Türk edebiyatına çevirileri, öyküleri ve denemeleriyle büyük katkıda bulunan Tomris Uyar, Gündökümü'nde yaşamından, topluma bakışından, sanatıyla ilgili düşüncelerinden örnekler sunuyor. 1975-1984 arasında tutulan ve birinci cildi oluşturan gündökümleri daha çok günceyi andırırken, ikinci ciltte toplanan on beş yılın dökümleri ise daha çok deneme tarzında. Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Genco Erkal gibi pek çok tanıdık sima da yazarın notlarında göze çarpıyor. Tomris Uyar'ın karşılaştığı hemen hemen her insan satırlarda yerini bulmuş, ister günün birinde yazara sarkıntılık eden genç delikanlı, ister Amerika yolculuğunda tanışmış olduğu güneyli yazar olsun.
Türk öykü yazarı ve çevirmen. İngiliz Kız Ortaokulu'nda, şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde eğitim gördü (1961). İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi (1963).
Papirüs dergisi kurucularından olan Uyar’ın deneme, eleştiri ve kitap tanıtma yazıları Yeni Dergi, Soyut, Varlık gibi dönemin belli başlı dergilerinde yayımlandı. On öykü derlemesinden Yürekte Bukağı ile 1979, Yaza Yolculuk ile 1986 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı. 60’ı aşkın çevirisi kitaplaşan Uyar’ın günlükleri, “Gündökümü” genel başlığı altında, yayımlandı. Yürekte Bukağı ve Yaza Yolculuk öykü kitapları ile Sait Faik Hikâye Armağanı’nı aldı.
Tomris Uyar, şair Turgut Uyar ile evlidir ve Hayri Turgut Uyar isimli, İTÜ'de öğretim görevlisi bir oğulları vardır. 2003 yılında kanser nedeniyle vefat eden yazarın kabri Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır.
tomris uyar’ın gündökümü okuduğum en güzel günlük. muhtemelen günlük türünün edebiyatımızdaki en güzel örneği. tomris uyar düzenli olarak günlük tutup belli aralıklarla yayımladığı için, yazarların ölümünden sonra bulunup kesilip biçilerek yayımlanan notlardan farklı. ticari amaçlara, bir tür edebiyat magazinciliğine değil, edebiyata, nitelikli edebiyata, dahil yani.
tertemiz bir dil, içtenlikli anlatım, şaşırtıcı bir gözlem gücü, ışıldayan bir zeka, sahici neşesi ve hüznüyle baştan sona okuma keyfi hiç eksilmiyor (eksilen başka şeyler var 1975’ten 1984’e). çalkantılı (çalkantılı olmayanı yok bizde tabii) bir döneme tomris uyar’ın gözünden bakmak bir tür deneyim aynı zamanda. türkiye’de yazar olmak, kadın olmak, insan olmak…(bonus: hayatınızla, hayat boyu uğraşınızla tam tersini söyleyip ispatlayıp bilmem kimin eşi, kimin sevgilisi, bilmem kaçıncı yeninin gelini diye anılmak.)
kişisel bitireyim. son yıllarda çok çok az türkçe edebiyat okuyorum. edebiyatımız son yıllarda kötü olduğu için, daha kötüsü bir vasata saplanıp kaldığı için bilinçli bir tercihle çok az okuyorum. ama bu kitap daha çok okuma kararı aldırdı bana. bu kitabı tomris uyar’ın günlüğünü okuyayım diye satın almamıştım zaten, kitapçıda rastayınca birkaç dakika göz gezdirmiş ve birkaç dakikada güzel olduğunu gördüğüm için almıştım. güzel. iyi ama iyiden çok güzel. böyle.
Tomris Uyar'ın güncesini okumak, usta bir yazarı, zeki bir aydını okumanın verdiği keyfin ötesinde, hem edebiyatı, hem de toplumumuzu daha iyi anlamak için de güzel bir deneyim. 1975-1984 yıllarını kapsayan bu ciltteki yazılar hiç eskimemiş, hala taptaze. Karşınızda uyumsuz, cesur, akıllı, sağlam bir gözlem gücü olan biri var. Kesinlikle okunmaya değer.
Buram buram ikinci yeni kokan bir kitap. Tomris Uyar, çok bilmiş yarı-aydınımız tarafından dedikodu malzemesi olarak kullanılsa da; kişisel ilişkileri bir yana çok entelektüel, dolu dolu bir yazarmış.
En azından daha önce bu kadar derinlemesine bilmediğim bu kadını tanımış olduğuma sevindim. Çoğu tahlilinin günümüzde de geçerli olması ayrı bir güzellik. Ayrıca Tomris Uyar gözünden 80'li yıllara bakmak da ilginç bir deneyim oldu.
Çevirileriyle tanıdığım Tomris Uyar'ı bu defa bir insan olarak tanıma yolundayım. Uzun bir yol oldu bu. Kitabı okumaya ara verip Aralık ayında devam ettiğim. Hatta bu öyle bir ara ki, kitapta güneş yanığı bile oluşmuş. Günden kalmış bir anı. Kitabın ne bıraktığım yerini ne de şeklini değiştirmişim. O da oluruna bırakmış. Gelip geçen zaman ile hasbihal etmiş. Ve yeniden karşıma çıkmış.
