Turkish Reading Challenges discussion

Murakami ekip okumalarının ilk kitabı İmkansızın Şarkısı ile ilgili burada tartışalım.

Kitabın ortasına yaklaştım. Aman aman bir kurgu ve olaylar zinciri olmasa da sıcaklığından/samimiyetinden dolayı kendini özletip okutturuyor kitap. (şimdiye kadar kurgu olmaması ilerledikçe olmayacağı anlamına gelmiyor tabii.)

ben başlardayım henüz ve açıkçası biraz ittitiyorum okumak için :)

Bana Çavdar Tarlası'nda Çocuklar'ı hatırlattı. Sanırım kitapta Gönülçelen olarak geçen kitap da bu. Başka bir kitap daha var çünkü Gönülçelen ismiyle geçen o da yamulmuyorsam Vian'ın.

Ben duygusunu sevdim kitabın. Ne bileyim samimi geldi. Bir de okudukça daha iyi oluyor.

Çavdar Tarlasında Çocuklar ve Gönülçelen aynı kitap, farklı çeviriler diye biliyorum. Uzun zaman zaman önce okumuştum ve duygusunu, baş karakterini sevmekle birlikte onu da biraz ittir kaktır okumuştum :)) Galiba romanda kurgu beni daha çok cezbediyor, bunu fark ediyorum. Ya da ciddi psikolojik derinlik olacak. Bakalım daha 40. sayfadayım. Şimdi devam edeceğim...

Ben onu çok severek okumuştum. O zaten acayip içten bir kitaptı. Valla kurgu Gaiman'ınki gibi olacaksa eksik olsun :) Ben çok tutmadım :) Bir de oturup dizisini de izledim üstüne cuma günü.

yokyer'de kurgu biraz yorucuydu ama belki yazarın ilk dönem kitaplarından olduğu içindir. yine de beni hemen içine alıvermişti. murakami'de kitaba girmekte zorlanıyorum ben biraz.

Yokyer ile ilgili tartışma talep ettim moderatörden.. Oraya yazacağım :) Ben tutmadım hemen hemen hiç maalesef.

yokyer in tartışması var ki
https://www.goodreads.com/topic/show/...

ekip tartışmaları için ayrı bir grup yapmış Uğur onun altına açtım başlıkları.
henüz ilk kitaplar bitmediği için diğerlerini henüz açmadım

imkansızın şarkısı hakkındaki fikrim değişiyor yavaştan, haber vereyim dedim :)))

Varmış ben de sonradan fark edip oraya yazdım.

Evet,çekinik bir kitap ve yazar gibi İmkansızın Şarkısı Selvin, yavaş yavaş tanışıyor okurla.

evet karakteri gibi kitap da yavaş açıyor kendisini :)

Çok akıcı bir kitaptı ve 2-3 günde bitirmiştim yanılmıyorsam. Tipik Murakami kitabı aslında ama Çavdar Tarlasındaki Çocuklarla kıyaslanmaz, hatırladığım kadarıyla burda da pasif bir anti-kahramanımız vardı. Haulden ne kadar eyleme geçiremese de bana biraz daha sistemi eleştiren biri geldi.

Kİtabın arkasında da yazıyormuş daha yeni okudum :) Salinger ve Fitzgerald etkisi var kitapta diye. Ama isimleri geçiyor gibi sadece. Özellikle Holden her şeye sinirlenen ve her şeyi eleştiren sempatik bir karakter iken, buradaki baş karakter akışla uyumlu ve çok daha "kabullenen" birisi. Belki yaş grubu olarak aynı dönemi anlatmaları ve yurt maceraları, Çavdar Tarlası'nı hatırlatıyor. Bu arada filmi de varmış ve buna çok sevindim. Önce bir bitireyim de :)

filmin fragmanı çok güzel.

Bitirdim ve gayet beğendim kitabı. Ne vakit tartışıyoruz : )

(view spoiler)[deneme (hide spoiler)]

spoiler denemesi

şu an dışarıda olduğum için spoiler kısmını göremiyorum cepten. ama ufaktan başlayabiliriz tartışmaya sanırım.

Zaten oluyor mu diye deneme idi o. Oluyormuş. Bu grupta dört kişiyiz. Epey az kişi mi okudu acaba?

