twenty international awards including Prix mondial Cino del Duca, Commandeur de la Légion d'Honneur de France, Commandeur des Arts et des Lettres of the French Ministry of Culture, Grand Officier de la Légion d'Honneur de France, Premi Internacional Cataluña, Peace Prize of the German Book Trade, as well as seven honorary doctorates—five in Turkey and two abroad. The last award Kemal received was the Bjørnson Prize given by the Norwegian Academy of Literature and Freedom of Expression (Bjørnson Academy) on November 9, 2. Yaşar Kemal died in İstanbul on February 28, 2015.
تفتان زرد ، مجموعه داستانی است از یاشار کمال ، نویسنده معروف و غول ادبیات ترکیه . داستانهای این مجموعه در فضای روستاهای فقیرنشین ترکیه میگذرند، جایی که انسان با طبیعت، فقر، ظلم و گویی با همه درگیر است. شخصیتها هم اغلب کشاورزان، کارگران، یا کودکاناند که در دل گرمای سوزان و خاک خشک، دنبال نان، یا امید و دلیلی برای زندگی میگردند. سبک کمال در این مجموعه داستان را باید رئالیسم اجتماعی دانست ، توصیفات او از طبیعت گرچه شاهکار و درخشان نیست ، اما طبیعت را جاندار نشان داده و در تعامل با انسان . تفتان زرد را گرچه به زحمت می توان کتابی متوسط دانست اما شاید برای ورود به دنیای پیچیده کمال و خواندن شاهکار های دیگرش ، انتخابی مناسب باشد .
sonraki dönem yazdığı kitaplarındaki anlatım becerisi doğal olarak bu kitapta yok. ilk yazdığı öyküler kendi hayatında, çevresinde ne gördüyse ondan ibaret ve tasvirden ziyade olay odaklı. bu öyküler pek tasvir istemiyor bence, çünkü olay itibariyle yeterince sarsıcı. yokluğun, çaresizliğin en dibindeki hayatları yazmış. işin üzücü tarafı bu öyküler muhtemelen kurgusal değil, bizzat tanık olduğu bir kısmını yaşadığı olayları kağıda dökmüş. ağlamadan kitabı bitirmek zor.
Yaşar Kemal'in ilk kitaplarından biri Sarı Sıcak, 1952'de ilk kez basılmış. 22 öykü yer alıyor içinde. Nedense Yaşar Kemal'in öyküleri romanları gibi insanı sarıp sarmalamıyor. Romanlarındaki coşku öykülerinde yok, aslında mekan, kişiler, olaylar romanlarındakilere benzese de öykülerinde bir şeyler eksik kalıyor sanki.
Sarı Sıcak’taki öykülerle tam olarak Yaşar Kemal dünyasına giriş yapmış sayıyorum kendimi. Çok uzun yıllar önce okuduğum Binboğalar Efsanesi hemen hiç aklımda kalmadı. Yakın zamandaki Demirciler Çarşısı Cinayeti okuma deneyimimse tatsızdı.
Kitaptaki 22 öyküden ikisi İstanbul’da biri Ege’de diğerleri ise beklendiği üzere Çukurova’da geçiyor. Anavarza’da, Akçasaz’da, Toroslar eteklerinde bin türlü insan hikâyesi. Hep tarlalarda, ayakların altında çıtır çıtır ekinler, kan emici sinekler, yalınayak çocuklar, sabahtan akşama yapış yapış ter içinde çalışan kadınlar ve erkeklerin yaşama uğraşlarını okuyoruz. Çok çok sevdim hepsini. Ama en beğendiklerim Bebek, Kalemler, Beyaz Pantolon oldu.
Kitaba hiç ısınamadım ve sempati besleyemedim. Hikayelerin çoğunu beğenmedim. En çok hoşuma giden “Kalemler” adlı hikaye oldu, geri kalanına bayıldığımı söyleyemem. Yazarın dili bana göre değil, çok kaba fakat diğer kitaplarına şans vereceğim.
