Son İnsan - 27
(Üç ay önce, İzmir)
Siyah limuzinde yaşlı adam konuğunun gelmesini bekliyordu elinde viski bardağı. Gazetelerin tamamını bitirmişti. Konuğu da en sonunda gelmişti. Gelen General Serhat’tı. “Durumumuz nedir?” diye sordu hemen yaşlı adam. “On taneye ulaştı sayımız. Dilediğiniz gibi on ikiye tamamlamadan projeyi başlatmayacağız.” diye yanıt verdi General. “Son iki için adayın hangileri?” “Aslında sizin için de uygunsa önce Bursa’ya uğramak istiyordum. Orada bir oyuncakçı dükkanı işleten yaşlı bir adam varmış ve Ozan’a göre de işimize yarayacak özel bir gücü var.” “Rüyacı. Evet, onu duymuştum. İyi bir tercih olur kendisi. Peki başka?” “Ağrı Dağı’nda olan felaketi duymuşsunuzdur. Yakın zamanda oradaydım ve inanmayacaksınız belki ama bu felakete neden olan şeyin bir kazı çalışması değil, çok güçlü patlamalar yaratabilecek kadar tehlikeli bir asker olduğunu düşünüyoruz. Kendisine Starfell diyor, dosyasını incelemek isterseniz getirdim. Çok tehlikeli biliyorum, ama aynı zamanda vatansever bir asker olduğu için projede yer alması gerektiğini düşünüyorum, Başkanım.” “Sana bu konuda güveniyorum, yoksa olacakları biliyorsun, General. O yüzden istediklerini takımına alabilirsin, yeterki ikna et.” General’in kendine güveni gelmişti ve yaşlı adamın başka söyleyecek bir şeyi kalmayınca da limuzinden inmek için kapıya yanaştı. Ama birden yaşlı adam General’in iki eline de kavradı. Sıkıca sıkmaya başladı ve General acıyla haykırdı. Bir süre sonra iki eli de yaşlanmaya başladı. “Eğer başarısız olursan mezarın bile olmayacak, anlıyorsundur umarım.” General Serhat’in bağırmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu. Yaşlı adam da General’in kendisinin ne demek istediğini iyice kavradığını düşünmüş olacaktı ki iki elini de bıraktı. Bıraktığı gibi de General’in elleri normal haline geri dönmüştü.
“Ben en iyisi hemen yola çıkayım.” diyebildi General ve limuzinden çıktı.
Siyah limuzinde yaşlı adam konuğunun gelmesini bekliyordu elinde viski bardağı. Gazetelerin tamamını bitirmişti. Konuğu da en sonunda gelmişti. Gelen General Serhat’tı. “Durumumuz nedir?” diye sordu hemen yaşlı adam. “On taneye ulaştı sayımız. Dilediğiniz gibi on ikiye tamamlamadan projeyi başlatmayacağız.” diye yanıt verdi General. “Son iki için adayın hangileri?” “Aslında sizin için de uygunsa önce Bursa’ya uğramak istiyordum. Orada bir oyuncakçı dükkanı işleten yaşlı bir adam varmış ve Ozan’a göre de işimize yarayacak özel bir gücü var.” “Rüyacı. Evet, onu duymuştum. İyi bir tercih olur kendisi. Peki başka?” “Ağrı Dağı’nda olan felaketi duymuşsunuzdur. Yakın zamanda oradaydım ve inanmayacaksınız belki ama bu felakete neden olan şeyin bir kazı çalışması değil, çok güçlü patlamalar yaratabilecek kadar tehlikeli bir asker olduğunu düşünüyoruz. Kendisine Starfell diyor, dosyasını incelemek isterseniz getirdim. Çok tehlikeli biliyorum, ama aynı zamanda vatansever bir asker olduğu için projede yer alması gerektiğini düşünüyorum, Başkanım.” “Sana bu konuda güveniyorum, yoksa olacakları biliyorsun, General. O yüzden istediklerini takımına alabilirsin, yeterki ikna et.” General’in kendine güveni gelmişti ve yaşlı adamın başka söyleyecek bir şeyi kalmayınca da limuzinden inmek için kapıya yanaştı. Ama birden yaşlı adam General’in iki eline de kavradı. Sıkıca sıkmaya başladı ve General acıyla haykırdı. Bir süre sonra iki eli de yaşlanmaya başladı. “Eğer başarısız olursan mezarın bile olmayacak, anlıyorsundur umarım.” General Serhat’in bağırmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu. Yaşlı adam da General’in kendisinin ne demek istediğini iyice kavradığını düşünmüş olacaktı ki iki elini de bıraktı. Bıraktığı gibi de General’in elleri normal haline geri dönmüştü.
“Ben en iyisi hemen yola çıkayım.” diyebildi General ve limuzinden çıktı.
Published on July 04, 2014 03:08
No comments have been added yet.