Deneme başarılı. :)

Az kişi okumasından çok kitapları bitirdiğimizde inceleme yazdığımız için tartışmalar-fikir alışverişleri o incelemelerin altında yorum olarak mı kalıyor da buralarda istediğimiz gibi etkileşim içine giremiyoruz diye düşündüm ben. :/

Ezgi ile fikir alışverişi yaptığımız bir konu var onu buraya taşıyayım toparlanmak açısından. Kafama takılan bir şey daha var, onu da spoilerin içine yazdım. Umarım uçuk bir düşünce olduğunu düşünmezsiniz. :)

(view spoiler)[ Eğer yanlış okumadıysam Dostlar Pansiyonu bekçisinin Reiko'yu ilk başta profesör İşida olarak takdim etmesi kafama takılmıştı. Zira ilerleyen bölümlerde bizim bildiğimiz anlamda bir profesorluk olmadığını görmüştüm. Ezgi konuya açıklık getirdi sağolsun:

Ezgi wrote: "acaba profesör kelimesini İspanyollar gibi öğretmen ya da hoca olarak mı kullanıyorlar? Öğretmenlik sıfatı olabilir onlarda profesör."

Söylediği çok mantıklı geldi bana. :)

Yine Reiko İşida'ya hayatı zehir eden kız öğrencinin (adını unuttum :/ ) Midori Kobayaşi olabileceğini düşündüm bazı bölümlerde. Özellikle annesi öldükten sonra babası ile ilgili anlattığı hikayenin yalan çıkması ve babasının hastanede olması ile ilgili kısımlarda hikaye karışacak mı diye korktuğum oldu... Böyle düşünen tek ben miyim? :) (hide spoiler)]

Laila bu senin spoiler'da yazdığın fikir tüylerimi diken diken etti. Benim hiç aklıma gelmedi böyle bir fikir, okuduklarımdan da öyle bir izlenim edinmedim doğrusu :)

Ezgi wrote: "Laila bu senin spoiler'da yazdığın fikir tüylerimi diken diken etti. Benim hiç aklıma gelmedi böyle bir fikir, okuduklarımdan da öyle bir izlenim edinmedim doğrusu :)"

Öyle değildir zaten de o an "acaba mı" dedim işte. spoiler da yazdığım o konu oldukça basit geçiştirilmiş. Bana böyle bir tavır sergilense cinsiyet ayırd etmeksizin durumu sorgulardım açıkçası. :)

(view spoiler)[Midori'nin babası ve Vatanabe'nin hastandeki bölümleri çok iyi yazılmıştı. Sahneleri bire bir gözümün önünde canlandırabildim kendi adıma. Adamın Midori ile ilgili kesik kesik söyledikleri de açıklık kazanmadığından öyle düşündüm sanırım. (hide spoiler)]

Not: İtinayla öküzün altında buzağı aranır. :P

Hakikatten ya... Sen en iyisi biraz polisiye, gizem falan bir şeyler oku, dedektiflik vb. zaten edgar poe da kazanamadı şubat ayı okuma şeyini, üzüldüm :(

Nasıl kazanamadı? Şubat ayı oylaması daha kapanmadı sanıyordum ben. Sen söyleyince gidip baktım orada son durum şu an itibarı ile:


Edgar Allan Poe - Bütün Hikayeleri 11 votes, 25.0%
Sisle Gelen Yolcu 10 votes, 22.7%
On Küçük Zenci 9 votes, 20.5%

Ben sisle gelen yolcuya oy verdim ama #DirenPoe

En son sisle gelen yolcu ile eşitti yahu ne bileyim yanlış mı gördüm. Neyse sevindim. Dur bu başlıkta böyle lakırdılar etmeyelim :)

Ben İmkansızın Şarkısı'nı 2011 de okudum. Adı gibi müzikle dolu bir kitap olarak aklımda kalmış. http://www.youtube.com/watch?v=lY5i4-... Yazarın batı müziğine olan hayranlığı her zaman ilgimi çekmiştir.Tartışmaya katılmak isterim.

ben henüz okumaya baslamadim. subat gbi baslayacagim zaten 1 Marta dek zaman var :) ama merakla takip ediyorum burayi da :)

Figen kitap içinde bahsi geçen kitaplar ve müzik listesi:

https://eksisozluk.com/entry/22080653

Filmi de güzeldi valla. Ama kitap daha mı iyiydi bilemedim. Biraz daha detaylı olmalıydı film duyguları vermek için Reiko'nun hikayesine hiç girilmemiş, Reiko bambaşka biri gibi gösterilmiş filmde. Midori de çok daha uslu bir profil çizmiş filmde.

