

“Yeniden karşılaşsak bile, seni tanıyamam,' diye karşılık verdi Yumurta Adam hoşnutsuz bir ses tonuyla, tokalaşmak üzere parmaklarından birini uzatarak. 'Sen de tıpkı diğer insanlar gibisin,' dedi.
'İnsanlar genellikle yüzlerinden tanınırlar,' dedi Alice düşünceli bir ses tonuyla.
'İşte benim yakındığım şey de bu ya,' dedi Yumurta Adam. 'Senin yüzün de herkesinki gibi...iki göz,şöyle...' (başparmağıyla havada gözlerin yerini işaret ediyordu) 'ortada bir burun, altında bir ağız. Hep aynı. Örneğin burnun iki yanında iki gözün olsaydı...ya da ağzın tepende olsaydı...bu belki bir işe yarardı.'
'Ama o kadar da güzel olmazdı,' diye Alice karşı çıktı ona. Fakat Yumurta Adam sadece gözlerini yumdu ve 'Dene de gör,' dedi.
Alice, acaba bir kez daha konuşur mu diye bir dakika bekledi, ne var ki Yumurta Adam ne gözünü açtı, ne de onu dikkate aldı; Alice, bir kez daha 'Hoşçakal!' dedi ve buna karşılık alamayınca, sessizce oradan uzaklaştı; giderken kendi kendine 'Bütün bu yetersizlikleriyle (bunu yüksek sesle söylemişti, çünkü böylesine uzun bir sözcüğü söylemek büyük bir teselliydi). 'Bütün bu yetersizlikleriyle karşıma çıkıp duran bu insanlar...' Alice cümlesini bir türlü bitiremedi, çünkü koru müthiş bir sarsıntıyla sarsılıyordu.”
― Through the Looking Glass
'İnsanlar genellikle yüzlerinden tanınırlar,' dedi Alice düşünceli bir ses tonuyla.
'İşte benim yakındığım şey de bu ya,' dedi Yumurta Adam. 'Senin yüzün de herkesinki gibi...iki göz,şöyle...' (başparmağıyla havada gözlerin yerini işaret ediyordu) 'ortada bir burun, altında bir ağız. Hep aynı. Örneğin burnun iki yanında iki gözün olsaydı...ya da ağzın tepende olsaydı...bu belki bir işe yarardı.'
'Ama o kadar da güzel olmazdı,' diye Alice karşı çıktı ona. Fakat Yumurta Adam sadece gözlerini yumdu ve 'Dene de gör,' dedi.
Alice, acaba bir kez daha konuşur mu diye bir dakika bekledi, ne var ki Yumurta Adam ne gözünü açtı, ne de onu dikkate aldı; Alice, bir kez daha 'Hoşçakal!' dedi ve buna karşılık alamayınca, sessizce oradan uzaklaştı; giderken kendi kendine 'Bütün bu yetersizlikleriyle (bunu yüksek sesle söylemişti, çünkü böylesine uzun bir sözcüğü söylemek büyük bir teselliydi). 'Bütün bu yetersizlikleriyle karşıma çıkıp duran bu insanlar...' Alice cümlesini bir türlü bitiremedi, çünkü koru müthiş bir sarsıntıyla sarsılıyordu.”
― Through the Looking Glass

“Baş aşağıyken nasıl böyle rahat konuşabiliyorsunuz?' diye sordu Alice, bu sırada ayaklarından onu çekip, kenardaki yığının üzerine uzattı.
Şövalye bu soru karşısında çok şaşırmıştı. 'Bedenimin nerede olduğunun ne önemi var ki?' dedi. 'Benim kafam yine aynı şekilde çalışıyor. İşin doğrusu, ne kadar baş aşağıdaysam, o kadar çok yeni şeyler keşfedebiliyorum.”
