Oldtimer - Klasik Okuma Grubu discussion
Ayın Yazarları
>
Ernest Hemingway - Ocak/Şubat 2021 Ayın Yazarı
1954 yılında Nobel Ödülü alan Hemingway'in eserleri:
(Kaynak: Wikipedia)
Romanlar
- The Torrents of Spring (1926)
- Güneş de Doğar (1926)
- Silahlara Veda (1929)
- Ya Hep Ya Hiç (1937)
- Çanlar Kimin İçin Çalıyor (1940)
- Irmaktan Öteye Ağaçların İçine (1950)
- Yaşlı Adam ve Deniz (1952)
- Akıntı Adaları (1970)
- Cennet Bahçesi (1986)
- Günün İlk Işığında Gerçek (1999)
Kurgudışı:
- Death in the Afternoon (1932)
- Afrika'nın Yeşil Tepeleri (1935)
- The Wild Years (1962)
- Paris Bir Şenliktir (1964)
- By-Line Ernest Hemingway (1967)
- Ernest Hemingway, Cub Reporter: Kansas City Star Stories (1970)
- Tehlikeli Yaz (1985)
- Dateline Toronto: The Complete Toronto Star Dispatches 1920-24 (1985)
- Under Kilimanjaro (2005)
- Selected Letters 1917-1961 (1981)
- Yazmak Üzerine (1999)
- Hemingway on Fishing (2000)
- Hemingway on Hunting (2003)
- İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşı (2003)
- On Paris (2008)
Öyküler
- Three Stories and Ten Poems (1923)
- In Our Time (1924)
- Kadınsız Erkekler (1927)
- Kazanana Ödül Yok (1933)
- The Fifth Column and the First Forty-Nine Stories (1938)
- The Essential Hemingway (1947)
- Kilimanjaro'nun Karları (1961)
- Beşinci Kol ve İspanya İç Savaşının Dört Öyküsü (1969)
- Nick Adams Öyküleri (1972)
- 88 Poems (1979)
- Complete Poems (1979)
- Tüm Öyküleri
(Kaynak: Wikipedia)
Romanlar
- The Torrents of Spring (1926)
- Güneş de Doğar (1926)
- Silahlara Veda (1929)
- Ya Hep Ya Hiç (1937)
- Çanlar Kimin İçin Çalıyor (1940)
- Irmaktan Öteye Ağaçların İçine (1950)
- Yaşlı Adam ve Deniz (1952)
- Akıntı Adaları (1970)
- Cennet Bahçesi (1986)
- Günün İlk Işığında Gerçek (1999)
Kurgudışı:
- Death in the Afternoon (1932)
- Afrika'nın Yeşil Tepeleri (1935)
- The Wild Years (1962)
- Paris Bir Şenliktir (1964)
- By-Line Ernest Hemingway (1967)
- Ernest Hemingway, Cub Reporter: Kansas City Star Stories (1970)
- Tehlikeli Yaz (1985)
- Dateline Toronto: The Complete Toronto Star Dispatches 1920-24 (1985)
- Under Kilimanjaro (2005)
- Selected Letters 1917-1961 (1981)
- Yazmak Üzerine (1999)
- Hemingway on Fishing (2000)
- Hemingway on Hunting (2003)
- İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşı (2003)
- On Paris (2008)
Öyküler
- Three Stories and Ten Poems (1923)
- In Our Time (1924)
- Kadınsız Erkekler (1927)
- Kazanana Ödül Yok (1933)
- The Fifth Column and the First Forty-Nine Stories (1938)
- The Essential Hemingway (1947)
- Kilimanjaro'nun Karları (1961)
- Beşinci Kol ve İspanya İç Savaşının Dört Öyküsü (1969)
- Nick Adams Öyküleri (1972)
- 88 Poems (1979)
- Complete Poems (1979)
- Tüm Öyküleri
Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u okumaya başladım. Bilmeyen yoktur muhtemelen ama yine de paylaşmak istedim. Kitabın ismi İngiliz şair John Donne'un aynı isimli şiirinden geliyor. Kitabın girişinde de şiire yer verilmiş zaten. Şiirin orjinali şöyle:
No man is an island,
Entire of itself.
Each is a piece of the continent,
A part of the main.
If a clod be washed away by the sea,
Europe is the less.
As well as if a promontory were.
As well as if a manor of thine own
Or of thine friend's were.
Each man's death diminishes me,
For I am involved in mankind.
Therefore, send not to know
For whom the bell tolls,
It tolls for thee.
Bilgi yayınlarının paylaştığı çeviri şöyle:
Ada değildir insan,
Bütün değildir bir başına;
Anakaranın bir parçasıdır,
Bir damladır okyanusta.
