"Filmler asla "sadece film" ya da bizleri eğlendirmeyi ve dolayısıyla dikkatimizi dağıtarak bizi toplumsal gerçekliğimizle ilgili asıl sorunlardan ve mücadelelerden uzaklaştırmayı amaçlayan hafif kurgular değildir. Filmler yalan söylerken bile toplumsal yapımızın can evindeki yalanı söylerler. Bu nedenle, elinizdeki kitabı yanlızca filmlerin toplumsal gerçeği nasıl yansıttığı ya da meşrulaştırdığıyla ilgilenenler değil, toplumlarımızın nasıl olup da kendilerini ancak filmler aracılığıyla yeniden ürettiği konusunda fikir sahibi olmak isteyenler de okumalı. Uzun lafın kısası, tam da bu sebepten dolayı Filmlerle Sosyoloji'yi hemen hemen herkes okumalı." -Slavoj Zizek. Filmlerle Sosyoloji en azından üç farklı şekilde okunabilir: Birincisi, film analizi aracılığıyla toplumsal teori yapmaya yönelik bir çaba olarak; nitekim kitabın her bölümü gerçeklik ile kurmaca, sinema ile toplumsal teori arasındaki ilişkiyi ele alıyor. İkincisi, toplumsal teori dahilindeki belli başlı alanlarla ve kavramlarla; toplumsal cinsiyet, kimlik, öteki, kitle, terör, korku ve güvenlik, kapitalizm ve direniş, kamplar ve yoksulluk, etik ve tanıklık, vb. ile bir hesaplaşma olarak. Üçüncüsü de, filmlerin analiz araçları olarak kullanıldığı bir sosyal teşhis girişimi, sinemayı sosyolojik amaçlar için kullanarak sosyoloji yapmaya yönelik bir çaba olarak okunabilir.
Lancaster Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesidir. Toplumsal teori, sosyal felsefe, terörizm, sinema, kentlilik ve göç konularında araştırmalar yürütmektedir. Strangers, Ambivalence and Social Theory (Ashgate, 1998) adında yayımlanmış bir kitabı bulunmaktadır. Ayrıca, The Culture of Exception (Routledge, 2005) ve Sociology through the Projector (Routledge, 2007) adlı kitapların eş-yazarıdır. Basım aşamasında olan Revolt, Revolution, Critique – The paradox of the Society adlı kitabı 2012 yılında Routledge’tan çıkacaktır.
Kitabı okurken not almak istediğim birkaç yer vardı.
Hamam;
Harem “yalnızca Şarkiyatçı bir dikizcinin hayali kadın cinselliği üzerine fantazisinden ibaret değildir; aynı zamanda içinde hiçbir erkeğin olmadığı erotik bir evren olanağı, sosyal ve cinsel pratiklerin fallus ya da merkezi bir erkek otoritesi etrafında düzenlenmediği bir alandır.”
Hayat Güzeldir;
Birinci bilmece şöyledir: “Ne kadar büyürse, o kadar görünmez hale gelir.” Cevap “karanlıktır”tır.
İnsan ne kadar nefret ederse, artık müstesna ve savunmasız bir varlık gibi görünmeyen ötekini o kadar deneyimleyemez hale gelir.
İnsanın kötülüğe hizmet etmek için ille de psikopat olması gerekmez. Düşünmemek ve vurdumduymazlık yeterlidir.
Kitabın ağırlık perspektifi filmlerin temasından yola çıkarak karakter ve çevrenin derinlemesine analizlerini içeriyor. Belki bu yüzden 'görece' popüler film seçimleri okuyucu tarafından yadsınabilir. Neyse ki yazarlarımız da en başta kurgusal dünyanın sınırlarını aşacaklarını belirtiyorlar. Ve en önemlisi bu analizlerde sinema bir araç işlevi görüyor.
Bazı bölümlerini çok akıcı, bazı bölümlerini ise bilmediğim terimler dolayısıyla zorlukla okuyup anlamlandırabildiğim gerçekten farklı bir bakış açısı sunan kitap. Felsefik terimler ve anlamlar biraz zorluyor.
Zizek'in önsözü ile güçlü bir girişle başlayan bu kitapta 6 filmin derinlemesine analizi yapılıyor. Daha önce hiç böyle film incelemeleri okumamıştım. Çok keyif aldım ve çok şey öğrendim.