― Through the Looking Glass
Şövalye bu soru karşısında çok şaşırmıştı. 'Bedenimin nerede olduğunun ne önemi var ki?' dedi. 'Benim kafam yine aynı şekilde çalışıyor. İşin doğrusu, ne kadar baş aşağıdaysam, o kadar çok yeni şeyler keşfedebiliyorum.”
― Through the Looking Glass

“Kral'ın başında püsküllü kırmızı uzun bir külah vardı; perperişan bir yığın gibi çöküp kalmıştı; yüksek sesle horlayıp duruyordu; Tumbadız'ın deyimiyle neredeyse gırtlağı çatlayacaktı.
Çok ince ve düşünceli bir kızcağız olan Alice, 'Umarım bu ıslak çimende üşütmez,' dedi.
'Şu an düş görüyor,' dedi Tumbadik. 'Sence düşünde ne görüyor?'
'Kim bunu bilebilir ki!' dedi Alice.
'Tabii ki seni!' diye haykırdı Tumbadik, zafer kazanmışçasına ellerini şaplatarak. 'Seni düşünde görmeseydi eğer, nerede olurdun dersin?'
'Şu an olduğum yerde tabii ki,' dedi Alice.
'Olmazdın!' diye karşılık verdi Tumbadik küçümsercesine. 'Hiçbir yerde olmazdın. Sen hepsi hepsi onun düşündeki bir şeysin!'
'Ola ki Kral uyanacak olsa,' diye ekledi Tumbadız, 'bir mum gibi...o dakika...sönerdin!'
'Sönmezdim!' diye avazı çıktığınca bağırdı Alice öfkeye kapılarak. 'Üstelik ben onun düşündeki bir şeysem, siz nesiniz o zaman?'
'Aynısı!' dedi Tumbadız.
'Tıpkısının aynısı!' diye haykırdı Tumbadik.”
― Through the Looking Glass
Çok ince ve düşünceli bir kızcağız olan Alice, 'Umarım bu ıslak çimende üşütmez,' dedi.
'Şu an düş görüyor,' dedi Tumbadik. 'Sence düşünde ne görüyor?'
'Kim bunu bilebilir ki!' dedi Alice.
'Tabii ki seni!' diye haykırdı Tumbadik, zafer kazanmışçasına ellerini şaplatarak. 'Seni düşünde görmeseydi eğer, nerede olurdun dersin?'
'Şu an olduğum yerde tabii ki,' dedi Alice.
'Olmazdın!' diye karşılık verdi Tumbadik küçümsercesine. 'Hiçbir yerde olmazdın. Sen hepsi hepsi onun düşündeki bir şeysin!'
'Ola ki Kral uyanacak olsa,' diye ekledi Tumbadız, 'bir mum gibi...o dakika...sönerdin!'
'Sönmezdim!' diye avazı çıktığınca bağırdı Alice öfkeye kapılarak. 'Üstelik ben onun düşündeki bir şeysem, siz nesiniz o zaman?'
'Aynısı!' dedi Tumbadız.
'Tıpkısının aynısı!' diye haykırdı Tumbadik.”
― Through the Looking Glass

“Bir de burası bu kadar ıssız olmasa!' dedi Alice hüzünlü bir ses tonuyla; yalnızlığı aklına gelir gelmez de kocaman iki damla gözyaşı yanaklarından aşağı süzülmeye başladı.
'Ah, yapma böyle!' diye çığlık kopardı zavallı Kraliçe, çaresizlikten ellerini ovuşturarak. 'Ne müthiş bir kız olduğunu düşün. Bugün ne uzun bir yol kat ettiğini düşün. Saatin kaç olduğunu düşün. Ne istersen onu düşün, yeter ki ağlama!'
Alice, gözyaşları içinde bile bu söylenenlere gülmeden edemedi. 'Bir şeyler düşünerek siz ağlamanızı durdurabiliyor musunuz?' diye sordu.
'Bunun tek çaresi bu;' dedi Kraliçe kararlılıkla. 'Bilirsin, hiç kimse aynı anda iki şeyi birden yapamaz...”