Bir toprak tanesini alıp götürse deniz,
Küçülür Avrupa,
Sanki yiten bir burunmuş,
Dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi.
Ölünce bir insan eksilirim ben
Çünkü insanoğlunun bir parçasıyım;
İşte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını;
Senin için çalıyor.
No man is an island,
Entire of itself.
Each is a piece of the continent,
A part of the main.
If a clod be washed away by the sea,
Europe is the less.
As well as if a promontory were.
As well as if a manor of thine own
Or of thine friend's were.
Each man's death diminishes me,
For I am involved in mankind.
Therefore, send not to know
For whom the bell tolls,
It tolls for thee.
Bilgi yayınlarının paylaştığı çeviri şöyle:
Ada değildir insan,
Bütün değildir bir başına;
Anakaranın bir parçasıdır,
Bir damladır okyanusta.
Bir toprak tanesini alıp götürse deniz,
Küçülür Avrupa,
Sanki yiten bir burunmuş,
Dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi.
Ölünce bir insan eksilirim ben
Çünkü insanoğlunun bir parçasıyım;
İşte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını;
Senin için çalıyor.
Ben de In Our Time ile başladım Hemingway’e. Kitap yazarın erken dönem öykülerinden oluşuyor. Geçen sene Muhteşem Gatsby okurken aşağıdaki linkteki dersi merak etsem de dinlemeye fırsat bulamamıştım. Derslerin 2 tanesi bu kitaba ayrılmış, bu nedenle okumaya buradan başlamaya karar verdim.https://m.youtube.com/playlist?list=P...
Daha önce hiç Hemingway okumamış olduğum gerçeği ile bu ay yüzleşiyorum. Ne ayıp. :) Bu ayın okumasına Çanlar Kimin İçin Çalıyor ile başladım. Elimde ayrıca Silahlara Veda ile Güneş de Doğar var, bunlarla da devam etmeyi planlıyorum. Daha 180 sayfa civarında okudum, bir şey söylemek için çok erken ama çok büyük bir zevkle okumadığımı farkediyorum. İspanya iç savaşı sevdiğim bir konudur aslında, karakterlerden de hoşlandım, neden böyle oldu acaba? Anlatım biraz yavan ya da kuru geliyor sanki. Bir de bazı şeyler (mesela Robert ve Maria’nın yakınlaştıkları anlar) biraz klişe gibi görünüyor gözüme. :/
Pınar’ın paylaştığı videoları izleyeyim bari, belki bir şey kaçırıyorumdur.
Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u okuyan biri çıktı sonunda :)
Anlatım konusunda genel olarak Renin'e katılıyorum. Ama bazı kısımların etkileyici olduğunu da eklemeliyim. Bu yavanlık çeviriden kaynaklanıyor olabilir mi?
Metindeki İspanyolca kelimeler biraz sinir bozucu. Karakterler İspanyol, Jordan da hemen herkesle İspanyolca konuşuyor zaten. Guapa gibi ifadeleri eklemek biraz ucuz bir numara olmuş sanki 😬
Anlatım konusunda genel olarak Renin'e katılıyorum. Ama bazı kısımların etkileyici olduğunu da eklemeliyim. Bu yavanlık çeviriden kaynaklanıyor olabilir mi?
Metindeki İspanyolca kelimeler biraz sinir bozucu. Karakterler İspanyol, Jordan da hemen herkesle İspanyolca konuşuyor zaten. Guapa gibi ifadeleri eklemek biraz ucuz bir numara olmuş sanki 😬
Renin derslerin (henüz sadece 1. ve 2. yi izledim, 3. için kitapta biraz daha ilerlemem gerekiyor) benim In Our Time okumama katkısı oldu gerçekten. Normalde kendi başıma fark edemeyeceğim bazı şeylerden bahsetti ama onun dışında da bazı kavramları diğer kitap ve sanat eserleriyle karşılaştırmalı olarak inceliyor ki bu da çok farklı bir okuma alıştırması oluyor benim için.
John Orr'un Malraux and Hemingway: The Myth of Tragic Humanism başlıklı makalesinin özet kısmı: "The story goes that in Madrid in 1937, Ernest Hemingway and Andre Malraux agreed, half in jest, to write novels about different periods of the Spanish Civil War. This is in fact what happened. Malraux’s novel Days of Hope, which he finished in the same year, ends with the defeat of the Italians at Guadalajara in March 1937. Hemingway’s For Whom the Bell Tolls, however, is set only two months later in the last week of May.1 While Malraux attempts to give a panoramic picture of the whole of that early part of the war from the first day of the military rebellion, Hemingway’s novel covers only three days out of the whole of the war. Malraux had dashed back to Paris to write his novel in the hope that the war might be won. When Hemingway began his novel in March 1939, the cause was already lost. Difference in the time of writing and difference in the scale of writing are both crucial in evaluating their respective novels. Malraux’s diffuse war-panorama and his glowing eulogy to human solidarity are indicative of his revolutionary optimism; Hemingway’s intensive focus and his feeling for the heroic in the midst of betrayal are indicative of tragic realism."
