Nizim sayisiz dostlarindan biri olarak, Pablo Neruda'yi ziyaret etmeye karar verir. Ne de olsa, Neruda onun evine gelmis, yaninda da armagan olarak kirmizi renkte bir kadeh getirmistir...Avrupa'daki bir arkadasina telefon acar ve ondan Neruda'nin adresini ister. Bu istek, bir gun bile yasamaz yorgun yureginde; cok degil, ertesi gun sirti duvara dayali bir sekilde yere oturur ve kalakalir oylece!..Son nefesinde, yillardir uzak kaldigi memleketini gorme arzusuyla, Neruda'ya gitme istegi el ele tutusur boylelikle.Daktilosunun ic cebindeki kucuk bir kigit parcasinda, el yazisiyla yazdigi Neruda'nin adresi durmaktadir hili...O daktilonun tuslarina dokunan parmaklar, Nizim Hikmet'in parmaklaridir!..Pablo Neruda 1971 yilinda Nobel Edebiyat odulu'nu almis...Kimin umurunda!?.Nizim Hikmet'in daktilosunun ic cebinde adresinin cikmasindan daha buyuk bir odul olabilir mi?..Sayfa 162Baski 2016 Is Bankasi Kultur Yayinlari
Şükrü Sunay Akın (d. 12 Eylül 1962), şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu.
12 Eylül 1962 tarihinde Trabzon'un Maçka ilçesinde doğdu (bu yüzden 18 yaşından beri doğum gününü kutlamamaktadır). Ailesi, onun daha iyi eğitim görebilmesi için, 10 yaşındayken İstanbul'a taşındı. Lise öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Fizik Coğrafya Bölümü'nden mezun oldu.
İlk şiirini, Meteoroloji Müdürlüğü'nde çalışan bir memurun kızına yazar. Henüz 9 yaşındadır. Kızın isminin baş harflerinin dizelerini oluşturduğu şiiri, evlerinin terasında bulunan odunluk kapısının iç kısmına yazar. Kız, balkona geldiğinde odunluğun kapısını açar mahsusçuktan!. Ama şiir kızın gözüne hiçbir zaman takılmaz. Sunay Akın yıllar sonra (ki bir şairdir artık) çocukluğunun geçtiği Trabzon'a gittiğinde, sert geçen bir kışta, içindeki odunlarla birlikte kapının da sökülüp yakıldığını öğrenir. Şairin ilk şiiri "hava muhalefeti" nedeniyle kayıptır!.. 1984 yılında yayınlanan ilk şiiri de bir sobanın içinde kütürdeyen odunu anlatır! İlk şiir kitabı 1989'da "Makiler" adıyla yayınlanır. Arkadaşlarıyla birlikte 1989'da Yeni Yaprak şiir dergisini ardından, 1990 yılında da Olmaz adlı şiir dergisini çıkardı. Adını Cemal Süreyya'nın koyduğu bu kitabı "Antik Acılar, Kaza Süsü, 62 Tavşanı" izler.
1987 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü Noktalı Virgül adlı dosyasıyla aldı. 1990 yılında ise Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü'nü Makiler[1] şiiri ile kazandı.
Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri, Orhan Veli'nin şiirindeki bazı özelikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Ayrıca, bu tür şiirlerde genellikle rastlanmayan, yumuşak, lirik bir tonu vardır. Şiirlerinde özellikle ince yergi ögelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker. Cemal Süreyya'nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerde, dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtma; çocuklar ve hüzünle birlikte şairin ilgi ve duyarlılığını göstermektedir.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ders verdi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde 5 yıl boyunca hem ders verdi hem ders aldı. Bu deneyimin de yardımıyla, tek kişilik oyunlar hazırlayıp oynamaya başladı. Türkiye'nin çok sayıda merkezinde ve yurtdışında (Frankfurt, Nürnberg, Londra) sayısız kez tek kişilik oyunlarını sergiledi. Halen Sunay Bey Tarihi adlı gösterisini sunmaya devam etmektedir.
