Atatürk'ün manevi şahsiyetine dair bu küçük tahlil tecrübesinde ne Kurtuluş Mücadelemizin, ne de Büyük Türk İnkilabının tarihini veya ideolojik tefsirini yapmak iddiası vardır. Böyle bir mevzu, ancak, muhtelif cinsten bir yığın vesikaya istinat edeceği gibi mahiyeti itibariyle de, Atatürk'le beraber kendisine yardım etmiş olan arkadaşlarının, kendisini hazırlamış olan siyasi ve içtimai hadiselerin, hulasa, bütün bir devrin tetkik ve tahlilini lüzumlu kılacaktır. Burada ise, Büyük Adam, daha plastik gösterilmek için tek başına ve yalın şahsiyet halinde alınmıştır; her portrede ve her monografyada yapıldığı gibi... -Yakup Kadri Karaosmanoğlu-
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, (d. 27 Mart 1889, Kahire, Mısır – ö. 3 Aralık 1974, Ankara). Türk romancı, gazeteci, şair, diplomat.
Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra ferdiyetçi düşüncelerden uzaklaşarak toplumcu edebiyatı kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir.
Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürk’ün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekiliği yapmıştır.
Kadro Dergisi’nin kurucularındandır. Derginin devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm’i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur.
Anadolu Ajansı’nın kurucularındandır; ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.
Çocukken Kiralık Konak’ı şöyle bir yoklamış, devam edememiş, bırakmıştım. Sonrasında da, belki bu ilk başarısız deneyim sebebiyle, Yakup Kadri’ye tekrar yanaşmadım. Ta ki @delibiokur ‘un challenge listesinde “Atatürk’ü anlatan bir kitap” maddesi ile Storytel’de “Atatürk” başlıklı bu kitabı eş zamanlı olarak görene kadar. İşaretleri görmekte iyiyimdir. Bu kitap, tek seferde yazılmış bir metin değil. Mustafa Kemal’in zamansız vefatından sonra oturup yazdığı ve kitabın ana iskeletini oluşturan bir kısım var. Bir de 70’lerde yazdığı, farklı farklı yerlerde yayınlanan başkaca bazı eklemeler. Birden çok tarihsel anda biriktirilen bu metinler hemhal edilmiş, tek bir metin gibi bir araya getirilmiş. Ve bu, okuru hiç rahatsız etmiyor. Bu anlamda editörlüğünün çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Kitapta, başlığın da ayan beyan anons ettiği gibi, Yakup Kadri’nin Atatürk’ünü okuyoruz. 38’den günümüze ulaşan metinlere hakim duygular: coşku, ümit ve kıvanç. Ve elbette hayranlık. Yakup Kadri, Mustafa Kemal’i adeta bir huşu içerisinde anlatıyor. Bu duygusal yoğunluğu, özellikle ilgili dönemin bağlamında yürekten anlıyor ve paylaşıyor olmama rağmen, okuma zevkini yer yer bozduğunu itiraf etmem gerekir. Yani benim Atatürk propogandasına, Atatürk’ün ülküsüne inandırılmaya ihtiyacım yoktu, Atatürk’ün hikayelerini dinlemek istiyordum. Böyle hissettiğim anlarda kitaptan çok keyif almadım. Ama bu his, neyse ki tüm kitaba sirayet eden bir his değildi. Bu eserde iki şeyi çok sevdim. İlki, Mustafa Kemal’in halk tarafından tanındığı o ilk vakitleri, paşanın her an kelle koltukta yaşadığı o mücadele günlerini, ve zaman içerisinde bizim bildiğimiz halk kahramanına dönüşme hikayesini Yakup Kadri gibi bir yazardan dinlemek muhteşemdi. İkincisi ise Yakup Kadri’nin 38’deki o coşkulu duygu durumu ile 70’lerdeki hayal kırıklığını karşılaştırmalı olarak gözlemleme şansı idi. 38’de, Atatürk inkılaplarına yönelik beslediği güven ile çok umutlu bir Yakup Kadri okurken, 70’lerdeki yazılarında “Atam izindeyiz nidalarına ne oldu?” diye sorduğunu görüyoruz. Yakup Kadri, 70’lerde bize sitem ediyor. Atatürk’ün inşa ettiği memleketin hakkını veremediğimizi ima ediyor. İnsan merak etmeden duramıyor, rahmetli şimdi yaşasa acaba neler yazardı? Bahsettiğim çekinceleri tekrar hatırlatmakla beraber, Atatürk okumayı seven herkese gönülden öneririm. Sevgiler!