Hemingway'in kitapta bozguncu yüzlü ("gueule de conspirateur") olarak tasvir ettiği suikastçi tipli İngiliz ekonomistin de Malraux olduğunu söylüyor bir dipnotta.
Hemingway'in kitapta bozguncu yüzlü ("gueule de conspirateur") olarak tasvir ettiği suikastçi tipli İngiliz ekonomistin de Malraux olduğunu söylüyor bir dipnotta.
Okudukça daha fazla keyif almaya başladım. Üçte ikisi bitti neredeyse. Pilar'ın anıları, Jordan'ın iç konuşmaları derken akıp gidiyor roman.
Yaşlı Adam ve Deniz’i iki yıl kadar önce Türkçe/İngilizce karşılaştırmalı okumuştum. Bu şekilde iki dilde ilerlemenin üstüne eserin ağır temposu da eklenince tat vermeyen bir okuma oldu. Mücadelenin resmi hoş ve acıklı; ama aynı konu 5 sayfalık bir öyküye sığmaz mıydı sevgili yazar?
çanlar kimin için çalıyor'u okumuş ve maalesef hiç sevememiş biri olarak grupla tekrar okumaya cesaret edemedim. belki başka bir zaman tekrar okurum. yaşlı adam ve denizi okudum ve çok da sevdim. normalde romanlardaki karakterler pek aklımda kalmıyor. ama bu hikaye aklıma kazınmış gibi hiç unutmadım.
şimdi inşallah güneş de doğar'ı okuyacağım.
çanlar kimin için çalıyor hakkındaki yorumlarınızı merakla takip ediyorum.
Çanlar Kimin Çalıyor Hakkında yorum yapmakta zorlanıyorum açıkçası, henüz yıldız da veremedim.
Bazı yerlerdeki coşkulu anlatım güzeldi. Savaşan iki tarafın homojen yapılar olmadığı, farklı nedenlerle farklı amaçlar için savaşta ve seçtikleri (bazen seçemedikleri) tarafta olduklarını anlatması güzeldi. Hemingway'in bazı tasvirleri (bazıları rahatsız etse de) dikkat çekiciydi. Biraz daha düşünsem keyif aldığım bazı şeyleri daha ekleyebilirim.
Ama Hemingway gibi zevk için ava çıkan bir adamdan savaş kötüdür diye ders almak garipti :) Yukarıda belirttiğim gibi metin içerisine serpiştirilmiş İspanyolca kelimeler ve cümleler çok anlamsız geldi. Renin'in belirttiği gibi bazı ilişkiler ve olaylar çok klişeydi. Çeviri kötü dicem ama orijinal metinde de thee'lerden thou'lardan geçilmiyor, zor bir çeviri olmuş olsa gerek.
Bunları tartınca bir karara varamadım. Goodreads jargonuyla 2 ila 4 yıldız arasında bir yerlerde kitap :)
Önemli bir spoiler:
(view spoiler)
Yaşlı Adam ve Deniz'i ben de çok severek okumuştum. Yalın'ın belirttiği ağır tempo beni rahatsız etmemişti. Aksine hikayenin etkileyiciğini artırmıştı sanki. Geçenlerde okuduğum Günler, Aylar, Yıllar'da da benzer bir duyguya kapıldım.
Bazı yerlerdeki coşkulu anlatım güzeldi. Savaşan iki tarafın homojen yapılar olmadığı, farklı nedenlerle farklı amaçlar için savaşta ve seçtikleri (bazen seçemedikleri) tarafta olduklarını anlatması güzeldi. Hemingway'in bazı tasvirleri (bazıları rahatsız etse de) dikkat çekiciydi. Biraz daha düşünsem keyif aldığım bazı şeyleri daha ekleyebilirim.
Ama Hemingway gibi zevk için ava çıkan bir adamdan savaş kötüdür diye ders almak garipti :) Yukarıda belirttiğim gibi metin içerisine serpiştirilmiş İspanyolca kelimeler ve cümleler çok anlamsız geldi. Renin'in belirttiği gibi bazı ilişkiler ve olaylar çok klişeydi. Çeviri kötü dicem ama orijinal metinde de thee'lerden thou'lardan geçilmiyor, zor bir çeviri olmuş olsa gerek.
