Türk yazar ve çevirmen. Edebiyat kitaplarının ve çevirilerinin yanında, sinema yazılarıyla da tanınmaktadır.
Avusturya Lisesini ve ardından İÜEF İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Birçok dergi ve gazetelerde çevirileri, sinema ve edebiyat yazıları yayınladı. Boğaziçi Üniversitesi'nde sinema ve edebiyat dersleri verdi. Özellikle Nabokov, Mann, Borges, Kundera ve Woolf çevirileriyle tanınır.
Ayrıca, Bahçe isimli bir kısa filmi bulunmaktadır.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Ayrıca Radikal gazetesinde haftalık sinema yazıları yazmıştır.
İlk defa bir kitapta sevmediğim yerleri işaretledim. Sevemedim bu kitabı. Yazarın okuduğum ilk kitabı. İyi bir tanışma olmadı. Niye sevemediğime örnekler:
"Hayat, ileride, bebek yataklarının başucunda duran, üzerlerinde durmadan bir şeylerin döndüğü ( ama aslında hep aynı manzarayı gösteren) abajurlar gibi küçük bir atlıkarınca-abajur olduğunda, bu hıza yetişmek için herkesten çok çaba harcasa da aslında en alt Çekmece'ye yerleştirilen o görüntülere sığınmış"
"Daha biraz önce karşısında duran ve kapıyı çarpıp gidişiyle birlikte durduğu yerde açılan boşluğu hızla dolduran havadan başka bir şey bırakmayan ( bir çocuğun kumsalda elleriyle kazdığı çukura dolan su gibi ) adama rastlamayı da bekliyor tabii. "
"Yol boşalınca mahallenin delisi ağır ağır, elindeki torbaları dikkatle tartarak - en önemli eşyaları onlar, onlardan daha çok önemsediği bir şey yok gibiydi dünyada- karşıya geçti."
Daha bunlar gibi epey göze batan cümleler, paragraflar var. Okuyucuya hiçbir şey bırakmamış, açıklama üzerine açıklama yapmış. Yahu anladık zaten bu kadar zahmete gerek yok dedirten cümleler sinir bozucu. Hiçbir şekilde kafamda canlandıramadığım , cümleye uygun gitmeyen zorlama benzetmeler de çok göze batıyor.
Adı , kapağı beklenti yükseltiyor. Ama içerik o kadar başarılı değil. Sadece bir öyküyü beğendim; Can Dostu.