Jump to ratings and reviews
Rate this book

Kötü Çocuk Türk

Rate this book
Popüler şarkılardan, fotoğraflardan, gazete haberlerinden olduğu kadar edebiyat yapıtlarından da yola çıkarak Türkiye'nin yakın tarihinde öne çıkmış kültürel imgeleri inceliyor Kötü Çocuk Türk: Bir yanda bir kapılma, özenme ve büyülenme, diğer yanda bir "kendine dönme" ısrarı.

Gürbilek, bu ikilikten doğan ve neredeyse bir yazgı halini almış ruh durumuyla, alaturkalık açmazıyla ilgileniyor: Popüler imgelem kadar edebiyatı da etkilemiş bu yazgının kültürel alandaki ifadelerine, hiçbirimizin yabancısı olmadığı çileli kahramanlara, acıların çocuklarına, kudretsiz babalara, mağdur olmalarına rağmen onurunu korumuş yetim delikanlılara, yabancı arzuların buyruğuna girmiş züppelere, nihayet edebiyatın kötü çocuklarına yakından bakmayı deniyor.

"Türklük" ve "kötülük" nerede değiyor birbirine? Bu temas noktasını nasıl kavrayabiliriz? Hepimiz düşünmeyi erteleyemeyeceğimiz kadar yakınız bu sorulara...

144 pages, Paperback

First published October 1, 2001

8 people are currently reading
307 people want to read

About the author

Nurdan Gürbilek

16 books203 followers
Nurdan Gürbilek Boğaziçi Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi ve aynı bölümde master yaptı. Akıntıya Karşı, Zemin, Defter ve Virgül dergilerinde yazdı. İlk kitabı Vitrinde Yaşamak'ta 80'li yılların Türkiyesi'ndeki kültürel değişimi konu aldı. Yer Değiştiren Gölge ve Ev Ödevi adlı kitapları edebiyatla ilgili denemelerine yer verir. Kötü Çocuk Türk Türkiye'nin yakın tarihinde öne çıkmış kültürel imgeleri, Kör Ayna, Kayıp Şark Türk edebiyatına yön veren endişeleri, Mağdurun Dili edebiyatın mağdurlukla ilişkisini tartışan denemelerden oluşur. Gürbilek'in Walter Benjamin'in yazılarından derleyip sunduğu Son Bakışta Aşk Metis Seçkileri'nde çıkmış, Vitrinde Yaşamak ve Kötü Çocuk Türk'te yer alan denemeleri İngilizcede The New Cultural Climate in Turkey: Living in a Shop Window (Zed, 2010) başlığıyla yayımlanmıştır.

Nurdan Gürbilek, 2010 Erdal Öz Edebiyat Ödülü ve deneme dalında 2011 Edebiyat Mevsimi Büyük Ödülü’nü aldı.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
147 (45%)
4 stars
125 (38%)
3 stars
40 (12%)
2 stars
8 (2%)
1 star
3 (<1%)
Displaying 1 - 28 of 28 reviews
Profile Image for Hakan.
830 reviews632 followers
August 9, 2017
Nurdan Gürbilek derinlikli toplumsal analizleriyle, kültürel meselelerimizi akademik ama yenilikçi bakış açılarıyla ele almasıyla dikkat çekiyor. Kötü Çocuk Türk adlı bu kitaptaki makalelerin biri dışındaki tümü 1999-2001 arasında Defter dergisinde yayınlanmış. Bazıları üçüncü sayfa haberlerinden, bazıları meşhur kitsch Ağlayan Çocuk resminden, popüler televizyon programlarından esinlenmiş. Orhan Gencebay, Oğuz Atay, Tanpınar, Recaizade Mahmut Ekrem, Dostoyevski, üzerinde durulan şahsiyetlerden. Toplumbilime merak duyanlar daha fazla keyif alabilir.
Profile Image for Argos.
1,260 reviews490 followers
April 28, 2020
Nurdan Gürbilek sosyolojik incelemelerini deneme tarzında yazmayı denemiş. Düşünce biçimi ve yönüne, yazdıklarının toplumbilimdeki karşılığının çok sağlam olmasına bir diyeceğim yok. Ancak akademik olmamasına rağmen o jargonda yazma ısrarı, çok sık tekrarlara düşmesi kitabı okumada zorlaştırıcı faktörler olarak geldi bana. Denemeden çok bir yüksek lisans tezi yazımına benzettim. Nefis çevirilerine ve donanımına saygımı koruyarak bu ve benzeri kitaplarını deneme kitabı olarak görmediğimi belirtmek isterim. Genel kanaatlerin aksine kitabı sevemedim.
Profile Image for Beyza.
206 reviews32 followers
September 6, 2018
5 yıldız + favoriler rafı!

