"Edebiyat, olağanı olağanüstüye dönüştürür. Bu kitabı okurken ilk aklıma gelen cümle bu oldu. Yaşamsal olanla zihinsel olanın birbirini beslediği bir yazma biçimi, çağrışımlarla anılarda kurulan, ritmi hiç düşmeyen bir edebiyat, anlatım temposu..."- Doğan Hızlan"Çok az romanda üslup, yazım tekniği ve tema birbirlerini bu denli çarpıcı biçimde tamamlamıştır. Üslup temayı, hiçbir romanda bu denli yeniden biçimlendirmemiş, yaratıcılığın ve yaratılanın adı üslup olmamıştır. Post-modernizmin ne olduğunu merak edenler bu romanı okusunlar. Başar, hiçbir şekilde post-modernist değil ama roman post-modernizmin ta kendisi..."- Ali Bayramoğlu
İstanbul, Ankara, Lefkoşa ve Ağrı - Doğubeyazıt'ta tamamladığı ilk ve orta öğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Çeşitli basın kuruluşlarında çalıştı.
1989 yılında yayımladığı Kış İkindisinin Evinde adlı ilk kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı.
1990 yılında Konuştuğumuz Gibi Uzaklara, 1992'de Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum, 1996'da Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları adlı romanları yayımlandı. Yazı ve denemelerinin bir bölümünü İğreti Yaşamlar adlı kitabında topladı. 2003 yılında Başucumda Müzik adlı romanı yayımlamıştır.
Halen televizyon programları yapmaya ve köşe yazıları yazmaya devam etmektedir.Bu siralar ntv de yayinlanmakta olan "Siyaset hakkinda hersey" adlı televizyon programını Ciğdem Anat ile birlikte sunmaktadır.
“Sen olsaydın yapmazdın biliyorum. Ama herkes senin gibi her zaman sahici olanı, yaşamını küçük mutluluklarla dolduracak, ölümün görüntülerinden kendini uzaklaştıracak, sonradan yürekte yerleşip kalan o saplanmaları duymayacağı bir yaşamı önceden kurgulayamıyor. Belki bir gün, suskunlukların, tutsak edilmiş düşlerin kişiyi nasıl böyle dönülmez sınırlara sürüklediğini anlarsın.”
“Kalbimde akan bu kanla yaşayabilirim, ama yanımda bir tek sen olursan.”
“Bazen sözcükleri unutuyorum. İnsan sözcükleri istediği gibi bir araya getiremediğinde ölmek istiyor.”
“Bazen sert bir rüzgar esebilir. O zaman boynun eğmekten utanma yeniden başını kaldıracağını yalnızca rüzgarın geçmesini beklediğini düşün”
“Güzel kalan yaralar vardır. Sen de benim artık ancak izi belli olan, zaman zaman yanlış bir dokunuş ya da mevsimsiz bir yağmurla sızlayan ama hep güzel kalan yaramsın.”
“Bana, şiir yazmanın bu ülkede geçersiz bir şey olduğunu söylediler kim bilir kaç kez”
“Beni hiç anlamıyorsun, tenimde, tenimin altında bir yerlerde, o şarkıdaki gibi saklıyorum onu, bir düşte elimden tutuyor ama çok çok uzakta, göremiyorum bile, nasıl olup da görünmeyecek kadar uzaktayken elini tutabildiğine şaşırıyorum.”
Bazen okuduğum kitapları mevsimlere göre ayırıyorum. Sen Olsaydın Yapmazdım, Biliyorum benim için kışın okunması gereken bir kitaptı. Soğuk havanın sıcak kitabı yani. Ama dayanamadım, ne zamandır kitaplıkta bekliyordu. Başucumda Müzik gibi kitabın duygu dolu anlatımı var.
bu kitap hayatımı sallayan bir kitaptı. ismi bile hedeften vuruyor. hala kitaplığımda görünce alır şöyle bir bakarım. Yarabbi bu nasıl bir uslup derim. bu nasıl bir teknik. bu nasıl bir ruh. bana göre Kürşat Başarın ustalık eseridir:) okurken depresyona girdiğimi hatırlıyorum eskilerden. çok güzel ama çok güzel bir kitap.çok güzel bi yazar. çok arkadaşıma hediye ettim. kaç kere okudum bilmem bazen ara ara sayfalar.Psikolojiyi iyi bilen aşkı bilen felsefeyi bilen bir yazar. Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum.. isimde ki pişmanlığı ve bir çok duyguyu derinlemesine yaşayabilenlerden olmak çook mutlu edici..