― Through the Looking Glass
'Ah, yapma böyle!' diye çığlık kopardı zavallı Kraliçe, çaresizlikten ellerini ovuşturarak. 'Ne müthiş bir kız olduğunu düşün. Bugün ne uzun bir yol kat ettiğini düşün. Saatin kaç olduğunu düşün. Ne istersen onu düşün, yeter ki ağlama!'
Alice, gözyaşları içinde bile bu söylenenlere gülmeden edemedi. 'Bir şeyler düşünerek siz ağlamanızı durdurabiliyor musunuz?' diye sordu.
'Bunun tek çaresi bu;' dedi Kraliçe kararlılıkla. 'Bilirsin, hiç kimse aynı anda iki şeyi birden yapamaz...”
― Through the Looking Glass

“Bu,' diye düşündü Alice, 'hiçbir şeyin adının olmadığı koru olmalı. Oraya gidersem, acaba benim adıma ne olacak. Adsız kalmak hiç de hoşuma gitmez...çünkü o zaman bana başka bir isim vermek zorunda kalacaklar, bu da hiç kuşku yok ki çirkin bir ad olacak. Ama o zaman da eski adımı alan yaratığı bulmaya çalışırken ne eğlenirim doğrusu! Bu, insanların köpeklerini kaybettiklerinde verdikleri ilanlar gibi bir şey...Fırla* diye adıyla çağırdığınız anda hemen tepki verir, pirinçten tasması var...Biri karşılık verinceye değin karşınıza çıkan her şeye *Alice diye seslendiğinizi bir hayal edin! Ama akılları varsa buna karşılık vermezler!'
Böyle dolaşıp durduğu sırada birde baktı ki koruya varmış; pek serin ve gölgeli bir yerdi burası. 'Neyse, yine de bu da bir teselli,' dedi Alice ağaçların altına girdiği anda, 'bu kadar sıcaktan bunaldıktan sonra, bu şeyin, şeyin altına girmek...neyin?' diye devam etti, o sözcüğün bir türlü aklına gelmemesinin verdiği şaşkınlıkla . 'Yani demek istiyorum ki, bu şeyin altına...şunun altına, hani işte şu!' dedi elini ağacın gövdesine değdirerek. 'Acaba bu kendine ne ad takmıştır? Hiçbir adı olmadığından eminim...Yok canım, kesinlikle yoktur!'
Düşüncelere dalarak bir dakika öylece sessiz kaldı; sonra birden yeniden başladı. 'İşte şimdi gerçekten başıma geldi! Şimdi kimim ben? Elimden gelse hatırlayacağım! Kararlıyım, anımsayacağım!' Ne ki, kararlı olmasının ona çok da bir faydası olmamıştı, büyük bir şaşkınlıktan sonra tek söyleyebildiği, 'L, biliyorum, adım L ile başlıyor!' oldu.
Tam o anda bir Yavru Alageyik çıkageldi; o kocaman uysal gözleriyle Alice'e bakıyordu; ama hiç de korkmuşa benzemiyordu.
'Buraya gel! Buraya gel!' dedi Alice, elini uzatıp onu okşamaya çalışarak; fakat Yavru Alageyik irkilerek biraz geri çekildi ve tekrardan Alice'i seyretmeye başladı.
'Adın ne?' dedi Yavru Alageyik sonunda. Öyle yumuşak, tatlı bir ses tonu vardı ki!
'Keşke bilebilseydim!' diye aklından geçirdi zavallı Alice. 'Şimdilik hiçbir şey,' dedi hüzünle.
'Bir daha düşün,' dedi Yavru Alageyik, 'böle olmaz.'
Alice düşündü, ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. 'Lütfen söyler misin, senin adın ne?' dedi Alice çekine çekine. 'Belki bu birazcık bana yardımcı olabilir.
