''İnsanın varoluşundaki acıyı anlıyorum, ama acı çekmenin, hayattan vazgeçmeyi gerektirecek kadar da bizi sarıp sarmalayan bir şey olduğunu sanmıyorum. Hayatlarını dolu dolu yaşamış oldukları duygusunu taşıyan, potansiyellerini ve yazgılarını gerçekleştirmiş olan kişiler, ölümle karşılaşınca daha az paniğe kapılıyorlar. Ben, Kazancakis'in en önemli eseri Odysseia'da verdiği öğüdü çok severim. Hayatla ilgili öğüdü şudur: 'Yanıp kül olmuş bir şatodan başka şey bırakmayın ölüme.' Hayatımız için hiç de fena bir yol gösterici değil bu - ve tabii terapi çalışmalarımız için de." diyen Irvin D. Yalom'dan hayatın temel gayesini ve insanoğlunun baş etmek zorunda kaldığı kaygıları sorgulayan aydınlatıcı bir metin. Okurunu bir kez daha "Neden varım?" sorusuyla karşı karşıya getiren derinlikli bir sohbet.
Irvin David Yalom, M.D., is an author of fiction and nonfiction, Emeritus Professor of Psychiatry at Stanford University, an existentialist, and accomplished psychotherapist.
Born in a Jewish family in Washington DC in 1931, he grew up in a poor ethnic area. Avoiding the perils of his neighborhood, he spent most of his childhood indoors, reading books. After graduating with a BA from George Washington University in 1952 and as a Doctor of Medicine from Boston University School of Medicine in 1956 he went on to complete his internship at Mount Sinai Hospital in New York and his residency at the Phipps Clinic of Johns Hopkins Hospital in Baltimore and completed his training in 1960. After two years of Army service at Tripler General Hospital in Honolulu, Yalom began his academic career at Stanford University. He was appointed to the faculty in 1963 and then promoted over the next several years and granted tenure in 1968. Soon after this period he made some of his most lasting contributions by teaching about group psychotherapy and developing his model of existential psychotherapy.
In addition to his scholarly, non-fiction writing, Yalom has produced a number of novels and also experimented with writing techniques. In Everyday Gets a Little Closer Yalom invited a patient to co-write about the experience of therapy. The book has two distinct voices which are looking at the same experience in alternating sections. Yalom's works have been used as collegiate textbooks and standard reading for psychology students. His new and unique view of the patient/client relationship has been added to curriculum in Psychology programs at such schools as John Jay College of Criminal Justice in New York City.
The American Psychiatric Association awarded Irvin Yalom the 2000 Oskar Pfister Award (for important contributions to religion and psychiatry).
Yalom has continued to maintain a part-time private practice and has authoried a number of video documentaries on theapeutic techniques. Yalom is also featured in the 2003 documentary Flight From Death, a film that investigates the relationship of human violence to fear of death, as related to subconscious influences.
Yalom'un 2000 yılında ödül alırken yaptığı konuşmanın kitaplaştırılmış hali ve oldukça kısa, bir oturuşta okumalık bir kitap. Fakat yazdıkları ise uzun süre üzerine düşünmelik. Schopenhaur, Nietzsche ve Heidegger gibi bir çok düşünürden referanslarla süslenmiş güzel bir metin.
Yani kitaplaştırılmasına çok gerek olduğunu düşünmüyorum ya da en azından sadece 1 tane konuşma içermeyebilirmiş bunun yerine birçok konuşmayı birleştirerek daha dolu bir kitap oluşturulabilirmiş.
Şu gümlerde Pegasus Yayınları tarafından yapılan baskısı tam bir pazarlama stratejisinin ürünü. Sayfaların yarısı boş bırakılarak kitap haline getirilmiş havalı bir isim ve iyi bir baskıyla 15 lira gibi bir paraya satılmakta. Fakat içi hiç de o denli dolu değil, bir kitapçıda son 20 -pardon 10- sayfası okunup geçilebilir.
• Her insan ölüm, anlamsızlık, özgürlük ve temel soyutlanma düşüncelerine eşlik eden kaygıyı deneyimler, zaten din de insanın varoluş kaygısını yatıştırma girişimi olarak ortaya çıkar. Bu yüzden dini inançların her yerde var olmasının nedeni, varoluşsal kaygının her yerde var olmasıdır.
