Ütopyacı hareketler yüzlerce yıldır adil bir toplum ve daha iyi bir yaşam için mücadele veriyorlar. Harvey bu eserinde tarihsel ve coğrafi bir bakış açısıyla bu hareketlerin başarısızlıklarının altında yatan sebepleri ve ütopyaları ortaya çıkaran fikirlerin geçerliliğini sorguluyor - başka bir ifadeyle, fikirlerin neden ütopik kaldığını, hayallerin neden gerçekleşmediğini. ABD’deki Baltimore şehrini model olarak aldığı mevcut kentsel ortamın çarpıcı bir betimlemesini sunarken, "alternatif yok" diyenlere karşı ütopyacı hayal gücüne başvurmanın kaçınılmazlığını vurguluyor. Uzamsal ve zamansal ütopyaların artılarını eksilerini değerlendirdikten sonra, "diyalektik ütopyacılık" adını verdiği yeni bir ütopyacı düşüncenin genel hatlarını çizen Harvey, daha eşitlikçi ve doğayla barışık yaşamayı mümkün kılacak tasarımlara dikkatimizi çekiyor. Kitabın sonunda ise yazarın kendi umut mekânına dair son derece aydınlatıcı, gayet şahsi bir ütopya bulacaksınız. David Harvey Türkçede Postmodernliğin Durumu ve Sosyal Adalet ve Şehir kitaplarıyla tanınmıştır. Araştırmalarının felsefi merkezinde, Marksist kurama mekânı, uzamsallığı eklemlemeyi, tarihsel maddeciliğe coğrafyayı dahil etmeyi amaçlayan verimli bir perspektif vardır. Bu kitapta da öyle. Her yönüyle tartışılmaya, incelenmeye değer bir kitap Umut Mekânları.
Librarian Note: There is more than one author by this name in the Goodreads database.
David Harvey (born 1935) is the Distinguished Professor of Anthropology at the Graduate Center of the City University of New York (CUNY). A leading social theorist of international standing, he graduated from University of Cambridge with a PhD in Geography in 1961.
He is the world's most cited academic geographer (according to Andrew Bodman, see Transactions of the IBG, 1991,1992), and the author of many books and essays that have been prominent in the development of modern geography as a discipline.
His work has contributed greatly to broad social and political debate, most recently he has been credited with helping to bring back social class and Marxist methods as serious methodological tools in the critique of global capitalism, particularly in its neoliberal form.
DÜNYANIN GENEL TABLOSU 5 BAŞLIKTA özetlenebilir: 1) Kapitalizmin dünyada genel refahı artıracağına dair Adam Smith projesi gerçekleşmemiş, refah küçük bir grubun elinde yoğunlaşırken, büyük çoğunluk giderek işsizleşip fakirleşmektedir. 2) "Özel servet/kamusal sefalet" ile "otoriter siyaset/bürokrasi" arasına hapsedilmiş durumdayız. 3) Washington merkezli yukarıdan belirleme alışkanlığından vazgeçilmemiştir ve bu yapı denetlenemezliğini sürdürmektedir. 4) Para endeksli piyasanın dağıttığı kültürel/geleneksel yapılar, tepki olarak dine-ulusa tutunmayı ve kendinden olmayanları ötelemeyi yaygınlaştırmaktadır. 5) Çevre tahrip edilmekte ve doğal kaynaklar üzerindeki risk artmaktadır.
-Tüm meslek erbabını proleterleştiren, insani değerlerin yerine ÇIPLAK BENCİL ÇIKARCILIK ve PARA koyan kapitalizm, öteki dünyadan büyüleriyle çağırdıkları güçleri kontrol edemeyen Faust’vari bir büyücü durumundadır.
-Bugünün sistemi, imtiyazsız olanları İŞ-EV ALANINA HAPSEDEREK kenara itmektedir; her yeri işsizlik, ayrımcılık, umutsuzluk, yabancılaşma, öfke, baskı sarmıştır. Ya Hegel'in "AYAK TAKIMI" bir gün "tehlikeli bir sınıf" haline gelirse ne olacağını herkesin düşünmesi gerekmektedir.