Şu an okuduğum 3 kitap var, onları bitirince başlayacağım ben de, Ocak sonu gibi. Okuyamama dönemine girdim yine, her gün yeni bir kitaba başlıyorum merhem olur umuduyla:)

Yazdığınız şeyleri okuyorum da sanki kitabı hiç okumamışım gibi hissettim, unutmuşum hep yada hiç dikkat etmemişim spoilerdaki ayrıntıya :D

Ezgi wrote: "Figen kitap içinde bahsi geçen kitaplar ve müzik listesi:

https://eksisozluk.com/entry/22080653

Filmi de güzeldi valla. Ama kitap daha mı iyiydi bilemedim. Biraz daha detaylı olmalıydı film duygu..."
Çok teşekkürler. Faydalı bir bağlantı.

filmi vasat buldum ben, neden derseniz kitabı okumamış olsam olayları birbirine bağlamakta sıkıntı çekerim gibi geldi.

Spoilerdeki ayrıntı konusunda ciddiyim. Oraya yazdığım sebepten Midori'yi gözüm hiç tutmadı, başka diyeceğim yok. :D

Okuyanlara farazi bir soru sormak istedim: Reenkarnasyona inanıyor olsaydınız,
(view spoiler)[Naoko ve ilk erkek arkadaşının hayattan kaçarak sonraki hayatlarında yeniden aynı problemlerle doğacağına mı inanırdınız yoksa yozlaşmamayı seçerek intihar etmeleri, bir sonraki hayatlarında aynı problemleri aşmalarını sağlar mı? (hide spoiler)]

öncelikle ben reenkarnasyona zaten inanıyorum hehe :))

(view spoiler)[yozlaşmamayı seçerek intihar ettiklerini düşünmüyorum açıkçası. baş edemedikleri için intihar ettiler bence. tabi kuzuki miydi eski sevgili (ay isimleri hatırlamak çok zor) onu intihara götüren süreci çok iyi göremiyorum ama naoko'nun durumunda dünyayla uyum sağlamaya dair umudunun kalmaması şeklinde bir sorunu olduğunu hissettim. ve ölmeden önce Reiko'ya Vatanabe ile sevişmelerinin kirlenmemesini istediğini söylüyordu sanırım. Naoko Vatanabe'yi sevdi mi? Emin değilim ama sadece onunla sevişebildi. Ve kendi bedeniyle, kendi değerlilik duygusuyla sorunu olan bir kız, bedenini beğenmiyor. Kendi değerli hali de o tek sevişmenin anısında kalmış ve tekrarlamayacağını biliyor.

Kitaptaki cinsellik beni hiç rahatsız etmedi, hiç yersiz bulmadım. Ama şahsım adıma Reiko'nun ziyareti sevişmesiz geçseydi dedim içimden :))) sanki vatanabe sırf kadın kendisini iyi hissetsin diye yapmış gibi geldi bana. (hide spoiler)]

Selvin'in yazdıklarının son paragrafından sonra Reiko'yu da kara listeye aldığımı belirtmeden geçemedim... :/

ahahahaaa laila :)))) çok güldümmmm :)

Ezgi wrote: "Okuyanlara farazi bir soru sormak istedim: Reenkarnasyona inanıyor olsaydınız,
[spoilers removed]"

Bir önceki hayatta yapılan seçimler bir sonraki hayatı neden etkilesin? Bu hayatlar birbirinden bağımsız değil mi? Her hayatta özgür irade yok mu? (Ben inanmadığım ve merak etmediğim için reenkarnasyon hakkında bir bilgim yok. Bu yüzden soruyorum)

şimdi merak etmiyorum ama soruyorum dediğin için ne kadarlık bir açıklama yapacağımı bilemedim. o yüzden şöyle özetleyeyim: reenkarnasyona inananlar çoğunlukla genel bir tekamül planına da inanırlar ve her yaşamın bir okul gibi kişinin tekamül sürecine hizmet ettiğine... herkesin mücadele ettiği konular bu yüzden farklıdır. ve sen bir konuyla ilgili yeterince gelişemediğinde -örneğin kendini olduğun gibi kabul etme, özdeğer konusunda- birkaç yaşam daha bu konuyla ilgili mücadeleler yaşarsın, ta ki o konuyu tam olarak bitirene kadar.