Kitabin 12. baskisi var su an elimde ve bastan asagi fiyasko bir baski. Tam 12 baski yapilmis ve hala her bes kelimeden birisi yanlis yazilmis. Everest zaten vasat bir editor tayfasina sahip belli bu ama yazar da mi ses cikarmamis anlamak mumkun degil. Birsey, hicbirsey, ogledensonrasi, agustosbocegi...
Uzun zamandır yaptığım en güzel okumalardan biri. Acıların ve acı sözcüklerin bu kadar güzel anlatması bana biraz Tezer Özlü'yü hatırlattı. Çok sevdim.
"... Oyunları hiç sevmiyorum.Oyunların hep kuralları var, oyunların olduğu her yerde, bir kadınla bir erkek aradında hep çatışmalar, uzayan sıkıntılar, yoketmeler var.Bütün oyunlar birinin kazanması için kurulmuş, ben artık bu oyunlardan korkuyorum, ne olursa olsun birinin kaybedeceğini biliyorum... "
"... Güzel kalan yaralar vardır.Sen de benim artık ancak izi belli olan, zaman zaman yanlış bir dokunuş ya da mevsimsiz bir yağmurla sızlayan ama hep güzel kalan yaramsın..."
"sana bir adım bile gelinmemesine rağmen bin adım koşmazdın mesela, yıllar geçmesine rağmen beklemezdin. her seferinde umudunu toplamakla uğraşmazdın ve her seferinde kırıklarını alıp yeni bir hayal yaratmak peşine düşmezdin. Suskunluklardan cümleler yaratmazdın kafanda, konuşulanları da tek tek irdelemezdin. Vazgeçmemek için bu kadar direnmezdin, vazgeçildiğine de asla içlenmezdin.. sen olsaydın yapmazdın biliyorum. kimse için asla kendinden vazgeçmezdin"
Başlarında Tezer Özlü okuyorum gibi hissettim ama yarısından sonra kayboldu bu his. Kapağı çok güzel ama yazım yanlışlarıyla doluydu. *Apa yayınları, 11. Baskı
“Biliyor musun bir dostum vardı, bir gün gelip bendeki bütün mektuplarını, fotoğraflarını, ona ait her şeyi alıp gitti, küçük eski bir kibrit kutusunu bile, galiba üstünde bir telefon numarası vardı, kişinin geçmişine ait hiçbir izi biriktirmemesi gerektiğini söyledi. Birkaç gün sonra telefon ettiler ve onun bir kez daha ölmeyi denediğini söylediler.
Kürşat Başar beni hep yasamadigim aşklara, romantizm dolu anlara götürdü. En yakın arkadaşımın sevgilisine aşık olma deneyimini yaşamadan ancak bu kadar hissedebilirdim. Döne döne okudum, okuyacağım.
Aynı yazarın kitabını arka arkaya okuduğunuzda benzerlikleri ve kendini tekrarlayan duyguları daha net görüyorsunuz. Kürşat Başar’ ın bu kısa romanını üniversitedeyken okumuştum. Konusunu hatırlayamadığım için tatil kitaplarımın arasındaydı. Başucumdaki Müzik romanı gibi yine yasak bir aşk, bir kadının duyguları ve aşkın meyvesi😫 Karakterler aynı olmasa da birbirinin aynısı hissini veriyor. Bu kadar detaylı duygu seli içerisinde boğuldum diyebilirim ne yalan söyleyeyim atladığım satırlar olmadı değil sadece aşağıdaki cümle etkiledi beni. Syf 34 : Bazen sert bir rüzgar esebilir. O zaman boynunu eğmekten utanma, yeniden başını kaldıracağını, yalnızca rüzgarın geçmesini beklediğini düşün.
This entire review has been hidden because of spoilers.
kitabın başında yazarın kullandığı cümleler ilgimi çekince, kitaba anlam kattığını düşündüğüm cümlelerin altını çizmeye karar verdim. sonuçta, neredeyse sayfa başında en az bir cümlenin altını çizmiş buldum kendimi. ikilem, belirsizlik, kararsızlık, düşünceler ve eylemlerin zıtlığı gibi birçok kavram akıcı bir dille yazılmış. kitabı okurken karakterler size uzak gelmiyor.