-"TEMİZLEDİKLERİ hastanelerden YARARLANAMAYAN temizlikçiler" gerçeğinin üzücü paradoksu, bugünün sermaye/emekçi ilişkisi için çarpıcı bir örnektir. Johns Hopkins Tıp Kampusü'nün çevresinde yaşayan emekçilerin ortalama yaşam süreleri, YOKSUL ÜLKELER düzeyinde bulunmuştur. İşyerinde saygı ve onurdan mahrumiyet, pazarlık gücünden yoksunluk, sağlıksız barınma, yeme, içme, çocuk yetiştirme koşulları, emekçilerin çoğunun içinde bulunduğu mahrumiyet halleri, ŞİDDET olarak adlandırılabilecek boyuttadır. Bu koşulların yaşam süresini kısalttığı bilimsel olarak gösterilmiştir. YOKSULLARIN 45 YIL YAŞAMA şansı, ZENGİNLERİN 65 YIL YAŞAMA şansına denk bulunmuştur. ABD Devlet okullarında okuyan çocukların okuma becerilerinin ulusal ortalamanın 2,5 yıl gerisinde bulunması ise diğer bir çarpıcı mahrumiyet halidir.
-ERKEN ÖLDÜRMESİ bakımından daha etkili olduğu ispatlanmış olan YOKSULLUKTAN hiç bahsetmeyip, SİGARANIN lanetlenmesindeki kolaycılıkta olduğu gibi; İŞSİZLİĞE yol açan tahakkümcü yok edici KAPİTALİZM yerine NÜFUS fazlalığından dem vuran ve insanları YOKSULLARA ve GÖÇ EDEN ÇARESİZ insanlara düşman eden zalimce suçlamada da aynı ART NİYET vardır.
-BÜYÜK ŞİRKETLER ve MEDYA, kendilerinin DEVLET DESTEĞİ ile ele geçirip tekelleştirdiği piyasanın haşmetini sorgulayanların acımasızca bastırılması, aşağılanması ve yok edilmesi konusunda kesin kararlıdırlar. Bir mahkumun aylık maliyetinin ABD'de 2000$'dan fazla olmasına rağmen yüz binlerce insanın hapiste tutulmasının asli nedenlerinden biri bu kararlılıktır. Toplum genelindeki çaresizlik hissinin merkezinde bu tavrın gücü yatmaktadır. ÇARESİZ KUKLALIK en genel karakter haline getirilmiştir. Hedeflenen insan tipi, HİÇBİR ŞEYDEN ETKİLENMEYEN, KAPİTALİZMİN ALTERNATİFSİZ OLDUĞUNA İNANAN, ŞAŞIRMAYAN ve HER ŞEYDEN SÜREKLİ SIKILAN biridir. Sanki büyük çoğunluk olarak bizler, DÜŞLER FABRİKASI ile HİÇLİK arasında sıkışmış gibiyiz. Ernst Bloch, bu sıkışmadan kurtulmanın, ancak AŞAĞILANAN ÜTOPYALARI CANLANDIRMAKLA mümkün olabileceğini vurgular.
-Uydu fotoğrafından elde edilen KÜRESEL dünya görüntüsü, okul duvarlarındaki iki boyutlu dünya haritasını zihinlerden silmiş, kolaylaşan seyahatlerin de katkısıyla merkezsiz bir dünya algısına yol açmıştır. Merkezsizleşen dünyanın yerini, doğanın ve kadının öne çıkmaya başlaması ile İNSAN BEDENİ'nin merkezileşmesi almıştır. Artık toplum ve insanı anlamakta kullanılan makro kavram KÜRESELLEŞME, mikro kavram ise BEDEN'dir. Bedene olan ilgi olağanüstü artmış ve her şeyin ölçüsü durumuna getirilmiştir. Popüler kültür ve postmodernizm tarafından ayrı-uzak kavramlarmış gibi sunulan bedenin tikelliği ile küreselin evrenselliği, üzerimize giydiğimiz BANGLADEŞ üretimi GÖMLEK’te iç içe geçerek somutlaşmaktadır.