• Ölürken başkalarının yanımızda olmasını isteyebiliriz, birisi için ya da bir dava uğruna ölebiliriz ama kimse, birisinin yalnız ölmesine engel olamaz. Ölürken birilerinin bize eşlik etmesini istesek de ölmek, insan deneyimlerinin en yalnızı olarak kalmaya mahkûmdur.
Yalom σ'αγαπώωωω Ξεκίνησα με αυτή την 44σέλιδη ομιλία γιατι #εξεταστική ωστόσο υπόσχομαι στον εαυτό μου να διαβάσω την Υπαρξιακή Ψυχοθεραπεία όσο πιο σύντομα μπορώ, και ας είναι άπειρες σελίδες.
"Η υπαρξιακή ψυχοθεραπευτική προσέγγιση υποστηρίζει ότι η εσωτερική σύγκρουση που μας καταδυναστεύει δεν προέρχεται μόνο από την πάλη μας με καταπιεσμένες ενστικτώδεις ορμές ή με εσωτερικευμένες αναπαραστάσεις σημαντικών ενηλίκων της παιδικής μας ηλικίας ή με θραύσματα από λησμονημένες τραυματικές αναμνήσεις, αλλά επίσης από την αναμέτρησή μας με τα《δεδομένα》της ύπαρξης."
Yalom’dan okuduğum ilk kitap; Din ve Psikiyatri oldu. İlk kitap olarak doğru olanı mı seçtim bilmiyorum ama bunun bir sırası olduğunu düşünmüyorum. İlgimi en çok çeken kitaptan okumaya başladım. 😍🙏🏻 Şöyle ki, Din ve Psikiyatri kitabı diğer yazdığı kitaplardan farklı olarak Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Yalom’a vermiş olduğu Oskar Pfister Ödülü’nü alırken yapmış olduğu konuşmayı barındırıyor. Yani bir ödül konuşmasının kitaplaşmış hali. Bundan dolayı kitap sadece 63 sayfa ve çok kısa ama kısalığına rağmen anlatımı harika. 😍✌🏻 Din ve Psikiyatri konularının her fırsatta aynı kapıya çıktığını ve sürekli kesiştiğini düşünen Yalom, bu konu hakkında sıkça okuduğu felsefe yazarlarından da alıntılar yaparak konuşmasını dile getiriyor. Çok güzel yerlere dokunuyor. Kitabı çok sevmeme rağmen bir puan kırmamın nedeni ise yetersiz gelmesi. O kadar kısa ki bir çırpıda bitti ve kendimi boşlukta hissettim. Birazcık eksik kaldı. Ama bunun nedeni bir ödül konuşması olması. Onun dışında her şey mükemmeldi. Kitabın kısa oluşundan dolayı, kitap biter bitmez Yalom’un başka bir kitabına başladım. 😍❤️ Böylesi daha güzel oldu. Psikiyatriye ilgisi olanlara, Yalom’u sevenlere bu kitabı öneririm 🙏🏻 İyi okumalar! #yalom
Έπεσα πάνω σε αυτό το μικρό βιβλιαράκι του Γιάλομ, που είχα αγοράσει και διαβάσει το 2003, ως την πρώτη μου επαφή με τον συγγραφέα. Σκέφτηκα πως είναι ευκαιρία να το ξαναδιαβάσω, αφού πλέον έχω διαβάσει τα περισσότερα βιβλία του και να θυμηθώ την θέση του ως προς την θρησκεία. Είχα την εντύπωση πως σχολιάζει τον τρόπο που η ψυχανάλυση είναι τρόπον τινά, μια άλλη θρησκεία, μια εναλλακτική στο θρησκευτικό στερέωμα. Προς έκπληξη μου, το σύντομο αυτό σύγγραμμα/ομιλία κάνει έναν συγκριτικό παραλληλισμό μεταξύ ψυχανάλυσης και θρησκείας, ως σχήματα σκέψης που αγκαλιάζουν την, κοινή για όλες και όλους, αγωνία του να ζεις.
Σίγουρα 22 χρόνια πριν δεν είχα κατανοήσει με τον ίδιο τρόπο αυτό το, σύντομο αλλά πυκνό, σύγγραμμα που καταπιάνεται με τις πανανθρώπινες υπαρξιακές ανησυχίες που και καθορίζουν το βίωμα μας και την εμπειρία του να ζεις. Όμως η απλή και κατανοητή γραφή του, φαίνεται πως με έχει επηρεάσει βαθιά, από την πρώτη ανάγνωση, καθώς στις σελίδες του αναγνώρισα ψήγματα αυτών των ιδεών στην σκέψη μου όπως αυτή έχει διαμορφωθεί σε αυτά τα χρόνια.