Nurdan Gürbilek'in, bir şeylere hem çok dışardan hem çok içerden bakabilme becerisine hayranım. Usta bir şekilde, okuyucuyu, hiçbir şeyin yalnızca göründüğü gibi olmadığını ve o görünümün arkasını düşünmeye sevk ediyor. Yaptığımız değersizleştirme ve yüceleştirmelerin bizimle ilgili olduğunu, dışladığımız şeylerin aslında içimize işlediğini hatırlatıyor. İlk okuduğum kitabında da, Nurdan Gürbilek tam da içinde bulunduğum sorgulamaları ele almış ve bir şeyleri düzenlememe yardımcı olmuştu - şimdi de aynısı oldu. Kendi alanımda ürettiklerime, topluma katmak istediklerime eleştirel bakışıma bir çerçeve oluşturdu. Bundan sonrası, bu çerçeveyle oynamaya devam etmek... En zevkli kısmı da bu zaten.
Profile Image for Zeynep T..
924 reviews130 followers
October 2, 2023
2,5 ⭐

Okuduklarım arasında en sevmediğim Nurdan Gürbilek kitabı Kötü Çocuk Türk oldu.

Arka kapak yazısına göre kitabın ana teması şu; "Türklük" ve "kötülük" nerede değiyor birbirine?

Giriş kısmında yazar kitabının içeriğini şöyle açıklamış; "Büyük ölçüde Türklük ve kötülükle ilgili bu kitap. Yakın tarihte öne çıkmış bazı kültürel imgelerden, bazı edebiyat yapıtlarından yola çıkarak, özellikle de edebiyatın sağladığı imkânlarla her iki konuyu ayrı ayrı, ama ay­nı zamanda birbirine temas ettiği noktalarda sorunsallaştırmayı deniyor."

Bence Nurdan Hanım edebiyattan uzaklaştığı ölçüde denemeleri başarısız oluyor. Bozuk plak gibi olacağım ama tekrar söylemem lazım; psikolojik çözümleme eksikliği hissediliyor denemelerde. Kötülük meselesi ile ilgili benim de bir gün ele almak istediğim dağ gibi bir literatür var ama burada atıf göremedim sağlam bir esere. Ayrıca çok fazla tekrar var. Yazar düşüncesini sağlamlaştırmak için tek bir iddiasını onlarca farklı şekilde yazmış.

Arka kapakta bahsedilen alaturkalık, çocuk kalmışlık, baba figürü arayışı gibi durumlarla ilgili dikkat çekici yazılar var ama ele alınan tema yazarın yeteneğini aşıyor bence.