Güzel öyküler olmasına karşın üst düzey öyküler olmadığını söylemem gerek. Yaşar Kemal’in üslubu çok iyi. Yine de üslup öykülerdeki çarpıcılığı sağlayamıyor. Kitaba adını veren Sarı Sıcak ile Bebek akılda kalıcı öykülerden. Kısa öykülerini iyi bulmadım.
این کتاب با عنوان «تفتان زرد» با ترجمهای از «عارف جمشیدی» توسط «نشر رایبد» در پاییز ۰۳ در ایران منتشر شده است.
کتاب را یکنفس و بیوقفه خواندم و در سطر به سطرش به یاد شریفِ سالهای ابری و اشرفِ ادبیات ایران، عالیجناب «علیاشرف درویشیان» بودم. نوع روایت، حضور کودکان و خانوادههایی که در حاشیه زیست میکنند و غمها و رنجهایشان نادیده گرفته میشوند؛ همه و همه یادآور آثار بینظیر ایشان برایم بود.
کتاب مجموعهای است متشکل از ۱۲ داستان کوتاه از «یاشار کمال» نویسندهی کُرد اهل ترکیه که از معروفترین نویسندگان ترکیه در جهان است. همچنین او نخستین نویسندهی ترکیهای بود که نامزد نوبل ادبیات شد. همانطور که در پشت جلد کتاب هم آمده است، «تفتان زرد» جزو اولین آثار «یاشار کمال» است و همهی دوازده داستان این کتاب در اقلیم فلات آناتولی و در میانهی قرن بیستم میگذرد. تسلط «یاشار کمال» بر روایتهای کوتاه و عمیق از همین نخستین آثارش هویداست.
قصهها در روستاهای آناتولی و میان مردمان ساده و رنجدیده روایت میشود، جایی که طبیعت نامهربان، فقر و مناسبات اجتماعی سخت، زندگی را به چالشی روزمره تبدیل کرده است. با این حال، «یاشار کمال» با زبان شاعرانهاش در میانهی رنجها و اندوهها، لحظاتی از امید و انسانیت را نیز به تصویر میکشد. تلفیق واقعگرایی و نقد اجتماعی با چنین نثر شاعرانهای را شاید بتوان برجستهترین خصیصهی داستانهای کوتاه کتاب «تفتان زرد» دانست. به یکمعنا در عینحال که «یاشار کمال» در حال روایت زندگی دشوار مردمان کمبرخودار است، دست خواننده را میگیرد و با توصیفهای شاعرانهاش او را به دل مزارع و روستاهای آناتولی میبرد.
داستانهای کوتاه کتاب پر از شخصیتهایی است که درگیر مبارزه با شرایط زندگیشان هستند: کشاورزانی که با زمین و طبیعت سرسخت میجنگند، خانوادههایی که در فقر دستوپا میزنند، یوسف که در حسرت یک شلوار سفید است و شخصیتهای بسیار دیگر که هر کدامشان هنرمندانه پرداخت شدهاند، بیآنکه در کلیشهها اسیر شوند.
مطالعهی این اثر را به همه توصیه میکنم. این کتاب موجب میشود که درک عمیقتری نسبت به فرهنگ و زندگی مردمان عادی ترکیه به دست آورید. گرمای ناب روایتهای این کتاب تا مدتها در ذهن خواننده باقی میماند.