Ο θάνατος, γράφει ο συγγραφέας, είναι ο κοινός παρονομαστής και το τέλος από το οποίο κανένα έμβιο ον δεν εξαιρείται. Μέσα από φιλοσοφικές αναφορές, κειμενικά και εννοιολογικά, ο Γιάλομ καταφέρνει να εντοπίσει το νήμα που συνδέει την ψυχανάλυση με τη θρησκεία, διαπερνωντας στις "έσχατες έγνοιες, το θάνατο, το νόημα, την ελευθερία, την μοναξιά" ανάγοντάς τες ως συστήματα παρηγοριάς στη δυσφορία που προκαλεί το να είσαι άνθρωπος. Αν και πρόκειται για ένα θεωρητικό κείμενο, και σίγουρα δεν αποτελεί βιβλίο αυτό βοήθειας, βρίσκει κανείς στις σελίδες του λίγη από αυτήν την παρηγοριά για το υπαρξιακό μας άλγος. "Το άγχος θανάτου", κλείνοντας γράφει ο συγγραφέας, "είναι ευθέως ανάλογο με το ποσό της αβιώτης ζωής κάθε ανθρώπου".
Bir ödül kabul konuşması olduğu için din ve psikiyatri gibi iddialı bir başlığı tam anlamıyla aktarmakta yetersiz elbet. Yine de ikisi arasındaki bağlantı noktalarına ve zıtlaşmalara dair iyi bir giriş niteliğinde. Bende Pegasus baskısı var, keşke geniş sayfa boşluklarıyla bu kadar kağıt israfı yaratmasalarmış da diğer metinlerinden birine ek olacak biçimde baskıya gitmeyi düşünselermiş.
[...]Αν επιτρέψουμε στον εαυτό μας να παραμερίσει ή να βάλει σε παρένθεση τις καθημερινές έγνοιες της ζωής του και ν' αναλογιστεί βαθύτερα τη θέση του μέσα στο σύμπαν, τότε αγγίζουμε αναπόφευκτα τις βαθιές δομές της ύπαρξης. Τέσσερις έσχατες έγνοιες, ...σχετίζονται πολύ στενά με την ψυχοθεραπεία: ο θάνατος, η μοναξιά, η ανάγκη νοήματος και η ελευθερία.[...]
[...]Η πίστη στο υπερφυσικό, όχι η έλλειψη πίστης, είναι που θα μας καταστρέψει.[...]
[...]Εκείνοι που νιώθουν ότι έχουν ζήσει πλούσια τη ζωή τους ότι έχουν εκπληρώσει τις δυνατότητές τους και τον προορισμό τους, βιώνουν λιγότερο πανικό μπροστά στο θάνατο.[...] Αξιισημείωτα από το βιβλίο: https://searchingthemeaningoflife.wor...
Irvin Yalom’dan varoluşçu psikiyatri ve din üzerine bir konuşma. Kısa ve öz bir kitap. Tanrılar mı bizi yarattı yoksa bizler konforumuz için tanrıları yarattık? Görev olarak mı yaşıyoruz hayatı? Çomağın atılmasını bekleyen, atıldığında bulup getiren bir görev yaratığımıyız? Akıllarda güzel sorular uyandıran bir kitap. Aynı zamanda okuma araştırma için bir kaç yazar önerisi de almış oluyorsunuz. Kaçırmayın okuyun ve okutun.
Klasik bir Yalom konuşması olduğunu düşünüyorum. Çünkü Yalom'dan okuduğum yedinci kitaptı ve daha önce de buradaki fikirlerine birkaç kitabında rastlamıştım. Dolayısıyla kendisini bunlar aracılığıyla tanıyorum. Hatta kendisine attığım e-posta'da da buna benzer şeyler dile getirmiştim. :D Her ne kadar dinî bir inanca mensup olsam da kitaptaki din'e neden ihtiyaç duyduğumuz konusunda söylediklerine katılıyorum. Yalom kadar bilgili, kültürlü bir insanın zaman zaman imrendiği inançlı insanlar gibi bir inanca mensup olmasını isterdim.
Beğendiğim cümlelerden bazıları şunlar:
Dini avuntu ile psikoterapi, yalnızlık duygusunun farklı şekillerinin neden olduğu rahatsızlıkları alt etmek için kendilerine özgü yöntemler geliştirmiştir.