'Birazcık ileriye gelirsen söyleyeceğim,'dedi Yavru Alageyik. 'Burada anımsayamıyorum.'
Bunun üzerine Alice, kollarını Yavru Alageyik'in yumuşacık boynuna sevgiyle doladı ve koru boyunca başladılar birlikte yürümeye; sonunda başka bir açık alana vardılar; Yavru Alageyik burada aniden havaya zıplayarak, kendini Alice'in kollarından kurtardı. 'Ben bir Yavru Alageyik'im!' diye haykırdı sevinç içinde. 'Aman Tanrım, sen bir insan yavrususun!' Yavru'nun o güzelim kahverengi gözlerine birden bir korku çöktü ve anında dörtnala koşup oradan uzaklaştı.”
― Through the Looking Glass
Böyle dolaşıp durduğu sırada birde baktı ki koruya varmış; pek serin ve gölgeli bir yerdi burası. 'Neyse, yine de bu da bir teselli,' dedi Alice ağaçların altına girdiği anda, 'bu kadar sıcaktan bunaldıktan sonra, bu şeyin, şeyin altına girmek...neyin?' diye devam etti, o sözcüğün bir türlü aklına gelmemesinin verdiği şaşkınlıkla . 'Yani demek istiyorum ki, bu şeyin altına...şunun altına, hani işte şu!' dedi elini ağacın gövdesine değdirerek. 'Acaba bu kendine ne ad takmıştır? Hiçbir adı olmadığından eminim...Yok canım, kesinlikle yoktur!'
Düşüncelere dalarak bir dakika öylece sessiz kaldı; sonra birden yeniden başladı. 'İşte şimdi gerçekten başıma geldi! Şimdi kimim ben? Elimden gelse hatırlayacağım! Kararlıyım, anımsayacağım!' Ne ki, kararlı olmasının ona çok da bir faydası olmamıştı, büyük bir şaşkınlıktan sonra tek söyleyebildiği, 'L, biliyorum, adım L ile başlıyor!' oldu.
Tam o anda bir Yavru Alageyik çıkageldi; o kocaman uysal gözleriyle Alice'e bakıyordu; ama hiç de korkmuşa benzemiyordu.
'Buraya gel! Buraya gel!' dedi Alice, elini uzatıp onu okşamaya çalışarak; fakat Yavru Alageyik irkilerek biraz geri çekildi ve tekrardan Alice'i seyretmeye başladı.
'Adın ne?' dedi Yavru Alageyik sonunda. Öyle yumuşak, tatlı bir ses tonu vardı ki!
'Keşke bilebilseydim!' diye aklından geçirdi zavallı Alice. 'Şimdilik hiçbir şey,' dedi hüzünle.
'Bir daha düşün,' dedi Yavru Alageyik, 'böle olmaz.'
Alice düşündü, ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. 'Lütfen söyler misin, senin adın ne?' dedi Alice çekine çekine. 'Belki bu birazcık bana yardımcı olabilir.
'Birazcık ileriye gelirsen söyleyeceğim,'dedi Yavru Alageyik. 'Burada anımsayamıyorum.'
Bunun üzerine Alice, kollarını Yavru Alageyik'in yumuşacık boynuna sevgiyle doladı ve koru boyunca başladılar birlikte yürümeye; sonunda başka bir açık alana vardılar; Yavru Alageyik burada aniden havaya zıplayarak, kendini Alice'in kollarından kurtardı. 'Ben bir Yavru Alageyik'im!' diye haykırdı sevinç içinde. 'Aman Tanrım, sen bir insan yavrususun!' Yavru'nun o güzelim kahverengi gözlerine birden bir korku çöktü ve anında dörtnala koşup oradan uzaklaştı.”
― Through the Looking Glass
Ali’s 2024 Year in Books
Take a look at Ali’s Year in Books, including some fun facts about their reading.
More friends…
Favorite Genres
Polls voted on by Ali
Lists liked by Ali