Abdülmecit, Osmanlı sultanları içinde yaşamı ve kaderiyle öne çıkan ilgi çekici bir padişah...
Hıfzı Topuz bu romanda, 16 yaşında tahta çıkan, büyük aşklar ve acılar yaşayan, Mustafa Reşit Paşa'nın çabalarıyla Tanzimar'ı ilan eden, genç yaşta yaşama veda eden zarif ve duygusal bir padişahın hüzünlü öyküsünü anlatıyor.
Galatasaray Lisesi’ni 1942, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1948 yılında bitirdi. Strasbourg Üniversitesi’nde devletler hukuku ve gazetecilik alanlarında yüksek lisans (1957-59) ve yine Strasbourg Hukuk Fakültesi’nde gazetecilik alanında doktorasını yaptı (1960). 1947-58 yılları arasında Akşam gazetesinde önce istihbarat şefi, sonra yazı işleri müdürü olarak çalıştı. İstanbul Gazeteciler Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığını yaptı. Paris’te Unesco Genel Merkezi’nde Özgür Haber Dolaşımı şefi olarak çalıştı (1959-1983). Uluslararası gazetecilik örgütleri arasında mesleksel işbirliği, basın ahlâkı, gazetecilik eğitimi ve gazetecilerin korunması projelerini yönetti. Afrika ülkelerinde, Hindistan’da, Filipinler’de gazetecilik eğitimi seminerleri düzenledi. Kara Afrika'da kırsal basın projesini oluşturdu. 1962 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin, o zamanki adıyla Basın-Yayın Yüksek Okulu’nun kuruluşu için, Paris’te Unesco’nun merkezinde ilk projeleri hazırladı. 1974-75 yılları arasında TRT’de Radyolardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 1986’da halen başkanlığını sürdürdüğü İletişim Araştırmaları Derneği’ni (İLAD) kurdu. Vatan, Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleriyle çeşitli dergilerde diziler ve inceleme yazıları yazdı. Anadolu Üniversitesi, Galatasaray ve İstanbul Üniversiteleri iletişim fakültelerinde basın, radyo-televizyon tarihi, uluslararası iletişim ve siyasal iletişim dersleri verdi.
Topuz, bir tarihsel roman -daha doğrusu kurgu katılmış anlatı- şeklinde Abdülmecit'i ve dönemini yazmaya soyunmuş. İşin zorluğu dikkate alınsa bile, ne bildik bir tarih anlatısı ne de edebi ve estetik mahiranelik gösteren bir eser ortaya çıkmış. Arzulananın aksine, iki türün de en kötü şekillerini birleştirmiş. Tarih kitaplarından, özellikle Cevdet Paşa'dan aldıklarını aynen ve itirazsız yapıştırıp, araları çocukça müsamere tadında kurgu diyaloglarla doldurmuş.
Okurken biraz müsamahalı olmaya çalışıp sabrettim; fakat bazı konularda o kadar yavan, didaktik ve ezelden beri bilinen şeyleri meşrulaştırıcı bir halde, diyaloglar o kadar yaratıcılıktan uzak ve sığ ki; dayanılacak gibi değil. İllallah...
Kitapla ilgili beni en cok sasirtan sey, Galatasaray Lisesi cikisli ve hukuk egitimli birinin nasil boyle bir kitap yazdigi oldu. Yetenegi olcusunde bu kadar mi oluyordu da boyle yazdi yoksa okuyuculara bu kadarini layik gordu de mi boyle yazdi, orasini bilmem mumkun degil tabii. Kitapla ilgili daha az sasirdigim ama uzuldugum sey ise, bu review’u yazdigim tarih itibariyla 131 kisi tarafindan okunup ‘ortalama’ bir kitap olarak degerlendirilmesi oldu. Gayet ‘ortalama’ bir insan olarak ilkokulda daha komplike yazilar/kitaplar okudugumuzu hatirliyorum.
Oldukça akıcı ve keyifli bir kitaptı. Yazarın başka kitaplarını da okumuştum önceden. Topuz, bu tarz kitapları kurgu ve tarihsel gerçekleri harmanlayarak yazıyor.
Yazarın, kitapta anlatılan tarihi kısımlardaki bir-iki nokta harici (Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa'nın "gericilerden" olduğunu söylemesi vb.) objektif bir dil kullandığını ve kendi yorumlarını katmadığını söyleyebilirim.
Sultan Abdülmecit, benim için en ilginç padişahlardan biri olarak kalacak.
"O sıralarda Serdarı Ekrem Ömer Paşa Hersek'e gitmek üzere yola çıkacaktı. Hünkârla vedalaşmak için Babıâli'ye geldi. Huzura kabul edildi. Abdülmecit üzgün bir sesle şöyle dedi: "Yolun açık olsun. İnşallah muvaffak olup dönersin. Ama yakın zamanda dönsen bile beni bulamayacaksın. Beni karılarım ve kızlarım bitirdi." sf 194
Açıkçası osmanlı'nın 19. yüzyıl gelişmelerine yabancı olduğum için bu kitabı almıştım. 200 sayfanın 150 sayfası padişahın harem hayatını kapsıyor. Muhteşem Süleyman dizisinden daha fazla harem konusu işlenmiş. Bu beni hayal kırıklığına uğrattı. Eğer amacınız bu konuda bilgi almaksa çok faydalı, diğer anlamlarda çok zayıf bir kitap.
Muhteşem anılarla dolu bir kitap. Bir yanda halkla kaynaşmak için saraydan ayrılıp çıktığında Bezmialem Sultan'ın poğaça yapıp arkasından yollaması, kadınlara karşı inceliği, yeni tanıştığı herkesin dikkatini çeken duygusallığı, Batı Müziği merakı... Diğer yanda yanındakilerin dolduruşuna gelip sonraları Fransa, İngiltere ve İtalya'nın da dahil olmak zorunda kaldığı Kırım Savaşı'nı başlatması. Bir günde bitirilecek kadar sürükleyici dille yazılmış.