-Gramsci'nin parmaklıklar ardında ve ölüme yakınken söylediği "aklın kötümserliği, sezginin iyimserliği" sözüne ve M.Teatcher'in"kapitalizmden başka alternatif yoktur" ilanına başkaldırmamız, AKLIN İYİMSERLİĞİNİN KURACAĞI BAŞKA BİR DÜNYANIN MÜMKÜN olabileceğine dair ÜTOPYA'nın önünü tekrar açmamız gerekmektedir. Çünkü “Ütopya'nın yer almadığı bir dünya haritası, göz atmaya bile değmeyecek bir haritadır”(O.Wilde). “Hangi limana gideceğini bilmeyene hiçbir rüzgar yardımcı olamaz” (Montaigne) sözünün gerçeğine ise, ÜTOPYA OLMADAN HANGİ LİMANA GİDİLECEĞİ BİLİNEMEZ tespitini eklememiz gerekir.
-KENT ve ÜTOPYA, antik dönemde iç içe geçmiştir (Yunan sözü: Evi biz inşa ederiz, ev de bizi). Diğer yandan, en kötü MİMAR ile en iyi arı arasındaki ayırıcı fark, mimarın ortaya çıkaracağı şeyi ÖNCEDEN HAYALİNDE CANLANDIRMASI olduğu unutulmamalıdır. Mimari, mekanlara toplumsal işlerlikler kazandırır; insanilik, estetik ve sembolik anlamlar yükler, yeni yaşam alanları kurar, yeniden yapılandırır ve uzun vadeli hafızaları şekillendirir. Birey ve toplumun istek ve özlemlerine somut karşılık sağlar. Leibniz, "Mimar olarak Tanrı'nın, Kanun Koyucu olarak Tanrı'yı tamamıyla tatmin edeceğini" söylemiştir. Tasavvurları geleceği belirleyen niteliğe sahiptir. Karatani, YARATMA İRADESİ OLARAK MİMARİNİN BATI DÜŞÜNCESİNİN TEMELİ olduğunu belirtir.
-Entelektüel yaşama ilk kez kentte başlayan insanoğlu, aslında KENT ile birlikte KENDİNİN de YENİDEN İNŞASINI gerçekleştirmiştir; kent, kendisine "cehennem çukuru" gözüyle bakan kırsalın baskılarından kurtuluşun ve BİREYİN ÖZGÜRLEŞMESİNİN olanaklarını taşır.
-Korunaklı konfora yönelik zengin hayali olan KENT DIŞINA DOĞRU YERLEŞİM, otomobil bağımlılığı ve trafik sıkışıklığı (ekolojik yıkım), monoton mimari-peyzaj ve alt-yapı temininde zorluklarla toplumsal ve ekonomik sorunları büyütücü etkiler yaratmıştır. Bu mekânların devlet destekli projelerinde, RİSK KAMUNUN KÂR İSE ÖZELİN hanesine yazılmakta; "mutena yeni semte taşınma" propagandasının altında, ORTA SINIFLARIN KENT MERKEZİNDEN ÇIKARILMASI hedefi yatmaktadır. Aynı zihniyet, FAKİRLER İÇİN de göze görünmeyen yerlerde GETTOLAŞMIŞ KAMPUSLER inşa etmektedir. ABD şehirleri, gittikçe yayılan RUHSUZ banliyöler, UMARSIZ site çeperleri, ÇÖKMEKTE ve parçalanmakta olan KENT MERKEZLERİNDEN oluşmaktadır; TARİH, GELENEK ve KOLEKTİF HAFIZA yok olmaktadır.
-Kapitalizmin en büyük gücü "rekabet, işbirliği ve çoklu tahayyülleri seferber edebilmesinde" yatar; herhangi bir sosyalist tasarım, ancak "bu tarz bir güce sahip olması ve rekabet-işbirliği dengesini sağlayabilen bir SOSYALİST PAZAR oluşturabilmesi" halinde karşılık bulabilir.
-Dünyayı değiştirmek isteyen ÖNCE KENDİNİ DEĞİŞTİRMELİ ve Foucault'un dediği gibi ZİHNİMİZDE SİNSİCE YERLEŞMİŞ FAŞİZMİ TEMİZLEMELİYİZ.