Nurdan Gürbilek'in yazarlar ve edebiyat eserlerinden yola çıkan denemelerini sevdiğim için Örme Biçimleri ve Kör Ayna, Kayıp Şark: Edebiyat ve Endişe kitaplarını da okuyacağım, gerisi biraz bekleyecek.
Profile Image for Fulya.
544 reviews197 followers
June 26, 2023
İçinde çok ilginç tespitler var mı? Var. Yazılmasa olur muydu? Olurdu.
Profile Image for Dina.
53 reviews
March 10, 2018
Ne yalan söyleyeyim okurken başım ağrıdı bu kitabı. Kitapta hiçbir konu aralığı yok, her şey karmakarışık. Tamam derleme olur da bu kadar uçuk olmaz diye düşünüyorum. Sırf farklı diye övme gafletine düşmeyeceğim zira övecek bir şey göremedim. Bu kadar ufak şeylerden topluma mâl edilen imgeler yâhut anlamlar çıkarılmaz, çıkarılmamalı. Tespit kovalayan tespit yapamadıkça yalpalayan bir kitap olmuş. Kemallettin Tuğcu'nun kitaplarındaki çocuklardan başlayıp memleket çocuklarına trip atmış, kelâm hiçbir yere de gitmiyor, başlıyorsunuz "Acaba ben mi anlamadım?" diye düşünmeye. Hadi bunu geçtim Orhan Gencebay'ın albüm kapağında kulağının arkasına sıkıştırılmış yapma çiçeğiyle duran kadının iç sesini okuması beni benden aldı. İçinde milyon kez geçen "pornografik" ya da "pornografikleşme" kelimeleri de cabası. İbrahim Tatlıses'in, "Ben de İsterem" şarkısı hakkında dediklerini söylemeyeceğim bile. Hiç sevmedim.
Profile Image for Ekin Karsli.
10 reviews17 followers
October 14, 2025
Orhan Gencebay’dan İbrahim Tatlıses’e, Araba Sevdası’ndan Tutunamayanlar’a uzanan, “kendi” olma ikilemine, kendinin farkında olabilmeye değinen denemeler. Dikkatli gözlem ve analizlerle dolu, sakin ve net bir anlatımla yazılmış. Türk edebiyatının incelendiği denemeler bana birkaç gömlek büyük olsa da çok severek okudum. Not: Kitabı okurken acil Tanpınar ve Oğuz Atay okuma ihtiyacı hissedebilirsiniz. (Acıların Çocuğu, Kötü Çocuk Türk 1-2, Yakın Taşra denemeleri favorilerim)
Profile Image for Hakan Sipahioğlu.
205 reviews23 followers
November 4, 2019
Kötü Çocuk Türk'te "kötü", "çocuk" ve "Türk" arasındaki bağıntılar derinlemesine araştırılmış, örneğin "şiddet pornografisi" sorununu ele alan ikinci yazı gibi içindeki kimi denemeler bu üçgenin içine biraz ite kaka sığıştırılsa da. Türklerin bir kimlik krizine girdiği (solun yok edilmesiyle sokulduğu?) ve AKP'nin yükselişiyle tamamlanan soğuk savaş sonrası atmosferde edebiyat sosyolojisinden verim alma işini layıkıyla yerine getiriyor.

Fakat bir takım eksiklikler muhakkak var. Türk'ün kimlik inşasında "öteki" olarak "Batı"ya bakan ve Türk'ün hem "kötü"sünü hem de "çocuk"luğunu bu biz-öteki ayrımından çıkaran Gürbilek (bu defa ise belki tam da edebiyata baktığı için) Türk'ün "öteki doğu"sunu kaçırıyor, Kürd'ü ve Arap'ı. Böylece söz gelimi Atay'a bakıp Türk'ü anlamaktan ziyade, Türk'e bakıp Atay'ı anlamak doğrultusunda iş görüyor Gürbilek'in yöntemi.

İlaveten, Gürbilek'in Tanpınar, Atay, Atılgan, Karasu vb. kentli yazarlarla çizdiği edebiyat dairesinin içine Yaşar Kemal'in ya da - üstelik kentli olmasına rağmen - Nazım Hikmet'in nasıl ve neden girmediği benim için merak konusu. "Kötü Çocuk Türk" sınıf savaşını konu alan bir çalışma olmayabilir, belki de tartışmasını yalnızca "Batı karşısında Doğu" teması etrafında yürütmek istemiştir. Yine de, "kökü dışarıda" olmakla eleştirilen komünizme "buralı" bir tarihsel referans noktası bulup onu destanlaştıran (Şeyh Bedrettin Destanı'ndan söz ediyorum) Nazım Hikmet'in çabası gerçekten de yok sayılabilir mi? Yahut Memleketimden İnsan Manzaraları'nda trenin yönü neresidir, ve neden? Bu sorular çoğaltılabilir. Ve çoğaltıldıkça Türk entelektüelinin kendini sıkıştırdığı söylem setinin açmazları çok daha iyi görülebilir.

Yine de tüm bunlar bu kitabın edebi lezzeti de yüksek, çok çok faydalı bir eser olduğu gerçeğini değiştirmiyor elbette.
Profile Image for Erkan Erol.
104 reviews15 followers
May 9, 2020
İçinde epey güzel bölümler olmasına rağmen çok dağınık bir anlatımı var. Konudan konuya atlamış yazar. Bir de bazı cümleleri çok uzun buldum. Daha odaklı ve okuyucu dostu bir dil ile daha iyi olabilirmiş.

