Son İnsan - 30
Not: 4. ana bölümün ilk kısmıdır.
İstanbul trafiği o gün iyice felaketti. Buna neden olan şey ise bir çantaydı. Durağın birinde unutulmuş olduğu keşfedilen çantanın polislere haber verilmesiyle olay büyümüştü. Okul çantasıydı aslında sadece. Fakat artık her an her şeyin olabildiği bir dünyada yaşamaktalardı. Bomba imha ekipleri çantanın etrafını sarmışlardı. Birazdan uzaktan patlatacaklardı. Birden bir üniversite öğrencisi polislerin yanına yaklaştı. Hızlı hareket ediyordu ve heyecanlıydı bayağı bir. Gözlüklü, saçı kısacık bir şekilde daha yeni kesilmiş, uzun boylu biriydi. Bir terörist izlenimi uyandırmıyordu. “Bir yanlışlık var ortada. Durakta bir saat kadar önce çantamı unutmuştum. Oradaki benim çantam.” diye bağırıyordu genç polislere. Öğrenci kartını gösterdi ve polislere oradaki çantanın kendisine ait olduğunu söyleyip durdu. Sonunda polisler ikna oldular ve bomba imha ekibi de olay yerinden çekildi. Öğrenci de çantasına kavuşmuştu. Ama tam çantayı bıraktığı yerden alacaktı ki beklenmedik bir şey oldu. Bir patlama yaşandı ve durağın çevresindeki polisler ile meraklı halktan insanların tamamı patlamanın etkisiyle geriye savruldular. (On yıl önce, İstanbul)
Hastaneye iki ambulans varmıştı. İkisinden de trafik kazasına karışan iki ailenin yaralı üyeleri indiriliyordu. “İki erkek. İki kadın. Üç çocuk. Acil durum! Hemen ameliyat odalarının hazırlanması lazım.” Efla yarı baygın bir haldeydi. Ne kadar çok acı çekerse çeksin hiçbir şey hissetmiyordu. Buna neden olan kendisiydi. Şu anda hem kendi ailesi hem de diğer aile kendi hatasının bedelini ödüyordu. Ameliyat başlamadan evvel doktora zor duyulan bir sesle fısıldıyordu: “Beni değil, onları kurtarın! Lütfen!”
Doktor pek dediğiyle ilgilenmiyordu bile, Efla’ya anestezi uygulandıktan sonra ameliyat başladı.
İstanbul trafiği o gün iyice felaketti. Buna neden olan şey ise bir çantaydı. Durağın birinde unutulmuş olduğu keşfedilen çantanın polislere haber verilmesiyle olay büyümüştü. Okul çantasıydı aslında sadece. Fakat artık her an her şeyin olabildiği bir dünyada yaşamaktalardı. Bomba imha ekipleri çantanın etrafını sarmışlardı. Birazdan uzaktan patlatacaklardı. Birden bir üniversite öğrencisi polislerin yanına yaklaştı. Hızlı hareket ediyordu ve heyecanlıydı bayağı bir. Gözlüklü, saçı kısacık bir şekilde daha yeni kesilmiş, uzun boylu biriydi. Bir terörist izlenimi uyandırmıyordu. “Bir yanlışlık var ortada. Durakta bir saat kadar önce çantamı unutmuştum. Oradaki benim çantam.” diye bağırıyordu genç polislere. Öğrenci kartını gösterdi ve polislere oradaki çantanın kendisine ait olduğunu söyleyip durdu. Sonunda polisler ikna oldular ve bomba imha ekibi de olay yerinden çekildi. Öğrenci de çantasına kavuşmuştu. Ama tam çantayı bıraktığı yerden alacaktı ki beklenmedik bir şey oldu. Bir patlama yaşandı ve durağın çevresindeki polisler ile meraklı halktan insanların tamamı patlamanın etkisiyle geriye savruldular. (On yıl önce, İstanbul)
Hastaneye iki ambulans varmıştı. İkisinden de trafik kazasına karışan iki ailenin yaralı üyeleri indiriliyordu. “İki erkek. İki kadın. Üç çocuk. Acil durum! Hemen ameliyat odalarının hazırlanması lazım.” Efla yarı baygın bir haldeydi. Ne kadar çok acı çekerse çeksin hiçbir şey hissetmiyordu. Buna neden olan kendisiydi. Şu anda hem kendi ailesi hem de diğer aile kendi hatasının bedelini ödüyordu. Ameliyat başlamadan evvel doktora zor duyulan bir sesle fısıldıyordu: “Beni değil, onları kurtarın! Lütfen!”
Doktor pek dediğiyle ilgilenmiyordu bile, Efla’ya anestezi uygulandıktan sonra ameliyat başladı.
Published on August 22, 2014 03:08
No comments have been added yet.