Yakup Kadri'nin Atatürk'ün ölümünden hemen sonra kaleme aldığı ve sekiz yıl geçince yayınladığı kitap aslında özü bakımından bir ağıt kitabı. Eğer dönemin önemli tanıklarından Atatürk'ün kişiliğine ilişkin bir anlatı okumak istiyorsanız doğru yerdesiniz, ama Atatürk'ün yaşamına, kişiliğine, devrimin tarihsel süreçlerine ya da benzer başka şeylere ilişkin hele ki başlangıç düzeyinde okur iseniz bence bu kitaba öncelik vermeniz için ciddi bir gereklilik yok. Kitapta not alınması gereken çok önemli birkaç tümce var, kitabın büyük çoğunluğu ne yazık ki bu birkaç tümcenin gölgesi altında kalıyor.
Özgün halini korunma pahasına, eski Türkçe sözcüklerin değiştirilmemiş olması okumayı zorlaştırıyor. Buna rağmen Yakup Kadri’nin gözlemlemlerinden ve birebir ağzından Atatürk’ü okumak eşsiz bir tattı.
Öncelikle kitabı bulmak çok zor, neredeyse her yerde tükenmiş görünüyor. Bir kitap fuarından İletişim Yayınları'nın standından sipariş ettim, bir kaç günde elime geçti. Kitabı neden bulamadığımı sorduğumda talep edilmiyor dedi.
Yalnız kitabı okumaya başlayında gördüm ki o kadar çok eski kelime var ki bazen okuduğumu anlamakta gerçekten güçlük çektim, okuyabilmek ve anlayabilmek için elimizde Osmanlıca bir sözlük falan olması gerekir. Bence çevirenler ya da İletişim yayınlarının bu konuda sorumluluğu büyük. Belki günümüz Türkçe'si ile basılsa daha çok insan okumak isteyebilir.
Dolayısı ile talep az olduğu için satılmadığını düşünmenin aksine doğru düzgün günümüz lisanına çevrilmediği için kitap satılmıyor.
Yine de Yakup Kadri bazı anılarında Atatürk ile ilgili çok hoş yaşanmışlıkları anlatıyor. Tabi şunu da eklemek gerekir ki, Yakup Kadri de belirtmiş. Demiş ki ben bunu benim gönlümde oluşan Atatürk için yazıyorum, belki dha ilerde bu konuda uzmanlaşmış tarihçiler olayların tahlillerini daha kapsamlı yapabilirler, vb.
Okumak istiyorsanız İletişim Yayınları'na mail atıp fark ettirin .
Öğrencilerimin el emeği göz nuru çizimlerinin arasında çok sevdiğim Yakup Kadri’nin Atatürk kitabından bahsediyorum. Sanıyorum ki nice seneler boyu hainler ona kinlerini kusacak ve biz sadece güleceğiz. Çünkü zafer, mutlak zafer bizimdir.
Yakup Kadri, Mustafa Kemal ismini ilk duyduğu andan itibaren şahit olduğu olayları ve hissiyatını çok güzel aktarmış bize. Onunla beraber sinirleniyor, seviniyor, hüzünleniyoruz. Atatürk’ün vefatından 8 yıl sonra kaleme aldığı bu kitapta vefatı ve sonrasına da değinmeden edemiyor. Hem de büyük bir hüzünle.
Türk milleti kendi ruhundan meydana getirdiği bağımsızlık mücadelesi ve onun transformatörü Mustafa Kemal Atatürk’ü daha yüzyıllarca anlatacak, belki ucunda kıyısında bir gün bizim ismimiz de bu mücadelenin devamı için çabalayanlar arasında parlayacak. Arkadaşlar: Yıkılmayın Sakın.
Saife 143. YKK; Paşam, bu her bakımdan bir İnkilap Partisidir. İnkilap Partisi ise bir ideolojiye, bir doktrine dayanmaksızın yürüyemez. Paşa; o zaman donar kalırız.
Bence Yakup Kadri Karaosmanoğlu sadece roman yazmalıydı, bu eseri bir güzelleme, öv öv ve yinede yetmez tarzı yazılmış,sanki sipariş almışta yazmış gibi. Oysa yakınen hayatında olan bir insan gerçekten önemli belgeler ve anıları yazabilirdi.
This entire review has been hidden because of spoilers.