Bunları tartınca bir karara varamadım. Goodreads jargonuyla 2 ila 4 yıldız arasında bir yerlerde kitap :)
Önemli bir spoiler:
(view spoiler)
Yaşlı Adam ve Deniz'i ben de çok severek okumuştum. Yalın'ın belirttiği ağır tempo beni rahatsız etmemişti. Aksine hikayenin etkileyiciğini artırmıştı sanki. Geçenlerde okuduğum Günler, Aylar, Yıllar'da da benzer bir duyguya kapıldım.
Çanlar Kimin İçin Çalıyor bitti nihayet. Evet, bazı akılda kalıcı sahneler vardı ve anlatılan bazı şeyleri gözümde çok ayrıntılı bir şekilde canlandırabildim. Bunun Hemingway’in bir başarısı olduğunu da kabul ediyorum. Ama ben sevmedim. :) Politik olarak söylediği pek çok şey hatalı ve tek yanlı. Üslubu yer yer takır tukur, yer yer de “Hey gringo” diye seslenilen çok kötü amerikan filmlerine dönüşüyor. Klişelerle yüklü ve Özgür’ün de altını çizdiği gibi, İspanyolca ifadeler çok sırıtıyor. Gerçekten beğenmedim ama bir değeri olduğunu da kabul ediyorum. Silahlara Veda ve Güneş de Doğar ile devam edeceğim. Önyargılı yaklaşmamak için nefes egzersizleri ve meditasyon mu yapsam, ne yapsam? :)
Bir aksilik de bence Steinbeck ile aynı aya denk gelmesi oldu Hemingway’in. Steinbeck’in yanında iyice sönük kaldı :))
Haklısın Renin, Steinbeck'le aynı aya gelmesi gerçekten kötü oldu Hemingway için. Cennetin Doğusu'na başlayınca kitap okuduğumu hissettim :))
Ne yalan söyleyeyim, Silahlara Veda ve bu romanı okuduktan sonra, gazetelerde tefrika edilen ve okurun duymak istediği şeylerden oluşan sığ ve bol aşk sosuyla harmanlanmış romanları andım. hele ki o milislerin diyaloglarının sahip olduğu uslup evlerden ırak...Yazarın kendime yakın bulduğum tek kitabı Güneş de Doğar olabilir bu arada.
Belki romanlarını okuyarak yanlış yapıyoruz. Bloom Hemingway için kısa öykülerde iyi diyor mesela: "It could be argued persuasively that Hemingway is the best short-story writer in the English language from Joyce’s Dubliners until the present." Daha uzun eserlerde ise aynı dehayı göremiyoruz diyor:"The aesthetic dignity of the short story need not be questioned, and yet we seem to ask more of a canonical writer. Hemingway wrote The Sun Also Rises and not Ulysses, which is only to say that his true genius was for very short stories and hardly at all for extended narrative." (Kaynak:Ernest Hemingway)
Bu arada Hemingway yeteneği hakkında da çok mütevazıymış :)
"In a grand letter (September 6–7, 1949) to his publisher, Charles Scribner, he charmingly confessed, 'As a man without any ambition, except to be champion of the world, I wouldn’t fight Dr. Tolstoi in a 20 round bout because I know he would knock my ears off .' This modesty passed quickly, to be followed by, 'If I can live to 60 I can beat him. (MAYBE).' Since the rest of the letter counts Turgenev, de Maupassant, Henry James, even Cervantes, as well as Melville and Dostoyevski, among the defeated, we can join Hemingway himself in admiring his extraordinary self-confidence." (Kaynak:Ernest Hemingway)
"In a grand letter (September 6–7, 1949) to his publisher, Charles Scribner, he charmingly confessed, 'As a man without any ambition, except to be champion of the world, I wouldn’t fight Dr. Tolstoi in a 20 round bout because I know he would knock my ears off .' This modesty passed quickly, to be followed by, 'If I can live to 60 I can beat him. (MAYBE).' Since the rest of the letter counts Turgenev, de Maupassant, Henry James, even Cervantes, as well as Melville and Dostoyevski, among the defeated, we can join Hemingway himself in admiring his extraordinary self-confidence." (Kaynak:Ernest Hemingway)
yorumlarınızı okuyunca biraz rahatladım. klasikleri okurken çoğunlukla keyif alan biriyim. ama çanlar kimin için çalıyor gibi isim yapmış bir eseri bitirirken zorlanmam beni şaşırtmış ve üzmüştü. hatta ayın yazarı seçilince tekrar okursam belki daha iyi anlarım dedim ama elim varmadı kitabı almaya. ama yaşlı adam ve deniz de bir o kadar keyifliydi. kısa öyküleri daha başarılı olabilir dediğiniz gibi. bunu da öğrenmiş olacağız birlikte...ve gerçekten steinbeck bir harika! daha ilk sayfadan,insanı kendine bağlar mı bir kitap, dedirtti bana. okumasam da bitmese gibi garip düşünceler içersindeyim:)
Jaguar Kitap'ın Hemingway'in Tüm Öyküleri için yazdığı yorum içime bir şüphe attı :) "Gelmiş geçmiş en büyüklerden biridir Hemingway. Taklit edilemez, yaptığı bir daha yapılamaz. Onunla başlamış ve bitmiştir. İlk okuyuşumuzda çoğumuz 'peh, bu mu yani?' der. Araya yıllar ve bambaşka yazarlar girer. Sonra bir dürtü ile Hemingway tekrar okunur. Hissettiğimiz, yıllar önce asi ve küstah bir genç olarak evin kapısını çarpıp giden ve yıllar sonra başı utançla hafif öne eğik bir şekilde geri dönen kişinin hissettiğine yakındır."