---ALINTILARIM---
Seyirciler bu insanların birden ulaştıkları şöhretin, kendilerininki kadar sönük bir hayatın ortasında birden beliren o parıltılı anın ancak düşkünleşerek kazanılmış olmasından zevk alıyor. Sıradan insanların sıradanlık denen yazgıdan öyle sıradışı yetenekler, emsalsiz beceriler, olağanüstü çabalarla falan değil, düpedüz alçalarak yırtmış olmasından keyif duyuyor. Anlamak çok da zor değil.
---
Piyasanın dilinde orijinal dışarıdan gelendir daima; taklitse burada yapılan.
---
Kendine dönülemez, çünkü kendi denen şey daima başka başka biçimlerde, başka büyüteçler altında başkalaşmış olarak, daima bir savunma refleksi olarak, çoğu zaman bir iktidar talebiyle bütünleşmiş olarak çıkar ortaya.
---
Suad yabancı idealleri benimsediği için değil, Dostoyevski'den gelme bir karakter olduğu için değil, "çeviri" bir intiharla canına kıydığı için de değil, kendi kaçınılmaz gecikmişliğinin yeterince farkında olmadığı, bu zorunlu devralınmışlıkla yüzleşmediği için, yani Tanpınar bunu bir roman malzemesine dönüştürmediği için eğreti bir karakterdir. Bu yüzden bir iç sesi yoktur.
---
Skandal iki şeye yarar. Birincisi, ölümü canavarca bir ruhun, bir sapkınlığın, bir aşırılığın ifadesi olarak ya da nedeni belirsiz, faili meçhul bir felaket, sıradışı bir ölüm olarak gösterip toplumsal, ruhsal ya da politik içeriğinden arındırır. ... İkincisi, ölümü hayatımızın merkezine taşırken, bizi her gün sıradışı ölüm görüntüleriyle karşı karşıya bırakırken, aslında onu hayatımızın tümüyle dışına atmış olur.
---
En berbat trafik kazası görüntülerini, araba enkazlarının içinde sıkışıp kalmış cesetleri, çaresizlik içinde donup kalmış gözleri; parçalanmış, yanmış, kömürleşmiş bedenleri, sanki hepsi tek bir resmin parçalarıymış gibi, birbiri ardına ilk kez o yıllarda gördüm. Böyle ani, gözle görülebilir bir patlama olmuştu ölüm sahnelerinde o yıllarda. Patlamanın bir nedeni, o yıllarda basına uygulanan sansürdü. Politika gündemden düşünce, gazeteler daha tehlikesiz bir bölgeye açılmışlardı.
---
Unutuldu gitti: Türkiye'deki ilk pornografi patlaması 80'lerde değil, 70'lerde yaşandı. 1975 ile 1980 arasındaki dönem, o dönemde anıldığı adla söylersek bir "seks furyası” dönemiydi; bu beş yıl içinde Türkiye'de çevrilen filmlerin büyük çoğunluğu seks filmleriydi.
---
80'deki askeri darbe Türkiye'de birçok şeyle birlikte bu "seks furyası"nı da sona erdirdi. Kısa bir süre için: Çünkü, hemen ardından, 80'lerin ikinci yansında bunu, bir bakıma kültürün tamamını pornografıkleştirmeyi hedefleyen ikinci "seks furyası" izledi. Bu İkincisi, birçok açıdan farklıydı. Her şeyden önce çok daha yaygındı; yalnızca kötü sinemaların izbe salonlarına girebilen erkeklerin değil, erkek kadın çoluk çocuk herkesin bakışına sunulmuştu. İkincisi, medyanın, reklam ve eğlence sektörünün sağladığı dil sayesinde çok daha "kültürlü" bir nitelik kazanmıştı.
---
Şurası doğru: Türkiye'de 80'lerin ikinci yansında başlayan, etkisini kısmen de olsa bugün hâlâ sürdüren bu değişim, bu toplumun modern olabilmek için o güne kadar dışarıda bıraktığı, modem kültürel kodların dışına ittiği birçok içeriğin (bastırılmış taşranın, ama aynı zamanda bastırılmış cinselliğin de) büyük şehrin imkânlarıyla buluşmasını, kendini piyasanın sunduğu sınırlar içinde daha özgürce ifade etmesini içeriyordu.

