Oldtimer - Klasik Okuma Grubu discussion

This topic is about
Bahar Karları
Okuma arkadaşı arıyorum!
>
Bereket Denizi Serisi - Mişima
date
newest »






bugün ilk cildi ne zaman okudum diye düşündüm. ben geçen yıl okudum sanıyordum. meğer 2020 ekimmiş! karakterleri hatırlamam için biraz okuyayım bari bu ara. ne çok zaman geçmiş ama anlatım dün gibi aklımda!

Bahar Karları'nı beğendim ben de...evet akılda kalıcı bir anlatımı var sahiden de. Sanırım Honda üzerinden devam edecek ikinci kitap.




Çok üzüldüm Bilgen soğumana, benim de 2. kitapla ilgili beklentim çok yüksekti, tüh..

Bakalım neler bulacağım (ya da bulamayacağım :) ; okuyalım, görelim.



Dolu dolu bir okuma oldu ve kimseyi sıkıp bunaltmadan söylemek istediklerimi toparlayabilirsem ne mutlu bana :)

Ben, kitabın içindeki kitap da takılı kaldım daha :( Kutsal Rüzgar Birliği mi neydi? Çok zor geldi bana o metin. Bilmediğim bir dolu detay, isim...
Ne yapayım? Ne önerirsin?

O dönem dünyayı etkisi altında bulunduran ekonomik buhranın ülkesinin ekonomisine etkisini ve ülke yönetiminin bu durum karşısındaki zafiyetlerini güzel tartışmış. Özellikle ekonomik bunalımla ilgili bölümlerdeki tespitleri çok gerçekçi ve maalesef üstünden neredeyse bir yüzyıl geçmesine rağmen, bambaşka coğrafyalardaki bugünkü manzaraya çok benziyor olması da artık dönüp dönüp aynı şeyi yaşayan bir dünya halkları resmi oluşturmuyor mu kafada? Soylular Sınıfı adındaki zenginler takımının siyasi erk üstündeki etkisi ve gücü ne kadar tanıdık ve ne kadar da ‘sizde de mi böyle yahu bu işler, yok mu sistemin farklı işlediği bir tarih ya da toprak parçası?” şeklinde bir yılmışlık bırakmıyor mu insanın üstüne? Dolayısıyla buraya kadarki yazdıklarıma bakınca insanın içini açan bir şey yok tabi, okuyucunun ‘öfff, vallahi fenalık geldi’ diyerek motivasyonunu yitirmesi normal 😊

Ben, kitabın içindeki kitap da takılı kaldım daha :( Kutsal Rüzgar Birliği mi neydi? Çok zor geldi bana o metin. Bilmediğim bir dolu detay, isim...
Ne yapayım? N..."
Devam et ya da bırak gitsin diyemem ama şöyle anlatayım Zeynep:
Birinci kitap daha çok toplumsal gelenekler üzerinden gitmişti, Japon geleneğinin kişiler ve ilişkileri üzerindeki etkisi vs. Yine bu geleneğin başka kültürlerden (Batı) etkilenme biçimi, birey ve aile yaşamlarına yansımaları filan. Kaçak Atlar da bu tamamen Japon siyasi geleneği ve insanların bu geleneğe bağlılığı üzerinden yürüyor. Yoğun, çok yoğun bir siyasi anlatı var yani. Bu belki bir fikir verebilir :)


Okuduğum için mutlu olduğum kitaplardan biri oldu. Serinin kalanı için de heyecan yarattı. Bakalım nasıl ilerleyecek ?


Yorumumu yazdıktan sonra Mişima'nın hayatına bir göz atma ihtiyacı duydum ve şaşırdım açıkçası. Çünkü kendisi de Japonya'nın modernleşmesine karşı olan aşırı milliyetçi bir kişilikmiş. Şaşırdım çünkü iki kitabında anlatıcı olarak böyle bir tavır koymuyor, taraf tutmuyor yani. İntihar ederek öldüğünü biliyordum fakat intihar aşamasına kadarki serüvenini bilmiyordum. (Yarattığı İsao karakterinde aslında kendisini anlatmış yani.) Taraf tutmamış, sürekli milliyetçilik pompalayan sloganvari bir tarza hiç başvurmamış; Japon imparatorunun iradesinin yüceltilmesi, bu uğurda isyanlar çıkarılması, intiharlara girişilmesini filan hiç güzellemiyor, okuyucuyu kendi inandığı şeyin doğruluğuna ikna etmeye çalışmıyor yani ve hikayesini çok güzel kurgulamış, çok da iyi anlatmış. Çok başarılı buldum.