-Fontanella tarzında, bahçede zeki-zarif bir hanımefendi ile konuşma ÖZEN ve NEZAKETİ içerisinde, ALTERNATİFLER üzerine odaklanarak, SOHBET-TARTIŞMA DİZİLERİNE ve ÜTOPYALARA ihtiyacımız var. Bu ütopya ve tasarımlar OYUNA BENZER ve KURALLARI OYNANDIKÇA MÜKEMMELLEŞECEKTİR (Wittgenstein).
-“Hayatımızı yönetecek birilerinin olmadığı, emekçilerin kan emicilerin elinden kurtulduğu, yaşamın aşırı hızlı ritminin yavaşladığı, yaşam koşullarının ve olanaklarının saygılı bir eşitliğe sahip olduğu, para peşinde koşmanın gerekmediği” bir dünya hayal edin.
Çoğunlukla bu hayale kanatlanmaktansa, elde olanları tercih ederiz. Ama "dehşet, kuşku ve tutukluk içindeki HAMLET'in EYLEME GEÇEMEMESİNİN", hem KENDİSİNİN hem de ÜLKESİNİN YIKIMINA yol açtığını unutmamalıyız.
1. Cualquier análisis deber ser científico para ser llamado tal. Lo siento Harvey, pero aunque coincidamos en algunas conclusiones e ideas el método de pensamiento es radicalmente opuesto. Las divagaciones con palabras grandilocuentes son un método de mierda.
2. Las dos personas más citadas son Judith Butler y El gerifalte Focó. Los referencia en momento económicos a los que me cuesta ver utilidad o que se correspondan de algún modo. Cuando los cita de verdad la verdad es que son una mierda. Butler es una señora croata que no sabe inglés, es mi propuesta. Focó tira que te va para lo que quiere decir (normalmente), pero no sería como yo lo enfocaría.
3. El reduccionismo científico del que habla para decir que el método científico no es el camino (desde luego que la mierda de la que habla el ricanmorti ese de Wilson no sirve. No todo se puede explicar con física), pero decir que está es la única manera o que es óptima no, no. NO. Caer en que no podemos llegar a conocer todo y que tenemos que arriesgarnos a los consecuencias me parece un error. 4. El capítulo del cuerpo es un desporopósito. 5. El capítulo de las abejas mola. 6. Recomiendo mucho sus clases del capital, me gusta mucho como profesor. Como pensador marxista ufff...
For those familiar with the Harvey back catalogue, Part 1 could probably be skipped, as Harvey has covered this material before, and at greater length. Alternatively, it provides a good introduction to Harvey's thought for those less familiar with his work. Parts 2 and 3 are persuasively argued, providing Harvey's insights into concepts of the body and utopia respectively as starting points for critical analysis (more often than not viewed through a Marxist lens as is to be expected). Part 4, however, was disappointing in my opinion. Not as satisfying a conclusion as one might have hoped for. The appendix made for interesting reading but was frankly ludicrous. The one chapter I would single out for particular praise is Chapter 8, 'The spaces of Utopia', which includes an excellent case study of Baltimore.
Few useful parts. Very verbose academic writing style, to be honest I skimmed many parts rather than spend the time necessary to decipher every sentence. Many of his conclusions are not original, they're actually present in the Marxist strains of thought he dismisses, just not put in such abstract confusing terms. Waste of time, you're better off reading the classics.
As we collectively produce our cities, so we collectively produce ourselves. Projects concerning what we want our cities to be are, therefore, projects concerning human possibilities, who we want, or, perhaps even more pertinently, who we do not want to become. Every single one of us has something to think, say, and do about that. 159
Interesting material on utopia, and Baltimore, by a Marxist geographer, with an especially worthwhile thought-experiment epilogue (society reorganized after an end-times crisis), but all the near-boilerplate abstraction skims on by.
It was overly ambitious of me to request this from the library AND add it to my Goodreads. Like I was going to have enough bath time to read a book of this length on Marxist criticism and, like, architecture? I don't even know. I did learn much more about Marx from the first two chapters, though. So yay for me?