Hemingway’in daha önce Yaşlı Adam ve Deniz’ini okumuştum, başlarda çok sıkılmıştım fakat kitabın son 20 sayfası ve finali beni etkilemişti. Özgür’e katılıyorum, kitabı uzunca okuyup yaşlı adamla birlikte o sabrı gösterince sonu benim için de daha anlamlı olmuştuGrupla birlikte okumak için ise uzun zamandır okuma listemde olan Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabını seçtim. Uzunluğu beni korkutuyordu, ama grupla okursam keyifli olacağını düşündüm. Henüz başlamadım fakat burada yapılan yorumlar ben de negatif bir ön yargı uyandırdı sanki. Yani beğenmeyen arkadaşlarımız ve kafası karışan arkadaşlarımız olmuş, bakalım ben hangi grupta olacağım?..
Hemen herkesin benzer şeyler hissetmesi ne güzel. :) Şimdi o zaman, Demet’in söyledikleri doğrultusunda pozisyon alıp, önce Güneş de Doğar’ı okumaya başlıyorum ben. Biraz motivasyona ihtiyacım var çünkü, tıkadı beni Hemingway.
Özgür, gerçekten öyküleri daha iyi olabilir. Kısa cümleler ve sert üslup öyküde bazen çok işe yarıyor. Bir de bayat romans için öykü pek tercih edilesi bir form değil ya, o bakımdan da daha iyi olabilir. :))
Ben de In Our Time'ı bugün bitirdim. Yazıldığı dönemde deneysel sayılıyormuş, bence bugün için de öyle. Daha önce böyle bir öykü kitabı okumamıştım. Hem öyküler var hem de öykü denilemeyecek kısa ara kısımlar var. Hemingway aslında bu ara kısımları önce yazmış, ilk baskı sadece bu ara kısımlardan oluşuyormuş. Daha sonra öykülerle birlikte bir bütün haline getirmiş. Hatta yıllar içinde yeni baskılara eklemeler de yapmış, bazı konuları tekrar ama farklı açıdan ele alan yeni öyküler eklemiş.Yukarıda bahsettiğim derslerde basımı parça parça olsa da aslında metnin tamamının sıkı dokunmuş bir bütün olduğu ele alınıyor. Zaten ilk okumada bile belirli izleklerin farkına varıyorsunuz ama bu dersler sayesinde çok daha farklı izleklerin de farkına varmış oldum. Aranızdan okuyanlar olsa da tartışsak beraber. Özellikle öykü sevenlere, sade yazılmış metinlerden hoşlananlara rahatlıkla tavsiye edebilirim. Benim zihnimi bir süre daha meşgul eder bu hikayeler ve aradan biraz zaman geçince yine okurum diye düşünüyorum. Yalnız belirtmekte fayda olabilir, boğa güreşlerine oldukça fazla yer verilmiş ve hatta bunlar biraz da romantize edilmiş, bundan rahatsızlık duyanlar olabilir.
Hemingway okumaya Yaşlı Adam ve Deniz ya da Kilimanjaro'nun Karları ile devam ederim diyordum, Bilgen'in yorumuyla Yaşlı Adam ve Deniz'e öncelik vermeye karar verdim.
Ben Hemingway'den ilk Güneş de Doğar'ı okumuştum, sanırım orta okul ya da lisedeydim. Evde bulup da hakkında hiçbir şey bilmeden okumaya başlamıştım bir yaz günü. Açık gri bez ciltli bir kitaptı, kim bilir hangi yayınevinin baskısıydı, sayısız taşınmalarımızdan birinden sağ çıkmamış ya da başka birine ödünç verilip geri dönmemiş olabilir o yüzden bilemiyorum. Okuyalı baya olduğu için çok hatırlayamıyorum açıkçası, sadece betimlemelerinin çok canlı olduğunu ve sürükleyici olduğunu hatırlıyorum. Belki fırsat bulabilirsem ben de sizlerle tekrar okurum önümüzdeki ay.