Çok sayıda bireyin dini topluluklara katılması ise herhangi bir dini doktrinin özüne bağlılıktan ziyade toplumsal birleştiriciliğe dair nedenlerden ötürüdür.
İnsanoğlu olarak bir anlam arayışı içinde bulunan, ama gerçek anlamı olmayan bir dünyaya fırlatılmış olma şanssızlığını yaşayan yaratıklarız.
Hayatın anlamı sorunu, düşünebilen canlıların tümünü zehirler niteliktedir.
Ölümümüz sırasında başkalarının da bizimle birlikte olmasını isteriz; ölüm nedenimiz şu veya bu olabilir ama hiçkimse, hiçbir koşul altında, bir başkasının yapayalnız ölümünü ondan alamaz.
"Hepimiz aynı gemideyiz ve varoluşun yapısında bulunan trajedilere karşı bağışıklığı olan bir terapist veya kişi yok."
"Biz insanların yapısal olarak anlamdan yoksun olan bir dünyaya salıverilme talihsizliği yaşayan, anlam arayışı içindeki yaratıklar olduğu söylenebilir. Hayattaki en önemli görevlerimizden biri, yaşamı desteklemeye yetecek kadar sağlam bir amaç icat etmemizdir. Sonra da zorlu bir manevra yaparak bu amacı bizzat yazdığımızı inkar etmeyi başarmamız gerekir ki onu 'keşfettiğimiz', yani 'orada bir yerde' bizi beklemekte olduğu sonucuna varabilelim." (...) "Hayatın anlamı meselesi kendi üzerinde düşünen bütün varlıkların başına beladır."
"Buda, Dört Yüce Gerçek öğretisinde hayatın ızdırap olduğunu, bu ızdırabın özlem ve bağlamadan kaynaklandığını, meditasyon pratikleriyle bu özlemden kurtularak ızdırabın yok edilebileceğini anlatır bizlere. Schopenhauer da benzer bir görüşe sahiptir: İrade doymak bilmez; bir dürtü giderildiğinde bu doygunluğun sevincini sadece bir an yaşarız ve onun yerini hemen can sıkıntısı alır, ta ki yeni bir arzu bizi ele geçirene kadar."
"Ölüme, yanıp kül olmuş bir kaleden başka bir şey bırakmayın."-Nikos Kazancakis
Denne boken er basert på talen Yalom presenterte i 2000 etter han fikk tildelt Oscar Pfister prisen av komiteen for religion og psykiatri. Og den er nettopp det, en tale. Dette er ikke en drøfting av krysspunktet mellom psykoterapi og religiøs praksis - dette gjør talen kun overfladisk. Det er heller ingen nøye gjennomgang av Yaloms ideer. Med sine snaue 60 sider (forordet av Finn Skårderud er på 23 sider) er boken en kort og konsis presentasjon av begge.
Yaloms presise formuleringer og retoriske ferdigheter er alltid fornøyelig lesing, men vit hva boken er før man eventuelt kjøper den.
Irvin Yalom a ilgi duyuyorsaniz guzel bir giris kitabi. 1 saat icinde kahve icerken bile bitirebilirsiniz. Ama kitabin sordugu sorularin icinizdeki cevaplarini bulma surecinin cok daha uzun zamana yayilmasi muhtemel. Varolusumuzdan getirdigimiz dort temel duyguya (anlam, olum, ozgurluk ve soyutlanma) odaklanan ve bu duygularin yasattigi sorunlarin cozumunda psikoterapi ve din temelli yaklasimlarin aslinda birbirine ne kadar benzediginden bahseden bir kitap.
This entire review has been hidden because of spoilers.
puan vermeme sebebim içeriğin Yalom’un bir konuşmasının kitap haline getirilmiş olması. Yalom hayranlık duyduğum ve her okuduğumda beni sarsan ve düşünmeme neden olan bir yazar. kendisinin varoluşsal psikoterapi alanındaki çalışmalarını çok değerli buluyorum, her yazdığını okumaya çalışıyorum :’) bu konuşmasını okumuş olmak da bana çok keyif verdi. bir terapistin bu kadar içten ve dürüst oluşu kalbime dokunuyor.
"Her birimizin karanlıkta yol alan yalnız gemiler olduğunu biliyorum ama yine de yakınlardaki diğer gemilerin ışıklarını görmek büyük rahatlık sağlıyor."
Doğum günlerini neden kutlarız? "Bu kutlamanın gerçek işlevi, zamanın engellenemez bir şekilde akışının acımasız hatırlatıcılarını inkâr etme ve etkisiz hale getirme değil midir?"