Gündökümü Bir Uyumsuzun Notları I, Tomris Uyar'ın iki farklı dönemine dair anılarını içeriyor. İlki 1975-1979 dönemini kapsayan Sesler, Yüzler, Sokaklar, diğeri de 1980-1984 yıllarını kapsayan Günlerin Tortusu. İsimleri ile özdeş dönemler ve yazılar yıllara, aylara, günlere eşlik ediyor. Dönemin koşulları, yaşantı, yaşama gailesi, yazma gailesi, üretme gailesi, ayakta kalma gailesi ve arka kapakta da dendiği gibi değişen koşullara ayak diremekten kaynaklı uyumsuzluk durumu. Ya da buna birey olma durumu mu demeli? Ya da doğrularından şaşmamak için direnç? Biz ne dersek diyelim Uyar bu durumu uyumsuzluk olarak adlandırıyor ve de bir uyumsuzun gözünden aktarıyor, anlatıyor, yaşıyor, yazıyor ve de tartışıyor.
Çekinmeden sakınmadan başladığı bu uzun yazım sürecinde kimi zaman dalgalanmalar oluyor. Kimi sessizlikler kadar kimi isyanlar da. Ama ne olursa olsun insan olmaya devam ediyor.
Tomris Uyar'a ve onun nezdinde tüm kadın yazarlara bakışımı değiştiren bir kitap oldu benim için.
Çok sevdim kitabı. Kendine uyumsuz adını veren bir kadının kelimeleriyle hayatını gözlemlemek müthiş bir histi.
Bir arkadaşının mektubundan alıntı yapıyor mesela "bir tren düdüğü duysa, kalkıp hazırlanmak geliyormuş içinden. Çocukları bile bağlayamıyor kişiyi yaşama, kopukluk gelip çattı mı."
Ya da kolera yıllarını anlatıyor;
"Salatalarımızı saatlerce permanganat tabletleri eritilmiş sularda beklettikten sonra yiyorduk. Birbirimizi kaygılı gözlerle süzmüyorduk. Yine de korkunç bir boşluk vardı, bilmediğimiz, adını koyamadığımız birşeyin yitmesinden doğan bir boşluk.
Koleradan değil, bir başka şeyden korkuyorduk sanki. Belki de toplumca yaşadığımız bir başka gerginlikten. Kopacak kadar gerilmiş bir yaydan."
Önyargılı olmayın benim gibi bir an önce okuyun derim.
Donemini anlatirken gundelik hayatta yasadiklarini bu denli keyifli tarifleyebilen sayili yazar vardir. Kendi hayati ile birlikte, tanidigimiz yerli yabanci bir cok yazar ile de bulusturuyor bizi Tomris Uyar. Turkce kullanimi ise ayrica keyifli. Gunumuzde yazilan kitaplari okudukca Boyle metinler okumayi daha da cok ozluyor insan.
Alışılmış güncelerden farklı olarak olaylardan çok düşüncelere yer veriyor Tomris Uyar. Çeviri sürecini, güncel edebiyat tartışmalarını ve aynı zamanda gündelik olayları ele alırken kullandığı dil çok zengin ve çok zevkli. Magazin açlığıyla eline almışsa bu kitabı okur, aradığını bulamayacak fakat muhtemelen etkilenip aslında ilk gitmesi gereken yere, Uyar'ın öykülerine, yollanacak.
"İnsan yapısının karmaşık, çalkantılı denizinde bir sala tutunmak, bu sala olabildiğince çok sayıda kişinin yapışmasını istemek, zavallı bir çaba diye nitelendirilebilir ama yaşadığımız kokuşmuş toplumda, boyun eğdiğimiz koşullarda, kişioğlunun ta baştan beri yaratıp eliyle serpilttiği insanca değerleri ayakta görmekten kıvanç duymak hiç de ayıp değil bence. Evet, has bir değer gördüm mü, sıkı sıkı yapışıyorum. Şirinlik, yaranmak ne gezer? Düpedüz yapışmak bu. - 1977-"
"Mum ışığında yazmaya çalışıyorum. Ne mi? Neyi mi? Bir şey, herhangi bir şey. Yazarak ısınmak, yazarak direnmek olsun da." :)
kedilerle ilgili bölümler haa - ri - ka :D onun dışında çok subjektif bir kitap, günlük olduğu için buna hakkı var ne diyelim. uzun yıllar sürdürülmüş olması kıymetli. tomris uyar gibi bir yazı ustasının zihninin içini görebilmemiz adına kıymetli.
Alıntılayacak o kadar çok şey var ki hiçbir şey alıntılamıyorum. Türkçe'de sevdiğim sesi bulmuş gibi hissediyorum. Belki de günlük tutmayı sevdiğimden...
Gündelik yaşamı anlatmakla kalmamış dönemin olaylarını da anlatmış Tomris Uyar. Günlüğü okurken asla kelime tekrarına düşmemiş, naif ve samimi bir dille yazmış.80 darbesini yazmadığına şaşırdım sadece . İkinci cildi merakla okuyacağım.
Yazarla ilk tanışmamız, okudukça Tomris Uyar'ı tanımış olma, karşılıklı sohbet edebilmiş olma hissi veren bir kitap. Yıllar sonra Goodreads'e üye olduğumu unutmuşken bir yerlerde paylaşma hissiyle beni geri döndüren ve ilk yorumu yazdıran kitap. Sade, yalın ve evet bir uyumsuzun notları, acaba ben de mi bir uyumsuzum dedirten. Aynı keyfi Sevgi Soysal'ı ilk kez okurken Yenişehir'de bir Öğle Vakti'nde aldığımı hatırlıyorum. Henüz bitirmedim ama özetle çok sevdim.