belisa > Recent Status Updates

şu aralar da uzun upuzun upupuzun isim tamlamalarıyla yazdığı şiirler var işte bir örnek

Boğazına kadar kuş sesleriyle dolu
Bir ufuğa dokunuyorum kaç gündür
Yanımda en güzel duruşlarını
Duvarlara yaslanarak büyüten gençlerin
Bakışlarından çıkarılmış haber sözleri

son üç dize tek bir şeyi anlatıyor, cafcaflı tamlamalar şiir oluyor mu gerçekten

baştaki şiirlerde bir dize bir dizeyi tutmuyordu, hiçbir şey anlatmayan bir sürü dize alt alta dizilmiş
ortaya yaklaşınca bir kadının ağzından ağıt olarak 35-40 güzel şiir yazılmış
kendisinden çıkıp başka bir kimliğe büründüğünde anlatacak bir şeyleri olmuş

ilginç, aynı iç kapayıcı kasvetli ortamı anlatmasına rağmen sıkmadı

birçok kitaba başlayıp hiçbirini bitiremediğim bir zaman, bu kitap ise ekstra sıkıcı bu sayfaya ilginç bir şey söyler mi diye bekleye bekleye geldim

ne harika bir anlatı, çok uzun zamandır böyle güzel bir metin okumamıştım, oraya birkaç sayfalık da olsa yerleştirilmiş geçici karakterler bile oldukça keskin ve gerçek, evde ben Idaho'ya gidiyorum deyince beni rahat bırakıyorlar artık :)

ne güzel bir başladı

ilk öykü o kadar güzel ki, dönüp dönüp tekrar okumaktan kitabı bitiremeyeceğim...

yemin ederim içim şişti, özel okula gönderilip iki kitap okudu diye anasını babasını beğenmeyen özenti, şımarık aynı yerden aynı şekilde ve aynı cümlelerle sayfalarca şikayet eden bir sersem kızın zihninde olmak ne zor bir şeymiş...

şu aralar iki yas kitabı okuyorum, dedim araya bu kitabı da sıkıştırayım yaşadığım kederi azaltayım, bu noktada tam bu sayfada bu kitabın da aslında bir yas kitabı olduğunu anladım, bu yazı insanlarının -şairlerin, senaryo yazarlarının ve romancıların- yaslarını böyle doğal ve böyle içten anlatabilmelerine hayran kaldım...

dedim ki hımm belki de bir bakmalıyım, bu kadar yetenekli bir kadın bu kişiyle evlendiğine göre bir şey kaçırıyor olabilirim...

ilk yüz sayfadan sonra fikrim şu yöndedir ki, kendi sezilerime bir kadının aşk seçimlerinden fazla güvenmeliyim...

okunuyor mu okunuyor ama zaman kaybı..

neyse ki sakin kadınım...

neyse şöyle oldu da okumaya başladım, Kıraathane yayınlarından çıkmış ilk sayfalarına hayran olduğum için başını defalarca okuduğum Helios Felaketi'ni okudum sonra Amerika'ya Hoşgeldiniz'i okudum, ama yazarın adının bu zatla uyuştuğunu fark etmem ikinci kitabın sonunda hanım kişiyi araştırınca ortaya çıktı

yaygara yaygara resmen...

yapılan tanıtımlarda bu kitabın ilk birkaç cümlesi alıntılanmıştı, alıntılardan huylanıp abartıldığını düşünmüş, merak etmemiştim bile ki kuzey halklarının edebiyatlarına özellikle düşkün olduğum düşünülürse garip bir durum...

bu adamı ne kadar sevdiğimi unutmuşum... şu öykünün girişine bakar mısınız?

"19 . . yılının başlarında, insanın kemiklerini cam gibi parçalayabilecek kadar şiddetli bir kış geçiren Srinagar'da, soğuktan pembeleşmiş teninde zenginliğin başka hiçbir şeye benzemeyen ışıltısını kırağı gibi taşıyan genç
bir adam, şehrin en sefil ve kötü şöhretli mahallesine
girerken görüldü..."

ne kadar ilginç bir ilk öyküydü...

ilk bölüm güzel başlamıştı, edebiyat abartılmış olsa da fena değildi, ikinci bölümün amacını hala anlayamadım, Türk yazarların romanlarını bu yüzden okuyamıyorum, saçmaladılar mı 300 sayfalık saçmalıyorlar çünkü bitmek bilmiyor, öyküyü de aynı nedenle okuyabiliyorum, saçmaladılar mı en azında birkaç sayfa sürüyor, öykü bitince bitiyor, dur bakalım daha kaç gün elimde sürünecek...

intihar üzerine notlar kitabında rastladım, çok iyi başladı, uykulu olmasına rağmen zihnim kitabı kapatmayı reddediyor...

cüceler sarayı özellikle güzeldi