ezgi'nin sorduğu soru şu açıdan güzel bence,
(view spoiler)[bu iki karakter, mevzularını yarım bırakarak mı ölümü seçiyor, yoksa tamamladıkları için mi... bence birincisi. çünkü zaten tamamlamış olsalardı intihar etmelerine gerek kalmazdı :) (hide spoiler)]

Ezgi wrote: "Okuyanlara farazi bir soru sormak istedim: Reenkarnasyona inanıyor olsaydınız,
[spoilers removed]"


Ben karikatürle cevap verme hakkımı kullanacağım : https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.ne...

lol

ahahahaha şimdi reenkarnasyon tartışmaya kalksak kitabı unuturuz zaten :))))

@Figen, zaten reenkarnasyonun olayı bir önceki hayatta yapılan seçimlerin bir sonraki hayatı etkilemesinden ibaret :) Reenkarnasyonun olayı o. Tamamen bir önceki hayatında ektiğin tohumların sonraki hayatlarında etkili olduğuna inanıyorlar. Hatta ölürkenki ruh durumunun çok önemli olduğuna inanıyorlar. Ve hatta tamamıyla kusursuzlaştığın zaman artık bir daha doğmuyor ve yaşam çemberinden çıkıyorsun. Ben reenkarnasyon inancı açısını anlatıyorum tabii ki. Özgür irade var mı yok mu apayrı bir felsefi konu.

Selvin aslında benim kasttettiğim şuydu:

(view spoiler)[Aslında kendi gerçekliklerinden kaçtılar. Belki de çözümü olan ya da olacak bir şey yüzünden yaşamı terk ettiler. Japonlar Budist neticede. Onun da kısmi olarak kökeni karmaya dayanıyor. Bu durumda sorumluluklarından kaçtıkları için herhalde yine aynı sorunlarla doğmaları gerekirdi doğacak olsalar... Yani acaba kendi inançlarına göre kendileri bu intihar olayını nasıl değerlendiriyor? İntiharların oldukça yaygın olduğu bir toplum. Kitapta dini hiçbir öğe geçmemesine rağmen bunun aklıma gelmesi de çok tuhaf. (hide spoiler)]

Selvin wrote: "şimdi merak etmiyorum ama soruyorum dediğin için ne kadarlık bir açıklama yapacağımı bilemedim. o yüzden şöyle özetleyeyim: reenkarnasyona inananlar çoğunlukla genel bir tekamül planına da inanırla..."

Hımmmmm çok faydalı bir açıklama. Selvin teşekkürler. wiki de reenkarnasyona bakayım dedim "Ruh göçüne inanmış topluluklar" diye koca bir liste var. Bana karmaşık geldi.

Ezgi'nin sorusuna bu açıdan baktığımda intihar edenlerin kendilerini olduğu gibi kabul etmedikleri sonucuna (kabul etselerdi intihar etmezlerdi) ve dolayısıyla bir önceki hayatlarında bu konuda bir gelişme göstermediklerinden bir sonraki hayatlarında da aynı problemlerle karşılaşacaklarını söyleyebiliriz. Yani ben de Selvin gibi düşünüyorum.

Ben en iyisi bu konuda susayım.

Ben başka bir konuya uçayım. Murakami bir söyleşide (http://www.theparisreview.org/intervi...) 2004 de; kendisinin gerçeküstü yazmayı sevdiğini, İmkansızın Şarkısı'nda gerçek (realist) tarzda yazabileceğini kanıtlamak için yazdığını söylüyor. Röportajı yapan da "O zaman bu stratejik bir seçimdi" diyor. Murakami de "Evet, İmkansızın Şarkısı'nı okumak ve anlamak çok kolay.Pek çok insan bu kitabı sevdi. Böylece benim diğer eserlerime ilgi göstermeleri açısından çok faydalı oldu." diyor. Siz yazarın bu tutumunu/kararını nasıl değerlendirirsiniz?

Ezgi wrote: "@Figen, zaten reenkarnasyonun olayı bir önceki hayatta yapılan seçimlerin bir sonraki hayatı etkilemesinden ibaret :) Reenkarnasyonun olayı o. Tamamen bir önceki hayatında ektiğin tohumların sonrak..."