Bir de kitabın Wikipedia sayfasında kurgu dışı eserlerinden hareketle yazılmış aşağıdaki bölümü gördüm, yazım stilini ve yazarın kafasından geçenleri anlamak açısından faydalı olabilir diye paylaşmak istedim:
In A Moveable Feast Hemingway wrote that "Out of Season", written in 1924, was the first story where he applied the theory of omission, known as his Iceberg Theory. He explained that the stories in which he left out the most important parts, such as not writing about the war in "Big Two-Hearted River", are the best of his early fiction.[32] As Carlos Baker describes the technique, the hard facts float above water while the supporting structure, including the symbolism, operates out of sight.[87] Hemingway wrote in the preface to Death in the Afternoon, a writer may choose what to include and what to omit from a story.[32]
'If a writer of prose knows enough of what he is writing about he may omit things that he knows and the reader, if the writer is writing truly enough, will have a feeling of those things as strongly as though the writer had stated them. The dignity of movement of an ice-berg is due to only one-eighth of it being above water. A writer who omits things because he does not know them only makes hollow places in his writing.' — Ernest Hemingway, Death in the Afternoon[88]
https://en.wikipedia.org/wiki/In_Our_...
Güneş de Doğar’ın bitişiyle birlikte, benim de Hemingway maceramın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Silahlara Veda’yı okumaktan vazgeçtim. Hemingway ile uyuşup anlaşamadık, medeni bir şekilde ayrılalım istiyorum. :)
Bu arada: Güneş de Doğar’ın çevirisi feciydi. Salud’ları merhaba diye çevirmişler mesela, 10 saattir birlikte olan adamlar içki içerken birbirlerine sürekli merhaba diyorlar. :))
Renin wrote: "Bu arada: Güneş de Doğar’ın çevirisi feciydi. Salud’ları merhaba diye çevirmişler mesela, 10 saattir birlikte olan adamlar içki içerken birbirlerine sürekli merhaba diyorlar. :))"
:))))
:))))
Renin wrote: "Bu arada: Güneş de Doğar’ın çevirisi feciydi. Salud’ları merhaba diye çevirmişler mesela, 10 saattir birlikte olan adamlar içki içerken birbirlerine sürekli merhaba diyorlar. :))":)) Bilgi Yayınevi mi Renin?
Renin wrote: "Bu arada: Güneş de Doğar’ın çevirisi feciydi. Salud’ları merhaba diye çevirmişler mesela, 10 saattir birlikte olan adamlar içki içerken birbirlerine sürekli merhaba diyorlar. :))":))))
Renin wrote: "Bu arada: Güneş de Doğar’ın çevirisi feciydi. Salud’ları merhaba diye çevirmişler mesela, 10 saattir birlikte olan adamlar içki içerken birbirlerine sürekli merhaba diyorlar. :))"Normalde 'şerefe' mi demek?
Evet, salud veya saludos sağlığına, şerefe anlamına geliyor. İspanyolcanın güncel pratiğine çok hakim değilim ama selamlaşmada kullanıldığını pek duymadım. Fransızca salut var, işte o merhaba demek. Bilemiyorum, kafam çok karışık Zeynep. :))
Yazarın güncel yayım hakkını elinde tutan tek bir yayınevi, sıfır rekabet, liste fiyatı 35TL olan bir kitap, İngilizce'den çok iyi çeviriler yapabilen onlarca çevirmen, emeklerinin hakkını alamadıklarından şikayet eden yine onlarca çevirmen, kapatılan kağıt fabrikaları, ithal mürekkep, her şeye rağmen çok iyi işler yapan küçük yayınevleri diye giden bir düşünce girdabına düştüm, çıkmak istiyorum :)))Ama her şeyin başı sağlık arkadaşlar, saludos!!
renin’in hemingwayla imtihanı beni benden etti;) medeni bir şekilde yolları ayırmaya karar vermene çok gülmüştüm. saluta ayrıca güldüm. sonra şapkayı önüme koydum düşündüm. bakalım benim sınavım nasıl geçecek güneş de doğar’la:) ben bir şans saha vereceğim hemingwaya. bakalım yürüyecek mi yolları ayıracak mıyız?
Siz bana bakmayın Bilgen, okuyun tabii. Ben huylandım artık bir kere, iflah olmam. Umarım beğenirsiniz. :)
Umarım beğenirsiniz dedim ama dayanamayacağım. :) Romanın ana izleklerinden biri olan Robert Cohn karakteri açıkça anti semitik bir şekilde örülüyor mesela bence. Okursanız eğer, fikrinizi öğrenmek isterim, acaba ben mi yanlış anlıyorum diye.