---BÜTÜN ALINTILARIM---
https://drive.google.com/file/d/160Pz...
Profile Image for Yakup Turgut.
35 reviews1 follower
November 18, 2025
Nurdan Gürbilek’in Kötü Çocuk Türk kitabı, Türkiye’nin kültürel hafızasında yer eden “kötü çocuk” figürünü hem edebiyattan hem sinemadan hem de popüler kültürden örneklerle çok etkileyici biçimde açıyor. Araba Sevdası’ndaki Bihruz Bey’in Batılı olma hevesi, Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses’in taşıdığı o gurur–mağduriyet karışımı hâl, toplumdaki “kendini küçük görme” ile “gücün kaba bir temsilini sahiplenme” arasındaki çelişkiyi çok iyi özetliyor. Gürbilek’in analizleri, kültürümüzde sık sık karşılaşılan bu ikili ruh hâlinin nereden beslendiğini berraklaştırıyor.

Kitap boyunca dikkatimi çeken şey, kötülüğün ya da hoyratlığın bile bir “farklılık”, hatta bir “aidiyet” gibi sahiplenilme biçimiydi. Gürbilek bunu anlatırken ne ezber bir dil kullanıyor ne de uzak bir yerden bakıyor; tam tersine, bu kültürel refleksleri günlük hayatın içinden çekip çıkarıyor. Popüler figürlerin, roman karakterlerinin ve çeşitli olayların bu kadar tutarlı bir çerçevede bir araya gelmesi kitabı hem düşündürücü hem de çok akıcı kılıyor. Bu yönüyle Kötü Çocuk Türk, Türkiye’nin kendine bakma biçimini anlamak isteyen herkes için oldukça değerli bir okuma.
Profile Image for Umut.
9 reviews6 followers
June 2, 2021
Bu kitap yazarın daha önce yayımlanan 'Vitrinde Yaşamak' adlı kitabına tür ve biçim olarak benzeyip aynı zamanda devamı olarak nitelendirilebilecek bir kitap. Kitapta yazar 70’ler ve 80’lerin toplumsal psikolojisini kültürel imgeler üzerinden inceliyor öncelikle. Kitap 8 farklı denemeden oluşuyor. Denemeler bir ortak tema ve anlam bütünlüğü içerisinde olsa da bazı noktalarda konular arası geçişin biraz hızlı olduğunu düşünüyorum. Tam anlamıyla kronolojik bir sıralama da olmadığı için bazı noktalarda benim gibi amatör okuyucular dağılabilir ancak son denemeyle yazarın iyi bir sonuç bölümü sunduğunu düşünüyorum.

Kitap kısaca 70’lerin kültürel manzarasından bir kesitle başlıyor. Bunu yaparken kültürel imgeler, edebi yapıtlar ve popüler kültür iç içe anlatılıyor ve okuyucunun bunlar arasındaki bağlantıları kavraması sağlanıyor. 70’lerdeki Orhan Gencebay popülerliği ve sol görüşün popülerliğinin bir ortak noktası olduğunu vurguluyor yazar. Yöntemleri farklı olsa da ikisi de karşıtlık üzerinde durmuş, köle-efendi gibi ikilikleri vurgulamış, ikisi de sesini yükselmiştir. Ancak Orhan Gencebay değişim için bir çağrıdansa onurlu bir kabulleniş örneği vermiştir ("İstemem namertten bir yudum çare"). Buna basitçe arzuyu baskı altında tutmak diyebiliriz.

Acıların çocuğu resminin bu dönemde çok tutulması da toplumun kendini mağdur bir çocuk olarak görüp resimde kendinden bir şeyler bulmasıdır. Toplum kendini bu çocukla özdeşleştirirken çocuğun karşısında olduğu kötü adam figürü modernlik ile ve şehirlilikle özdeşleştirilmiş ve toplumun modern batı karşısındaki çocuk kalmışlığını sempatize etmiştir. Modern Türk edebiyatı da çocuk kalmış kahramanlarla doludur. Kitap bu konuda Oğuz Atay'ın notlarına yer vermiştir:
''Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları mitlere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi bir biçimde. Aklı başında bir batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde." Çocukluğun bu noktada ikili bir anlamı olduğu söylenebilir, bir yandan samimiyet, saflık ve sevgi ancak diğer yandan da başkalarının gözünde gülünç düşmek, az gelişmişlik ve utanç demektir.