Anladım. Daha fazla konuyu dağıtmamak için aklıma gelen diğer soruları sormuyorum. Bundan sonra reenkarnasyona rastgelirsem okuduğum kitaplarda kime başvuracağımı biliyorum.

okuduğum ilk kitabı olduğu için karşılaştıramıyorum tabi ama bu kitap diğer kitapları için stratejik bir "olta" ise, ben o oltayı seve seve yuttum :)

Selam, kitabi bitirdim araniza katilayim.
Ben öncelikle pek begendim kitabi. Son derece naif karakterler, ince ince örülmüs olaylar ve geri dönüsler ve tabiki bayildigim sarkilarin cogunu görmem ve dinlememle tamamnlanan harika bir kitap. Siz de 60lar- 70ler pop - rock- blues seviyorsaniz, kitapta gecen referanslara eminim bayilmissinizdir.
SImdi gelelim fikrime:
(view spoiler)[Cinsellik beni hic rahatsiz etmedi. Hatta kitapta yer alan asklarin havada kalmamasi , daha gercekci hisleri gösterebilmesi acisindan gayet yerinde kullanilmis oldugnu düsünüyorum. En sonunda okudugumuz Vatanebe - Reiko birlesmesi bana da ilk basta 'garip' geldi. Ancak sonra düsündügümde, cinsellige yükledigimiz anlam yüzünden garipsedigimi fark ettim. Sohbet etmek, birlikte sarki söylemek ve sonunda sevismek.. bunlar birbirini cok seven iki kisinin özgürce yapabilecegi siradan seyler (ve anlamli) aslinda.. Önyargi dedigimiz kavram, toplumda, ailede beynimize kodlanan fikirler bütünü ve bunlarin sonucu olarak garipsiyoruz bence bu en 'özel' anlari. Oysa Vatanebe ve Reiko bu önyargilardan daha uzak, birbirini gercekten seven, birbirine deger veren kisiler.

Kadin karakterlere gelecek olursak:

Naoko: Ne sevimli, ne naif bir kiz.Ama sonra, intiharini nokta nokta planlamis olmasi, Reiki ile olan son konusmalari Vatanebe'yi degil, hala Kizuki'yi sevdigini ve takinti haline getirdigini gösteriyor. Peki neden Vatanebe ile sevisti? 'Seksin, Naoko icin,aslinda Kzuki'yla yasamasi gerekirken Vatanebe ile yasanmis olmasinin, asla geri döndürülmeyecek ancak ki yasanmasi gereken bir 'an' olarak, 'Kizuki- gecmis- ölüm' takintisini besleyen bir olgu oldugunu düsünüyorum. Kitapta cinselligin ön plana cikartilmasinda, Naoko'nun rolünün aslinda okuduklarimizdan daha fazla oldugunu düsünüyorum o yüzden. Vatanebe icin Naoko adeta kutsallik kazanmis bir karakter, onun icin oruc tutarcasina kimseyle yakinlasmamasi, ibadet edercesine uzun, agdali mektuplar yazmasi ve hayatini tamamen ona göre düzenlenmesi sanki karsiliksiz bir aski tanimliyor. Bu acidan Vatanebe icin üzüldüm diyebilirim.

Midori: Yaramaz, ilgil arsizi, sevimli ve Vatanebe'yi aslinda gönülden seven kadin karakter. Naoko'nun zitti. Cinselligi seven ve bunu belirtmekten cekinmeyen, Naokodaki naifliginin aksine, erkek gibi saclarini kestirebilen ve ailesinde yasanan tüm trajedileri, yasindan beklenmeyecek bir olgunlukla gögüslemeyi basarmis bir karakter. Itici mi? Baslarda evet. Ama okudukca, onu tanidikca ayni Vatanebe gibi cok sevdim, ona acidim, ona saygi duydum.
Hasta bir insana bakmak kolay degildir bunu bizzat yasamis biri oldugum icin belki de sempati besledim.' (hide spoiler)]

Daha önce 'Sahilde Kafka'yi okumustum, ordaki yazim stilinden oldukca farkli bir kitap bu. Figen'in yukarda yolladigi linki okuyunca sebebini anladim tabi :) Diger eserlerinin aksine, yazarin gercekci roman yazma cabasi, stratejik de olsa bence, basariyla sonuclanmis.
Evet yani Selvin'e katiliyorum; ben de o oltayi severek yuttum :)