Bu arada herkesin çok beğendiği Felaketzedeler Evi’nde o kadar çok Hemingway bahsi var ki en çok da Güneş De Doğar kitabından söz ediliyor hatta merak edip listeme eklemiştim... Bilgen’in yorumunu da merak ediyorum o yüzden.
Bilgen’e yıktık sorumluluğu, oh! :))Ben de Felaketzedeler Evi’ni okuyayım bari o zaman, neyi anlayamadığımı anlarım belki. Sen galiba çok da beğenmemişsin di mi, wehappyfew?
Beğendim ama mükemmeldi diyemem, kötü de değildi. Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un sadece bu kitap için bir söyleşisi var mesela Youtube’da. Genel olarak çok beğeniliyor diye o yüzden de dedim belki sen de sevebilir ve Hemingway ile mücadelene kaldığın yerden devam edersin :))
Yaşlı adam ve deniz benim Yazarla tanıştığım ilk eser oldu Yarısını Yunanca diğer yarısınıda kindle ile Türkçe okudum .İki çeviri de akıcı ve güzeldi.Bazen durmamız gereksede her şeyi kaybetme pahasına devam ettiğimizi ve bu yüzden nasıl tehlikelerle karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. Bence okunması gereken bir eser
Özgür wrote: "Jaguar Kitap'ın Hemingway'in Tüm Öyküleri için yazdığı yorum içime bir şüphe attı :) "Gelmiş geçmiş en büyüklerden biridir Hemingway. Taklit edilemez, yaptığı bir daha yapılamaz. Onunla başlamış ve..."Çok iddialı bir yorum bu bence.
Birkaç yıl önce Silahlara Veda'yı okumuştum. "Eeeh Hemingway Hemingway dedikleri bu muymuş" demiştim. Orada aramıza bir mesafe girmişti. Çok fazla diyalog içerdiği için keyif alamadığımı, anlamlandıramadığımı düşündüm. Sonra kitabın atlanarak yalan yanlış çevrildiği ortaya çıktı.
(bkz. https://kalemkahveklavye.com/eksi-soz... )
(bu da yayınevinin açıklaması: https://www.bilgiyayinevi.com.tr/sila... )
Bu olay benim gözümde yayınevinin de güvenilirliğini sarstı. Şu an Silahlara Veda'yı eleştirmektense suçu kötü çeviriye atmayı tercih edeceğim. :)
Elimde matbu olarak Hemingway'den Kilimanjaro'nun Karları, dijital olarak ise Kadınsız Erkekler var. Şubatta bunlardan birini okuyarak eşlik edebilirim tartışmaya. Hemingway'in öyküleriyle tanışmış olurum.
Paris'te Geceyarısı ( https://en.wikipedia.org/wiki/Midnigh... ) filminde Hemingway'in canlandırıldığı sahneyi bırakıyorum buraya:https://www.youtube.com/watch?v=3wM06...
Ben yenilenmiş çeviriden Silahlara Veda’yı okudum muhtemelen çok değişen bir durum yok. Buraya da aktaracağım daha sonra bir karşılaştırmayı; zamanında başka bir çeviri ile bendeki çeviri arasındaki farkı. Hatta belki bulabilirsek tam o kısmın orjinalini de görmeyi çok isterim. Mesela bir dipnot vardı, İngilizce baskılarda da argo kelimeler çıkarılmış nedense? Ve hatta Hemingway birine hediye ederken bu kelimeleri içeren haliyle hediye etmiş vs. Bu kaos neden anlayamıyorum.
Kitabın yorumuna yazdığım aşırı spoiler içeren çok komik videoyu buraya da ekleyim 😄
https://youtu.be/tJeEVVYV8xE
Wehappyfew wrote: "Ben yenilenmiş çeviriden Silahlara Veda’yı okudum muhtemelen çok değişen bir durum yok. Buraya da aktaracağım daha sonra bir karşılaştırmayı; zamanında başka bir çeviri ile bendeki çeviri arasındak..."
😂
😂
Hep bildiğimiz ama bir türlü okumaya başlamadığımız yazarlardan benim için Hemingway. Grup okuması sayesinde Silahlara Veda'yla başladım ben de ama 2 yıldız vererek 'aradığımı bulamadım' türünden bir yorumla kapatmıştım kitabı. (Uzunca bir yorum yazmıştım burada tekrar etmeyeyim :) Sonra Yaşlı Adam ve Deniz kitabını okudum ve kesinlikle Silahlara Veda'ya bakınca çok daha fazla keyif verdi. Kısacık bir kitapta not alacak çok güzel cümleler yakaladım. "Tutku" yu çok güzel anlattığını düşündüm kitap boyunca. Bir tutkuya sahip olmanın insanı tüm olumsuz koşullara rağmen ne kadar güçlü kılabileceği..