Bu çocuk kalmışlık kitaba göre aynı zamanda bir çok edebi eserde babaların oğulları gözündeki durumunu da açıklıyor. İdeal yaratması beklenen babanın kendisinin bu ideale hiç bir zaman oturamaması ve onu yadsımayı bırakıp onu büyümemiş bir çocuk olarak kabul edip seven oğlu. Çünkü bize haksızlık ettiğini düşündüğümüz insanları bağışlamanın, onlara duyduğumuz kızgınlığı hafifletmenin bir yolu budur. Onları, bir zamanlar kendileri de haksızlığa uğramış çocuklar olarak düşünürüz. Kitap bu konuda Oğuz Atay’ın yarattığı karakterlerden hareketle acıdan erdem çıkmasını beklemeyi yadsıyor tıpkı Tehlikeli Oyunlar’da Hikmet’in söylediği gibi: ''Kötülükten ancak kötülük çıkar.''

Yoksunluktan milli ve doğulu bir gurur üretme zamanla acıların çocuğu figürünü daha taşralı daha esmer ve daha gariban hale getirmiştir. İronik olansa bu imajın gerçeğiyle aynı anda ortaya çıkmasıyla birlikte, imaj sempati uyandırırken gerçek yani sokak çocukları toplumda bir antipati uyandırmış suçun ve haksızlığın sonucu olmaktansa suçun öznesi ve korkulması gereken bir şey olarak algılanmışlardır. Bunun nedeni tarihseldir çünkü bu iyi imaj yoksulluğun kitlesel bir tehdit olarak algılanmadığı bir dönemde başlamıştır ancak daha sonra sefaletin empatiyle yaklaşılan bir şey değil korkulacak bir şeye ve bir bireysel beceriksizlik olarak olarak görüldüğü günlere geçilmiştir. Yoksulluktan ve bu kötü çocuk imgesinden toplum tarafından korkulması aynı zamanda çocuğun kitlenin gizli bir metaforu olmasına bağlanabilir. Başıboş bırakılmış toplum başıboş bırakılmış çocuk gibi tekinsiz ve tehlikelidir.

80’lerde ise kültürel anlamda bir arzu patlaması kendini göstermiş uzun yıllar görev bilinci, terbiye, memur ahlakı gibi kavramları benimsemiş toplum, yıllardır ötelediği arzularını ifade etmiştir. Buradaki değişim sürecini belki de taşradan şehirlere kitleler halinde göç edip ilk etapta sınıfsal ve bireysel olarak ne olduğunu bilememek, ardından isyan etmek ancak bu isyanın gerekçelerini veya hedefini tam saptayamamak ve sonrada bir talepkârlığa ve arzunun dışavurumuna dönüştürmek olarak sıralayabiliriz. Bu yüzden bu ikinci dönemin yıldızı artık Orhan Gencebay değil, kendine güvenen, istediğini bilen ve uzaktaki soyut belirsiz sevgiliye değil, oy oy Emine diyerek doğrudan hedefe yönelen İbrahim Tatlıses’tir. Geçmişteki bütünsel bir arzu ve buna karşılık önündeki mutlak engel (net sınıf ayrımları) önemini yitirmiş, artık tek tek bireysel istekler ön plana çıkmış, birey kısa vadede daha somut ve gerçekçi hedefler ortaya koymuştur. Bu yüzden de geçmişteki imkansız arzuya eşlik eden onur kavramı önemini yitirmiştir. "İstemem namertten bir yudum çare" ile "Ben de İsterem" söylemleri bir karşıtlık oluşturmuştur.