Bir ateistin kendisine verilen din ve psikiyatri ödülünü alırkenki konuşması. Harikulade. Ben özellikle “varoluşsal soyutlanma” kaygısı kısmını çok beğendim. Bir Nietzsche’nin bir sözü “Önemli olan insanın inançların cesareti değil, inançlarını değiştirme cesaretidir”, bildiğimiz ama anlamlandıramadığımız bir şeyi ne kadar yalın bir sözle açıklamış. Kimin cesareti var inançlarını değiştirmeye.
Dusundurucu, farkindaligi arttiran guzel bir yazi, lakin kitap olacak kadar uzun ve derin degil. En nihayetinde odul toreninde yapilmis bir konusma ve bu kadar kisa surede bu kadar derin konular ancak bu kadar anlatilabilirdi. Keske Yalom’un diger yazilariyla beslenip basilsaymis.
"Hayatın amacının açıkça peşine düşmek, tıpkı Buda' nın söylediği gibi, öğretici değildir: en iyisi, insanın kendini yaşam nehrine bırakması ve bu meselenin akıp gitmesine izin vermesidir."
Yazıldığı gibi kısa bir metin ancak çok önemli noktalara değiniyor. İnanç ve psikoloji ilişkisine ilgi duyanlara Michael Shermer’ın ‘inanan beyin’ kitabını tavsiye ederim.
Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan bir oldu. Başlığından hareketle ilgimi çekmeyeceği ön yargısına kapılmış ve okumak üzere erteliyordum. Özellikle bir psikoterapist adayının okuyabileceği, kısa ama çarpıcı bir kitap.
“Biz insanlarin yapisal olarak anlamdan yoksun olan bir dünyaya saliverilme talihsizligi yasayan, anlam arayisi içindeki yaratiklar oldugu söylenebilir. Hayattaki en önemli görevlerimizden biri, yasami desteklemeye yetecek kadar saglam bir amaç icat etmemizdir. Sonra da zorlu bir manevra yaparak bu amaci bizzat yazdigimizi inkâr etmeyi bagarmamiz gerekir ki onu "kesfettigimiz", yani "orada bir yerde" bizi beklemekte oldugu sonucuna varabilelim.”
Δεν έχω λόγια να περιγράψω αυτό το βιβλίο. Με βρίσκει σύμφωνο σε όλα, με αγγίζει σε κάθε του σελίδα. Και, πηγαίνοντας κόντρα σε όσα διάβασα μέσα του, θα το κρατήσω ως οδηγό ζωής.
“Schopenhauer’ın, dini sadece karanlıkta görünen bir ateş böceğine benzettiği metaforunu kendime yakın buluyordum. Schopenhauer, bilimsel bilginin ışığı, cehaletin karanlığını dağıttığında dinlerin de bir kenarda büzüşüp kalacağına dair bir öngörüde bulunmuştu. Dinin günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde yeniden dirilişini düşününce bu tahminin ne kadar da ilginç olduğunu görmek bana çok ilginç geliyor. “
Η ουσία αυτού του μικρού βιβλίου (ομιλία) είναι η σχέση της υπαρξιακής ψυχοθεραπείας με τη θρησκευτική παρηγορία. Πιο συγκεκριμένα, ο Γιάλομ θεωρεί πως είναι ξαδέρφια, "έχουν τους ίδιους προγόνους και τις ίδιες μέριμνες. Μοιράζονται μία κοινή αποστολή: διακονούν την απόγνωση, που είναι εγγενής στην ανθρώπινη μοίρα."
Η θρησκευτική παρηγοριά και η ψυχοθεραπεία έχουν αναπτύξει η καθεμία τις μεθόδους της για να καθησυχάζουν τη δυσφορία που προκαλούν οι διάφορες μορφές απομόνωσης.
Και ποιος δεν έχει δει ανθρώπους που συντηρούν μια απολύτως μη ικανοποιητική σχέση, ακριβώς επειδή λαχταρούν να'χουν πλάι τους κάποιον που γνωρίζει τη ζωή τους;
Το βιβλίο-ομιλία κλείνει με μνεία στον Νίτσε και τον Ν. Καζαντζάκη, επευφημώντας τα έργα του τελευταίου, αναφερόμενος και στην επιγραφή του τάφου του πάνω στα τείχη του Ηρακλείου "Δεν ελπίζω τίποτα, δεν φοβάμαι τίποτα, είμαι λεύτερος".