Sıradaki kitap Çanlar Kimin İçin Çalıyor idi ta ki bu başlığa girip yorumlara bir göz atıncaya kadar. Bu kadar beğenilmediğine bakarak acaba başka bir kitabıyla mı devam etsem ya da hepten Hemingway 'i biraz erteleyip Şubat ayına başka bir yazarla mı başlasam bilemedim.
Yukarıda bahsettiğim iki çeviri farkını yazayım. Silahlara Veda.Elimdeki Bilgi Yayınevi, 22. Baskı, Çevirmen Belkıs Dişbudak, sf. 367-368
"insan ölürdü. neden olduğunu bilmezdi. asla öğrenecek zamanı olmazdı. ortasına atıverir, kuralları anlatır, yoldan çıktığı ilk anda da öldürüverirlerdi. ya da Aymo gibi yok yere öldürürlerdi. ya da Rinaldi gibi frengi verirlerdi. ama en sonunda insanı öldürürlerdi. orası kesin. sağ kaldığında insanı öldürürlerdi."
Altın Kitaplar, 5. Basım, 1984, Çevirmen Ülkü Tamer, sf. 347
"ölüyordunuz. ne için öldüğünüzü bilmeden. öğrenmeye de zaman olmuyordu. sizi dünyaya atıyorlardı, kuralları söylüyorlardı, ama sizi üssünüzden başka bir yerde bulur bulmaz da öldürüyorlardı. ya da Aymo gibi hiç nedensiz öldürüyorlardı. ya da Rinaldi'de olduğu gibi size frengi hastalığı veriyorlardı. ama eninde sonunda öldürüyorlardı. bundan emin olabilirdiniz. nereye giderseniz gidin, öldürülüyordunuz."
İkinci alıntı için kaynak;
https://eksisozluk.com/entry/117392587
Ben de Silahlara Veda'yı seçmiştim, bitireli belki on beş gün oluyor. Bitirdiğimde kararımı vermiştim aslında, kitaba pek bayılmamıştım. Hele kadın ve erkek karakter arasında geçen karşılıklı diyaloglar nasıl desem komik denecek kadar basit gelmişti.
Wehappyfew yorumlarını okuyunca şimdi orijinal metini merak ediyorum ama orijinalini okumaya vakit harcamak da istemiyorum.
Çeviri yorumları, hataları varsa dahi bence kitap adının hakkını vermiyor, veremiyor. Bana savaşın acımasızlığını değil de sanki savaşta geçen kısa bir zamanı anlatıyor veya anlatmak istiyor gibi geldi.
Kısacası kitap beni çok etkilemedi ama kolay bir okuma olduğunu söyleyebilirim. Okumayanlara pek tavsiye edebileceğim bir eser değil açıkcası.
zorlu bir okumanın sonuna gelmiş bulunuyorum. sonuç: şiddetli geçimsizlik dolayısıyla hemingway'la ayrılık.arkadaşlar sorumluluğu bana vermiştiniz güneş de doğar kitabında:) gerçekten ne açıdan bakarsam bakayım kitabı da yazarın tarzını da sevemedim. sevgili renin sana canı gönülden katılıyorum. kitapta pis Yahudi, hain Yahudi laflarından geçilmiyor. çok yavan bir anlatımı var. uyudum, uyandım, yedim, içtim gibi basit anlatımlar ve kişiler arasındaki diyaloglar çok sıkıcı geliyor insana. hele kitabın ilk yarısı gerçekten yorucu. boğa güreşleri şenlikleri(?) ile başlayan bölümlerde hiç değilse karakterler bir şeyler yaşıyorlar birlikte. yalnız bu şenlik lafına da bu güreşlerde insanların eğlenebilmelerine de şaşıyor ve sinir oluyorum. en çok şaşırdığım nokta da; basit diyaloglarla , tasvirlerle sade anlatımlar yapılabilir de; kitapta hiç duygu yok. karakterler ne hissediyor hiç değinilmeden nasıl onları anlayabiliriz ki? Brett kimi seviyor, niye öyle davranıyor hiç anlamadım. tabi bunun yanındaki diğer karakterleri zaten anlamadım.
arkadaşlar üzülerek ben de size katılıyor, Hemingway'in bana göre olmadığını düşünüyorum. ama bu ay Steinbeck'le tanıştığıma o kadar mutlu oldum ki! bir ay da, onu, ayın yazarı seçelim mi?
Books mentioned in this topic
Kadınsız Erkekler (other topics)Silahlara Veda (other topics)
Kilimanjaro'nun Karları (other topics)
Ernest Hemingway (other topics)
Ernest Hemingway (other topics)
More...




Keyifli okumalar!