Öte yandan tüm bu bireysel tüketim ve talepkârlığın arasında 80'ler aslında bir sansür ve politik anlamda baskı çağıdır. Ölüm sokakta, ailede ve akıllardadır ancak medyada siyasi bir içerikle gösterilemez bu yüzden manşetlerde sürekli çıkan cinayet haberlerinde bir apolitik kalma korkusu görülür. Siyasi cinayetlerin arttığı, faili meçhul cinayetlerin her gün olduğu bir ortamda medya baş sayfalarda daha çok aile cinayetlerine yer vermiş, ölümü bir sapkınlığın bir aşırılığın bir canavarca cinnetin sonucu olarak ele alıp bir son olmaktan çıkıp bir yoldan sapmaya dönüştürmüştür.

Bu kitapta kötüyü, züppeyi, köylüyü ve kentliyi bir arada ve hatta bazen tek bir karakter içerisinde görüp tanıyabilirsiniz tıpkı her gün kalabalık şehirlerde gördüğümüz gibi.
Profile Image for Selen Birce.
41 reviews5 followers
August 11, 2020
Kitaplar hakkında araştırma yapmadan okuma hatasına düşüyorum sıklıkla; o nedenle olacak ki elimde akademik yazılar bulduğumda şaşırdım ve okurken zorlandım. Denemelerin konularını ilgi çekici bulmama rağmen kitabı bitirdikten sonra nedense her biri aynı konunun etrafında dönüyor ve sonuçsuz biçimde bağlanıyor hissi kaldı geriye. Analize, alıntıya, geçmişe dönük çalışmaya dayalı akademik yazıların uyandırdıkları bu sonuçsuzluk, boşunalık sıkıntı ve sinir yarattı. Büyük ihtimalle kitabın biçeminin farkında olarak okumaya başlasam bunca olumsuz duygu uyanmayacaktı.
Profile Image for Çağdaş.
123 reviews2 followers
November 1, 2021
Kitap rastgele denemelerin bir araya toplanmasından değil de, her birinde ilişkili konulara değinilen denemelerden oluştuğu için bütünlüklü bir okuma sunuyor. Okuyacaklar için tek tek denemelerin konularından bahsetmek faydalı olabilir.

Yazar, "Ben de İsterem"de taşranın şehre ve moderne bakışında ve ona karşı tutunmasında, o kentli modernin ve kapitalizmin kendisinde uyandırdığı arzuyla beraber, 70 ve 80'lerde yaşanan değişimi Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses üzerinden değerlendiriyor.

"Yabancının Ölümü" modern dünyada ölüme bakıştaki değişimi ve ölümün marjinalleştirilmesi olgusunu inceliyor. Diğer denemelerden en kopuk olanı bana kalırsa budur.

"Acıların Çocuğu" edebiyat ve sinemadaki yetim çocuğa, onun bozulmayan bir erdemi nasıl sembolize ettiğine, bunun nasıl bir orta sınıf keşfi olduğuna ve en önemlisi gerçek yetimlerle, gerçekten sokaklarda büyüyen ve çizilen bu imgeyle taban tabana zıt olan sokak çocuklarına değiniyor.

"Azgelişmiş Babalar" değişim döneminde Türk edebiyatında ve genel olarak aydınında baba noksanlığını ve bunun yarattığı büyüyememe problemini ele alıyor. Bu konuyu hem ailedeki babanın kültürel eksikliği hem de bu babanın gelişmemişliği ile aydının da azgelişmişliğe mahkum olduğunu, bunu aşmanın bir yolu olmadığını, ancak edebyatta ironi ile bu konuyla yüzleşilebileceğini ortaya koyuyor. Ayrıca, bu mefhumun Tanzimat edebiyatından Oğuz Atay'a kadar takip edilebileceğini de ifade ediyor. Bu denemede Atay'ın hem "Tutunamayanlar", hem de "Tehlikeli Oyunlar" romanları üzerinden konu inceleniyor.

"Kötü Çocuk Türk" yine Türk edebiyatındaki kötü karakterler üzerinden, bu karakterlerin yapaylığını, batıdan alınmışlığını, buradan yola çıkarak romanın batıdan alınmışlığı sebebiyle bundan da bir türlü kaçılamadığı tezini ortaya atıyor. Çerçeve olarak burada Tanpınar'ın "Huzur" romanındaki Suat karakterinden yola çıkıyor.

"Orijinal Türk Ruhu"nda bir önceki noktayı daha da aşarak, edebiyat eleştirisinin Türk Romanına bakışındaki bazı açmazları ele alıyor. Örnek olarak Recaizade Ekrem'in "Araba Sevdası" romanını, buradaki züppe tipini, bu tipe olan eleştirileri ele alıyor.