23 Nisan 2005 tarihinde 11 yıldır dünyanın dört bir yanından topladığı oyuncaklarla, yıllardır hayalini kurduğu İstanbul Oyuncak Müzesi'ni Göztepe, İstanbul'da ailesine ait dört katlı tarihi bir konakta açtı. Müze, Türkiye'de türünün ilk ve tek örneği olup, Avrupa Konseyi'ne bağlı Avrupa Müze Forumu (European Museum Forum) tarafından verilmekte olan Avrupa Yılın Müzesi Ödülü'ne 2010 yılı için aday olmuştur.
TRT 2 ve CNN Türk'de "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N 1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan, katkıda bulunan Sunay Akın, TV 8'de de "Gezgin Korkuluk" ve Ramazan Ayı boyunca Mahya Işıkları adlı programı hazırlayıp sundu.
Yaşam Radyo, Radyo Kent, Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak ders verdi.
"1923 devriminin başlattığı Anadolu aydınlanmasına Demokrat Parti'nin amblemindeki el "Dur" diyecek, karanlığa itilen, güneşin unutturulduğu halk, AKP'nin simgesi olan ampulün etrafında yaşamaya mahkum edilecektir" SF.119
Sunay Akın klasik güzel tarzı ile yazmış. Bir anlamda tarihin güzel sayfalarındaki bağlantıları araştıran dedektif öyküleri gibi keyifli yazılar. . İnsana , yaşama , güzelliğe dokunuşlarla.
Aslina bakarsaniz 162 sayfalik bir kitap.. Ama sanki icinde ansiklopedilerce bilgi var..
Cok sevgili @sunay.akin in sesi yankilaniyor satirlari devirirken, sanki onun sesinden dinliyor gibi oluyor insan.
Bir kitap okudum ama icinden 11 okunacak kitap, 2 izlenecek film ve 5gezilecek yer not ettim kendime.
Arastirmaya sevk eden, eski Istanbul günlerine götüren, köklerimizin kültürümüzün zenginligini yasatan 35 yasanmis hikayeden ama kendi icinde de 2-3 olayi birbirine baglayarak anlatan tam bir genel kültür hapi
"1938 yılının 19 Kasım günü, Sarayburnu açığında görürüz Yavuz’u. Beklediği, son yolculuğuna uğurlanan, bir daha hiç geri dönmemek üzere İstanbul’dan ayrılan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Yavuz’un İzmit’e götüreceği özgürlük çocuğu, oradan da özel bir trenle Ankara’ya uğurlanacaktır. Sarayburnu kıyısına dikilen ilk Atatürk heykeli de zaten, sırtını Topkapı Sarayı’na dönmüş, Anadolu’ya bakmaktadır."
Sunay Akın'dan okuduğum ikinci kitap oldu ve tarzı sanırım bu şekilde. Araştırmalar sonucu oluşan bilgiler, küçük unutulmuş anekdotlar.
Eser sayesinde genel kültürü genişletebilir, bilmediklerinizi veya yanlış bildiklerinizin doğrularını öğrenebilirsiniz. İlk kez duyacağınız ve şaşırtıcı bilgilerle " hadi ya ! , vay canına ! " diyebilirsiniz.
Araştırmaya iten ve öğretici bir kitap. Kısa kısa bölümlerle anlatılmış öyküler. Dili gayet akıcı. Yararlı ve okunulabilir bir eser. Tavsiye edilebilir.
Ay Hırsızı'na bayıldıktan sonra başladığım Kız Kulesindeki Kızılderili hüsran yaratmıştı ama Kule Canbazı'nda yine Ay Hırsızı'ndaki tadı buldum. Elime iki kere alıp bitirdim diyebilirim, sayfası az, hikayeler güzel.
"Bir adam öldü Gazeteler bile yazdı öldüğünü Ajanslar bile verdi Ama gömülemedi Ne bok yesin mezarcıbaşı Nasıl örtsün toprağını Adam ha babam bağırmakta Batan güneşe karşı Nüfusunu düşseler kütükten Helvasını kotarsalar Vasiyetini yazsalar Adam ha babam ummakta Doğan güneşe karşı Adam adam değil ki Adam kurtuluş marşı."