Yaşar Kemal okurken köylülerden, taşradan, pamuk ve çeltik tarlalarından, ağalardan ve sineklerden nefret edesim geliyor. İnsan bembeyaz pamuk tarlasına nefret besler mi? Okudukça o da oluyor demek. Sonra aklıma bir şiir geliyor Şükrü Erbaş’tan; ‘Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?’ Peki, söyleyin, köylüleri nasıl nasıl kurtaralım? Kimsenin kimseyi kurtardığı yok. Kimsenin kurtarılma ihtiyacı hissettiği de yok. Yaşar Kemal; çok şey görmüş, çok hikaye dinlemiş, çok şey yaşamış taşrada. Kültürel sermayesi artıp, bir aydın kimliğine büründükçe; eleştirel düşünceleri, evrensel görüşü ile genişleyen zihninin ufkunu daraltıp, geri alması imkansız hale gelmiştir sanıyorum yaşlandıkça. Sınıfsal ayrımı gözettiğinden, desteklediğinden değil elbette, aydın olmanın gerektirdiği kalıba girdiğinden. İçsel farkındalığın ait olduğu topluma yabancılaştırması yazarı. Bu konuda saatlerce yazabilirdim ancak bu vakitler yazacak kadar iyi değilim. Şu hasta gözlerimin kısık aralarından dahi olsa, NBC’ın Uzak filmini seyreder gibi kendini okutturacak kadar dokunaklı hikayelerdi. En nihayetinde zihnimizde, hiçbir zümreyi basmakalıp yaşanmışlıklarla, dört duvarla çevrili bir odaya hapsetmemek gerek. Yargılamamak. Bırakalım insanlar nefes alsın başka şekillerde.
Bu kitap yazarın öykülerinden oluşuyor. Ben daha önce yazarın seçme öykülerinin toplandığı Yolda kitabını okumuştum. O kitapta yer alan öykülerin hepsi Sarı Sıcak’tan seçilmiş. Yani kitabın yarısını daha önce okumuşum. Bazılarını hatırlıyordum, o yüzden okumadım. Hatırlayamadıklarıma da hızlı hızlı göz gezdirdim ve hatırladım.
Yazın Yaşar Kemal okumak pek iyi bir fikir değilmiş, onu anladım. Öykülerin hepsi o kadar hüzünlü, acıklı ve kalp acıtan öyküler ki insanın canı acıyor okurken. Özellikle birkaç tanesini asla unutamayacağım. İşin kötüsü anlatılanların aynısının ya da çok benzerinin gerçekten insanların başına geldiğini bilmek. Adana sıcağında yazarın sıcak hava betimlemelerini okumak da pek yardımcı olmadı bana. Sonuç olarak mutlaka Yaşar Kemal okuyun, özellikle öykü sevenler bu kitabını mutlaka okusun ama yazın okumayın diyorum.
Yaşar Kemal'in her zaman ki anlatımı ile Anadolu insanının toprakla ve kendisi ile mücadelesine şahit oluyoruz okurken, Sarı Sıcak öyküsünde emeği, Bebek öyküsünde fedakarlığı, Halis Serkisof'da naifliğini görüyoruz Anadolu insanının.
Ne pür-i pak ahlaklı, ne saf temiz kalpli gösterme çabası var Yaşar Kemal'in bu insanları. Her şey o kadar olduğu gibi ki hikayelerin gerçekliğinden şüphe edemiyoruz okurken. "Mutlaka olmuştur bu", "evet gerçek" demeden edemiyor insan içinden.
Daha çok Çukurova'nın tarlalarında çekilen eziyetin anlatıldığı kitapta cehalet kadar cahilin zulmünden, fukaranın naifliğinden de bir yakınma var. İnsanımız yıllardır mücadele ettiği ancak bir tülü kurtulamadığı çilesinin olduğu gibi anlatıldığı, göndermeler barındırmakla birlikte yorumun okuyucuya bırakıldı kısa ve sıcak öyküler.
Yasar Kemal erzählt Geschichten von Menschen, deren Charakter von der kargen, unerbittlichen Landschaft in der sie leben geprägt ist. Geschichten von Menschen, die in der gelben Hitze Anatoliens leben und überleben. Geschichten von Missbrauch und Gewalt, von obrigkeitlicher Willkür, Ungerechtigkeit, harter Arbeit und Tod - aber auch von Unermüdlichkeit und Zusammenhalt. Erschreckend, faszinierend und verstörend sind diese Geschichten - und doch unbedingt lesenswert.