Son deneme olan "Yakın Taşra" ise tüm bu denemeleri toparlar nitelikte. Aynı zamanda öcüleştirilen taşraya bir de adalet ve haksızlık kavramlarıyla bakmayı salık veriyor.
Profile Image for Hüseyin Çötel.
304 reviews13 followers
June 18, 2019
Bu kisa kitabi okumak baya seruvenli oldu. Kardesim universite sinavina girerken okudum donerken de havasta unuttum ve ebooktan bitirmek zoruna kaldim. Okudugum ortam farkliliklari kadar kitap da korkunc ismine ragmen fazlasiyla konuda tespitler iceriyor. 70ler 80ler gecisinin Orhan Gencebay - Ibrahim Tatlises uzerinden anlatilmasi, ev kavrami uzerine yapilan tespitler, az gelismis baba kavraminin Turk romanindaki yeri ve kitabin sonundaki kendi tasraligimiza elestiri bana yeni bakislar kazandirdi.
Profile Image for Murat.
12 reviews
August 23, 2018
90'lar Türkiyesi'nin popüler kültürü ve erken modern edebiyat arasında bağlar ve benzerlikler kurarak Türklerin ulusal kimliği ve karakteri üzerine bolca yerinde saptama ve daha da önemlisi sağlam temellendirmeler sunan, temiz bir dile sahip ve ufuk açan bir kitap.
Profile Image for Osman Tümay.
377 reviews8 followers
September 25, 2019
Bazı kitaplar vardır, okuduktan sonra değiştiğinizi hissedersiniz. Bu kitap benim için öyle oldu. Artık başta roman olmak üzere edebiyattan (sanattan?) ne bekleyip ne bekleyemeyeceğimi bildiğimi hissediyorum.
Profile Image for Seda Asolar.
133 reviews3 followers
May 6, 2023
Kitapta değinilen konular ilgi çekici ve tespitler yerinde olmakla beraber, yer yer benzer düşünceler tekrar ediyordu. Teknik açıdan yazarın dili de okuma seyrini biraz zorlaştırıyor.
Kitabın genel olarak bilgilendirici ve kafa açıcı olmasını sevdim.
27 reviews
July 2, 2019
Muhteşem bir kitaptı, diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum. Edebiyat üzerine okuma yapmak isterseniz, muhakkak okuyun derim.
Profile Image for efe feffe.
47 reviews2 followers
April 6, 2025
karisik yazilmis ancak ilginc tespitler var
Profile Image for Kemal Gökçay.
5 reviews
August 15, 2025
kesinlikle ilgi çekici bir kitap. eminim bir şekilde türkiyede tüketilen içerikler üzerine düşünmüş olan herkesin de ilgisini çekecektir
Profile Image for seldacansu.
66 reviews
May 29, 2023
Ne güzel bir bakış açısı var Nurdan hanımın. Analizleri ve keyifli dili bana kendisini yine çok sevdirtti.
Profile Image for Özlem.
48 reviews2 followers
February 28, 2021
Kitap başlangıçta çok ilgimi çekti. Yoksulluk, medyanın şiddet iştahı, arabesk tüketim falan hiç düşünmediğim bir bakış açısıyla ele alınmış. Lakin derleme olduğu için sanırım bir yerden sonra çok tekrara düştü okumak zorlaştı benim için. Okuduğuma pişman olmadım asla, bir farklı bakış açısı kazanmak benim için hazinedir, bu anlamda beni zenginleştirdiği kesin.
Profile Image for Ipek Çınar.
3 reviews2 followers
August 7, 2019
Bütün kitap çeşitli tespitlerin yapılması, ardından bu tespitlere argüman oluşturacak birer örnek verilmesi, örneğin bitiminde de tespitlerin başka sözcüklerle tekrar açıklanmasından ibaret. Çekirdeğindeki fikir itibariyle epey ilginç olsa da ufak örneklerden bütün toplumu betimleyecek tespitler yapmaya çalışmış, bunu yaparken de fazlasıyla yalpalamış, dağılmış ve kendini çok fazla tekrar etmiş bir kitap.
Displaying 1 - 28 of 28 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.