Filmlerin 4 tanesini kitabı okumadan önce izlemiştim. Diğer ikisini daha sonra izlemeyi tercih ettim. Pek tavsiye etmem bunu. Filmleri izlemiş olmak incelemelerden alınan verimi artırıyor. Daha keyifli bir okuma sağlıyor.
Bazı kısımların benim için ağır olduğunu da itiraf etmem gerek. Sosyolojik terimlerin, kavramların bazılarını anlamam için araştırma yapmam gerekti. İyi bir altyapı ile okunması kesinlikle daha faydalı olacaktır.
Özellikle Fight Club, Brazil, La vita è bella ve Cidade de Deus'u izleyenlerin bu kitaptaki incelemelere mutlaka bakmalarını öneririm. Sineklerin Tanrısı da yine incelenen filmlerden birisi kitabını okuyanlar da rahatlıkla okuyabilir bu kısmı. Çok beğenerek okudum ben filmini izlemediğim kitabını okumadığım halde.
“Postpolitik durumda, estetik olan ile siyasi olanın ortak özelliği, insanların dünyayı nasıl aldıladıklarını etkileme merakları, eleştiri yoluyla mümkün olan dönüştürücü bir kapasiteye sahip olmalarıdır. Bu bakımdan sinemasal aygıt önemli bir ideolojik mücadele alanıdır.” Hamam, Sineklerin Tanrısı, Tanrı Kent, Dövüş Kulübü, Brazil ve Hayat Güzeldir... Bu 6 film üzerinden doğu/batı kimlik problemleri, kin, kamplaştırma, şiddet, terör gibi bir çok kavramın çözümlemesini yapıyor kitap. Girişte de söylediği gibi kitabı bir kaç yönden okumak mümkün. Toplumsal teori yaparken filmleri analiz etmek veya toplumsal teoriler kapsamında kavramları değerlendirmek ya da filmleri analiz araçları olarak kullanarak sosyal teşhise girişmek...Bu üç okumaya da olanak veriyor.
Tükettiğim sanata dair bilincimi geliştiren inanılmaz bir kitap. Her bir detayın önemini ve ürünün arkasındaki derin düşünceleri fark edebilmem için önemliydi. Beni 5 kat daha zekileştiren bir kitap oldu sanki beynimin çarklarının daha hızlı döndüğünü hissediyorum. Kitabı birine hediye olarak almak istiyordum bir gün tesadüfen kitapçıda buldum güzel olduğuna emin olmadığım bir kitap vermek istemediğimden okudum iyi ki okumuşum her şeyin bir nedeni vardır belki de. Dişçi biraz daha aç diyince benim oversharing.
Kitapta bahsi geçen Hamam, Sineklerin Tanrısı, Tanrı Kent, Dövüş Klubü, Brazil ve Hayat Güzeldir'i sinemada seyretmiştim. İlgili bölümleri okumadan önce yeniden izledim ve filmlerdeki çok açık mesajları bile atlamış olduğumu farkettim. Bazı bölümleri daha önce sosyoloji okumamış olanların (benim gibi) anlaması biraz güç olabilir ama neyi tamamen anlıyoruz ki?
Filmleri sosyal teorilerle okumanın imkanını gösteren keyifli bir kitap. Tek sorunu "bunu ben de yapmak istiyorum" diyen birine metodolojik anlamda pek fazla şey vermiyor oluşu. Yine de film analizi yapmak isteyenler için bakılmasında fayda olan bir başvuru kitabı diyebiliriz. Dili sade ve akıcı. İlgilisine tavsiye edilebilir.
Bir sinemacı olarak kitabı çok ağır ve çeviriyi çok başarısız buldum , kitap kesinlikle akıcı değil ve sinema perspektifinden bakanlar için çok başarılı olmadığını düşünüyorum. Senaryoların Sosyolojik Analizi belki kitabın içeriğine daha uygun bir başlık olabilir. Ayrıca çevirmen son derece terimsel ve ağdalı bir dil kullanmış bu da ekstra bir eksi maalesef.
Movies were good, analysises were detailed. They had a balance between knowledge and flow. It can be read with little effort. Will explain different aspects of movies and ideas.