Kitabın içinde; kötü,🤢içi boş,😬hayal kırıklığı yaratan,😧sıkıcı bir öykü bulamazsanız akıcı bir dili var öykülerin. 😁
Mutluluk, 😋çaresizlik,😣 emek,😥 namus davası,😯 insan ilişkileri🤗 öykülerin temasını oluşturuyor. 😁
Sarı sıcak Bebek
Yatak
Dükkancı*
Beyaz pantolon
Yolda
Kalemler*
Şahan ahmed *
Pis hikaye*
Ağır akan su*
İşaretlediğim öyküleri okumanızı tavsiye ederim. Çok yoğun anlamlar var. ☺
Yaşar kemal'in ilk kitabı olmasına rağmen çok güzel. Yaşar kemal; sonraki romanlarında toplumsal olayları işleyeceğini öykülerinde göstermiş.😁 Kitap adı gibi sarı sıcak kitap.😗 Yaşar kemal'i çok çok özlemiştim...😍 necati cumalının sıkıcı öykülerinden😐 sonra iyi geldi.😃
المجموعة تضم في داخلها (الصحيفة - حكاية مستهجنة/قذرة - مجموعة القيظ) القصص مؤثرة جدا ، بالذات قصة الرضيع اللي امه ماتت و ابوه مش لاقي حد يرضعه في القرية كلها .. و شخصيات القصص حية و بتكلم عن شريحة مهمة و بيفكرني بخيري شلبي عندنا .. كان في عشرة بيني و بين الكتاب.
Birkaç öykü dışında beğendiğim öykü olmadı ne yazık ki. Benzer mekanlarda geçen benzer hikayeler üst üste gelince okumak boğucu ve yorucu geldi. İsmiyle müsemma, belki de öyle olmasını istedi Yaşar Kemal.
22 öyküden oluşan Sarı Sıcak, Yaşar Kemal’in edebiyatına giriş yapmak için iyi bir seçenek Can. Romanlarındaki epik yapı ve geniş anlatıyla bir tür hazırlık gibi... Daha sade bir anlatısı var ama bu bir basitlik değil; tersine, o sadeliğin içinde yoğun bir edebi ve insani derinlik gizli. Yine de romanlardaki kadar sarsıcı mı? Belki değil. Ama bu biraz da benim romanlara duyduğum aşktan kaynaklanıyor olabilir. Objektifliğime güvenme.
En çok çocukların yer aldığı öyküler etkiledi beni. Çocukların dünyasını olağanüstü bir gözlem gücüyle aktarıyor Yaşar Kemal. Gerçi herkesi böyle anlatıyor ya… Beni tabii ki en çok çocuklar etkiledi. Basit görülen cümlelerin ardında her zaman derin ve sarsıcı duygular var. Çocukların masumiyetini, çaresizliğini, hayata tutunma çabasını abartısız bir dille anlatırken insanın içini fena burkuyor. Uzun zamandır bir kitabı okurken gözlerim bu kadar dolmamış, boğazım böyle düğümlenmemişti.
Yaşar Kemal etkisi… Her zaman ağır bir duygu bırakıyor. Onun edebiyatı, dünyadaki adaletsizliği bir taş gibi alıp kalbimize koyuyor. Elbette sevgiyi, umudu, dayanışmayı da anlatıyor. İyiliği, kötülüğü kesin çizgilerle ayırmıyor. İnsanın iç dünyasına derin bir sadakatle yazıyor çünkü her zaman ve insanı tüm çelişkileriyle tanıyor. Ama onun yazınında karakterler toplumsal bir bağlam içinde kuruluyor ve orada adaletsizlik kaçınılmaz bir başrole sahip. Ne yazık ki, gerçekte olduğu gibi… Hâlâ.
Ezcümle, Sarı Sıcak hikâyeleriyle çok Anadolu, duygularıyla çok evrensel. Yaşar Kemal edebiyatı içinde de ortalama bir yerde duruyor belki ama o yer hiç de önemsiz değil. Beni tekrar romanlarını okumaya heveslendirdi mesela. Bu bir fikir verirse (bu da iyi bir şey mi, emin değilim—hangi birini okuyacaksam) 😌
İstanbul güzel şehir, alımlı şehir, İstanbulun bir havasına tadına giren bir daha onun havasından tadından çıkamaz. İstanbulun boy boy renk renk resimleri yapılmıştır yıllar boyu. Fotoğrafları çekilmiştir, üstüne şiirler yazılmıştır, ben size söylüyorum ki bunların birçoğunu gördüm, okudum hiçbir şey hiç kimse İstanbulu çöplükleri kadar anlatamadı bana. Kirli mi İstanbul, çöplüğü kokar leş gibidir. Kokusu burnunun direğini kırar. İstanbul daha mı temiz, kokusu daha az gelir.
