Paperback. 12,00 / 19,50 cm. In Turkish. 224 p. Kavramlarin tarihinden ve özellikle ahlâkî kavramlardan bahsediyorsak, meselelerin geçmiste basladigini ama geçmemis oldugunu ve hatta geçmeyecek oldugunu anlamak zorundayiz. Geçmisi baslatan, bir bakima meselelerin kendisidir. Bunun en önemli nedeni, kendimizi ahlâkî sorunlarimizla görmeye baslayabilmemiz; kavramlar çerçevesinde de yargilayabilmemiz ve gelistirebilmemizdir. Çünkü sorunlar ne oldugumuzu gösterirken, kavramlar ne olmamiz gerektigini gösterirler. Iste düsünce tarihindeki degisim ve dönüsümler, sorunlarimiz ile kavramlar arasinda geçirdigimiz olaylari ifade eder. Mitsel isleyiste, insanin geçmisteki olaylarinin islenisi ile geçmisin islenisi yani bir zaman kavrayisi birbirine karismistir. Bu kaçinilmaz yanlislik daha sonra tarih disiplinine dönüsümün yolunu da açmistir. Elbette bu dönüsümün felsefe tarafina düsen payi da söz konusu olacaktir. Fakat felsefe; mit, historia dahil olmak üzere, geçmisteki bütün kurgularin çesitli sekillerde eksikligi üzerine bir rasyonalite gelistirerek kendisini sona saklayacaktir. Bunun anlami artik felsefenin, sadece onlarin yanlisliklarinin açiga çikarilmasi degil, yanlisligin neye göre yanlislik oldugunun ve dolayisiyla dogruluk ölçütünün ne oldugunun belirlenmesiyle nihai bir rasyonalite olarak karsimiza çikmasidir. Burada önemli olan, söz konusu dogruluk ve yanlisligin etikle olan ilgisidir. Çünkü bize göre etik, insan varolusunun çok boyutlu yapisini vurgulayan bir durusa sahiptir. Bir diger deyisle etik, çiplak insanin giyinme ihtiyacini metafizige kadar götürme arzusunu yaratan bir bakis açisidir.