Birlikle ilgili bölümü isimlere takılmadan okudum, çok fazla ve gereksiz detaylar vardı bana göre, o kısmın sonlarına doğru hızlıca okunabilecek başarısız bir darbe girişimi var, oraları merakla okudum ve zaten kitabın geri kalan kısmı da yine bir darbe hazırlığı diyebiliriz. Bir de şu var zaten aynı şeyleri bir daha anlatıyor aslında.
Ben Ülkü'nün aksine bizi bir şeylere -bizi derken Japon toplumu muhtemelen :)- ikna etmeye çalıştığını hissediyorum. Bu kadar milliyetçi ve milliyetçiden de çok bir şeyin fanatiği olunan bir metin okuduğumu hatırlamıyorum. Gerçekten i-na-nıl-maz! Sanki Mişima, neden bu yola çıktığını anlatmak için kaleme almış gibi.
Tabi tartışmasız bir şekilde zarif bir anlatımı var. O yüzden merakla okuyorum, Japon tarihini bir yandan araştırması da keyifli oluyor.

Ben gerçekten okurken bir şeye inandırılmaya çalışılıyormuş hissine kapılmadım, bilemiyorum belki dediğiniz gibi Japon olmadığım için üzerime alınmadım ama aslında yazarın tarzı okuyandan bağımsızmış gibi geldi; ister gelin ister gelmeyin der gibi bir hali var yani.
Japon toplumunda imparatora bağlılıkla kendini gösteren bir inanç geleneği var ve bu toplumun içinde de bu geleneğin bozulmadan devam etmesi için eyleme geçebilecek ve her şeyi göze alabilecek radikal gruplar var. Tarihinde de bu radikal grupların başarısızlıkla sonuçlanmış kimi isyana girişimleri olmuş. Açıkçası Kaçak Atlar'da bana çekici gelen şey işte tüm bunları deyim yerindeyse 'içlerinden birininden' dinlemek/okumak oldu. Tüm bunları tarafsız bir tarih anlatısından/ makaleden de okuyabilirim. Ya da daha eleştirel bir bakış açısıyla yazan bir yazardan (varsa) da okuyabilirim. Lakin Mişima'dan okumak ' bu kafanın ' tam olarak neye benzediğini tüm gerçekliğiyle gösterdiği için kıymetli bir okuma oldu benim açımdan.

Ama yarısından sonra gerçekten çok beğenerek okumaya başladım. Açıkçası beklemediğim bir yöne doğru gelişti. Hatta ikili konuşmalarda kendini öldürme eylemine karşı eleştiriler yer almaya başladı. O noktalarda artık " evet sadece tek taraflı bakmıyor" diye hissettim. Ülkü'nün şu söylediğine katılıyorum. "İçeriden birilerinden" olan biteni okuyabiliyor olmak, tarih olacak bir şeyi daha onu gerçekleştiren yapmadan önce okumak farklı bir duyguydu.
Bu arada devam edenler için söyleyeyim, ilk başlarda İsao'nun söyledikleri ve inandıkları insana biraz temelsiz geliyor. Sadece arılık, erdem ve imparator üzerine bir şeyler söylüyor ve hep aynı şeyi tekrar ediyormuş gibi. Ama sonlara doğru kendini açıkladığı bir bölüm var ve orada ilk kez İsao'yu anlayabildim. Bunu daha başında anlatmamayı neden seçtiğini anlayamadım yazarın. Çünkü fikren neredeyse hiçbir şey anlatmaya o ara kitapta sadece "seppuku" güzellemesi var gibiydi.
Son olarak; iki kitapta da beni en çok etkileyen ve bakışımı değiştiren noktalar hukuk üzerine konuşulanlar oldu. Mişima'nın hukukla bir geçmişi yok anladığım kadarıyla. Bu kadar nokta atışı bazı çıkarımlarda bulunabilmesine iki kitaptır hayran kalıyorum. Bir hakimin "geçerli hukuk" çıkmazında boğulmasını anlatabilmesi, doğal hukuku tartışması....Çok geniş bir bakış açısıyla anlatmış, sonlara doğru olan bölümleri özellikle çok beğendim.
edit : sanırım hukuk eğitimi almış, maliye bakanlığında çalışmasından önce.

Ama yarısından sonra gerçekten çok beğenerek okumaya başladım. Açıkçası beklemediğim bir ..."
Ah o diğer kitap...beni bitirdi işte :)

okumalara devam ediyor musunuz? üçüncü kitap nasıl merak ettim

Lafı uzattım ☺️ kısacası ben devam edeceğim; Bereket Denizi servisini tamamlamaya kararlıyım 🙂
Books mentioned in this topic
Kaçak Atlar (other topics)Şafak Tapınağı (other topics)
Meleğin Çürüyüşü (other topics)
Bahar Karları (other topics)
Biliyorsunuz geçen sene grupla beraber Mişima Bereket Denizi Serisinin ilk kitabı Bahar Karları nı okumuştuk hep beraber. Daha okunacak 3 kitabı daha var serinin. Bilgen ve ben okumak istiyoruz ve katılmak isteyen olursa bu platformda yorumlarımızı paylaşalım diyoruz :)
Kimseyi çok yormamak ve sıkmamak için okuma planımızı aşağıdaki gibi yaptık:
Bahar Karları Şubat 2022
Kaçak Atlar Mart-Nisan 2022
Şafak Tapınağı Mayıs-Haziran 2022
Meleğin Çürüyüşü Temmuz-Ağustos 2022
Ağustos sonunda tüm seriyi bitirmiş olacağız. Var mı katılmak isteyen?