Bir şehir pisse, aşağılıksa kalleşse acımasızsa o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar, leş gibi.. İstanbul şehrinin çöplüklerine martılar konar, çöplüğün üstü apak olur. Ve bu murdar çöplük martıdan gözükmez olur. Haa bir de renk renk kalemler çıkar İstanbul çöplüklerinden.. altın yüzüğü çıktığı da olur.
Eğer bir insanda azıcık insanlık varsa yalan söylemez. Dedikodu yapmaz. Dedikoduyla bir insanı vurmak, küçültmek insanlıktan çıkmış bozulmuş çürümüş elinden hiçbir şey gelmeyen elinden hiçbir şey gelmediğini kabul edecek kadar düşkünlemiş bir insanını karıdır.
Anadolu halkının sosyal eşitsizlik sonucu verdiği geçim ve yaşam mücadelesini Yaşar Kemal'in kendine özgü diliyle okuyoruz bu kitapta. Günümüz modern toplumunda doğup büyüyenler için hayal etmesi güç ve uzak yaşamlar olsa da Türk sinemasında da çoğu zaman izlerini görebilir ve belki de büyüklerimizden dinleyebiliriz bu hikâyeleri. Yaşar Kemal, hikâyeleri anlatmıyor adeta bizi de hikâyelerine şahit kılıyor. Güçlü betimlemeleri ile hem mekansal ve coğrafi özelliklere hem de karakterlerin buhranlarına yakından tanıklık ediyoruz. Bunlar arasında şahsen en çok etkilendiğim ve belki de uzun yıllardır reddetmeye, kaçmaya çalıştığım kısmı bu yüzyıllarda Anadolu'da kadın olmanın getirdiği yüklere, baskılara, suistimallere bir kez daha en şeffaf halleriyle tanık olmaktı.
Im Buch finden sich zahlreiche Kurzgeschichten, die allesamt in der Çukurova, einer fruchtbaren Ebene im Süden der Türkei und Kemals Geburtsort, spielen. Allerdings taucht keine Figur und auch keines der genannten Dörfer zweimal auf. Thematisch geht es um das harte Landleben und viel zu oft um Klatsch und Tratsch im Dorf. Sollten die Geschichten auch nur ansatzweise die Realität abbilden, so ist das sehr traurig, denn wenn auch die eine oder andere Geschichte recht tiefsinnig daherkommt, sind die allermeisten äußerst verstörend.
Yaşar Kemal okurken resmen film gibi izliyorum. 22 tane muhteşem öykü okudum. Adananın ovalarında o cayir cayir yakan güneşinde dolandım o yakan sızım sızım inleten sineklerinden muzdarip oldum. Ya insanları... fakirlik, yokluğun dibi,erken yaşta büyüyen çocuklar,ar damarı çatlamış ama namus diyenler,iki yüzlüler,yoldan çıkanlar,sınıf farkı gözetenler vs... o kadar gerçekti. Bir çok hikayesi canımı yaktı ama Bebek ve Çöpçü Rüstem Çavuş hikayeleri ben de iz bıraktı. Anadolumun Efsanevi kalemi büyük insan YAŞAR KEMAL'i okuyun okutturun.
Sarı Sıcak Yaşar Kemal’in ilk kitaplarından biri. 1952 yılında yayınlanmış. 22 adet öyküden oluşuyor. Öykülerin iki tanesi İstanbul/ Menekşe’de diğerleri Çukurova’da geçiyor.
Öykülerin hepsi hüzünlü, çaresizlik dolu. Anadolu insanının toprakla ve yaşamla mücadelesi üzerine. Muhtemelen kurgu değil. Yazarın tanık olduğu olaylar.
Yaşar Kemal’in daha sonra yayınlanacak başyapıtlarına zemin hazırlayan eser, Anadolu’nun insan hikayelerini ve zorlu yaşam koşullarını içten bir dille okumak isteyen okurlar için güzel bir seçenek.
Yaşar Kemal’in ilk öykü kitabı. Genel olarak okuyucular tarafından çok beğenilmemiş ama benim çok hoşuma gitti. Yaşar Kemal’in o masalsı anlatımı yerine gerçekliği direkt okuyucuya yansıtması ve öykülerin gerçekliği çok etkiledi beni. Okurken o tozu, sıcağı, fakirliği ve çaresizliği hissetmemek mümkün değil. Çukurova köylüsünün yaşamı ve yaşama bakışını okurken, Yaşar Kemal’in bu kitapta Kemal Tahir’in yazım tarzına benzer bir anlatı oluşturduğunu hissettim. Bebek ve Beyaz Pantolon en beğendiğim hikayelerdi. Dert, tasa ve üzüntü dolu da olsa rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir kitap.
Yaşar Kemal yaşadıklarını ustaca kaleme almasıyla en beğendiğim yazarlardan birisi olup bu kitabında da hayattan gerçekleşen yokluk, garibanlık manzaralarını insanların yaşadıkları çaresizlikleri birçok hikayeyle farklı coğrafyalardan farklı kahraman bakış açılarıyla anlatarak bir şaheser ortaya çıkarmış. Okurken her sayfasından büyük keyif aldım aynı zamanda kahramanların ızdırabını her satırda içimde hissettim. Küçük insanların kendi küçük hayatlarında kendileri için yıkıcı etkiye sahip durumları okumak sürükleyiciydi.
Anadolu'nun cehaleti, Çukurova'nın yakıcı güneşi altında ezilen insanlar, ortaçağın feodal kalıntılarını 20. Yüzyılda taşıyan ağalık düzeni, köylülerin sefaleti, sosyal eşitsizlik, yoksulluk, çaresizlik, uçsuz bucaksız tozlu bozkır içinde verilen amansız mücadele... Sarı Sıcak'ı okurken yer yer sinirlenmemek elde değil. Yaşar Kemal bulunduğu coğrafyaya çok güzel ayna tutmuş. Sadece 60 70 yıl öncesine kadar Türkiye'nin bu halde olduğunu görmek gerçekten üzücü.
Memleketim Çukurova'yı filtresiz bir şekilde anlattığı öyküleriyle ciğer bırakmadı Yaşar Kemal. Bu okuduğum ikinci kitabı, hemen hemen her hikaye beni çok derinden etkiledi. Bir yandan bir sonraki öyküyü okumak istiyor, bir yandan da, henüz bitirdiğim öykünün tokatından sersemlemiş kendime gelmeye çalışıyordum. Hafızama uzun süre yer edecek karakterler, olaylar...iyi ki okumuşum bu kitabı.
4,7/5 Oyle bir anlatimi var ki Yasar Kemal’in, anlattigi her mekan olanca canliligiyla adeta gitmisim gibi gozumde canlaniyor. Ve anlattigi tum o insanlar o kadar gercekler ki okurken benim hayatimdan karakterlermiscesine sevip nefret edebiliyorum.
Dinlediğim için okuyandan mi kaynaklı yoksa gerçekten hikayeler bir yerden sonra birbirinin aynısı boğuculukta olduğu için mi bilmiyorum ama çok aşırı sıkıldım. Birkaç hikaye üzücü gelse de bir yerden sonra çok zorlama geldi... Yaşar Kemal'den ikinci kitabım gene anlaşamadık...
birkaç çok kuvvetli (muhtemelen gerçek oldukları için), çoğunlukla ortalama, birkaç zayıf (zorlama) ve bir de ateşli erotik rüyadan esinlenilmiş (turnalar) öyküyü içeren early yaşar kemal. sanırım okuduğum ilk kitabıydı, devam edip ustalık eserlerini de deneyeceğim.