Tokyo Tuvalet Projesi

Yurt dışına çıktığımızda en unutamadığımız hatıralar arasında tuvalet maceralarımız gelir… iyisiyle, kötüsüyle. Bahse konu hatıra Japonya’ya ait ise tecrübemiz genelde “iyi”dir, hatta iyinin ötesindedir, temizliği, teknolojisi ve ücretsiz oluşu ile aklımızda mutlaka yer etmiştir. Netekim, yıllar önce “Yurt Dışında Tuvalet Sorunsalı” başlıklı paylaşımımda ağırlıklı olarak Japon tuvaletlerine değinmiş, halkımızı Japonya ayakyolu deneyiminin hoşlukları kadar zorluklarına karşı uyarmıştım: 

https://onurataoglu.blogspot.com/2018/12/yurtds-tuvalet-sorunsal.html

“Japonya ve tuvalet” külliyatının benim dönüşümden beri ne kadar geliştiğini tahmin etsem de, geçenlerde izlediğim Wim Wenders filmi “Perfect Days” (Mükemmel Günler) Japonların yine “yapmış” olduğunu bir kez daha kanıtladı! Paris Texas, Berlin Üzerinde Melekler gibi filmleriyle pek sevdiğimiz Alman sinemacı Wim Wenders, geçtiğimiz yıl Tokyo’da çevirdiği bu filmiyle yine gönülleri fethetti. Wenders, bir Japon sineması hayranı olup özellikle Yasujiro Ozu’ya sinema tanrısı olarak iman ettiğinden Japon kültürüne ayrı bir düşkünlüğü vardır. Wim, Tokyo’da Shibuya Belediyesi’nin başlattığı “Tokyo Tuvalet Projesi”ni görmek üzere Tokyo’ya gider ve birden “ben buradan bir film çıkarırım aga…” diye düşünür. Gerçekten de, 2 hafta içinde düşük bütçeli, oldukça sade, sıcak ve mütevazı bir film kotarıverir!

Shoto Parkı Umumi Tuvaleti - Kengo Guma tasarımı

Filmin konusu çok basit; Tokyo’da parklarda yer alan tuvaletleri temizleyen Hirayama’nın hayatını izleriz. Japonya’da hepimizi hayran bırakan, ücretsiz olmasına rağmen her daim tertemiz umumi tuvaletler Hirayama gibilerin sayesinde varlığını sürdürür.  Hirayama, fakir, pespaye, acınacak halde bir temizlikçi de değildir; hayatın anlamını çözmüş, hırsları olmayan, hobilere, ince zevklere sahip, kültürlü, mütevazı, iç huzurunu yakalamış bir “ermiş” kişidir. “Tokyo Tuvalet Projesi” kapsamındaki parklarda rutin bir şekilde tuvaletleri temizlerken karşılaştığı kişiler ile paylaştığı “yaşamdan dakikalar” ile sıcacık bir film izleriz. Japon wabi/sabi anlayışı ile çevrilen film o kadar beğenilmiş ki, bu yıl “en iyi yabancı dilde film” dalında Japonya'nın adayı olarak oskarlara katıldı ve ilk beş film arasına seçildi! Bir Alman yönetmenin Japonya adına oskara aday olduğu yıl, bir Türk (asıllı) yönetmen de Almanya’nın oskar adayı. Güzel.

Filmin konusuna ilham veren “Tokyo Tuvalet Projesi” ise şöyle bir şey; Japon tuvaletlerinin uluslararası şöhretinin farkında olan Shibuya Belediyesi, 17 ünlü mimar/tasarımcıya sanat eseri birer umumi tuvalet dizayn ettiriyor ve her birini bir parka inşa ediyor. Her tuvaletin bir teması, hikayesi, teknolojik özelliği var; öyle ki girsen işemeye kıyamazsın. Bu tuvaletleri filmimizde görebileceğimiz gibi internetten kısa bir araştırma ile yakından incelemeniz mümkün. Ne yazık ki bu proje ben döndükten çok sonra gerçekleşti ve bu muhteşem umumi tuvaletlerde hacetimi giderme fırsatım olamadı.

Shoto (Ördek) Parkı

Ancak filmi seyrederken eski bir dostla karşılaşmanın heyecanı içimi titretti. Bu 17 tuvaletten biri, Tokyo’da oturduğumuz eve çok yakın olan ve hemen her gün (o sıralarda 2 yaşında olan) kızım Çağla’yı oynamaya götürdüğümüz Shoto Parkı’na yapılmıştı! Filmi seyrederken bir anda karşıma “Ördek Parkı” (Shoto Parkı’nın aile içindeki ismi) çıkınca gözlerim yaşardı. Bizim yaşadığımız günlerde parkımız iptidai bir tuvalete ev sahipliği yapıyordu, ama zaten evimiz 3-4 dakika mesafede olduğu için pek ihtiyaç duymadık. Bugün ise, parkın köşesinde bir mimari şaheser var! Filmde Shoto parkı tuvaletinin hikayesi de çok tanıdık idi; parkta oynayan küçük bir oğlan çocuğu gözden kaybolup tuvalete saklanıyordu ve annesi panik içinde çocuğu arıyordu. Hikayenin niye “tanıdık” geldiği konusuna girmeyeyim…

Gelelim tuvalet ile ilgili diğer “ilginç” detaya; dediğim gibi, her bir tuvalet ünlü bir mimar tarafından tasarlanmış ve bizim Ördek Parkı tuvaletinin mimarı Kengo Kuma! İsim ilk anda tanıdık gelmeyebilir, ama üstadımız Tokyo Olimpiyatları stadyumunun da emanet edildiği, Japonya’nın en ünlü 2-3 mimarından biri. “Bana hala tanıdık gelmedi” diyorsanız bir başka eserinden bahis açayım; Eskişehir Odunpazarı Modern Sanatlar Müzesi! Evet, Eskişehir’e gidip de bu nefis müzenin mimarisini takdir etmeyene rastlamadım. Zaten filmi izlerken Shoto Parkındaki tuvaleti görünce, “bir dakika yahu, bu tuvalet bana bir yeri anımsatıyor” demiştim, şimdi aşağıdaki fotoğraflara bakın ve Odunpazarı Müzesi ile Shoto Parkı Tuvaletini karşılaştırın!

Eskişehir Odunpazarı Müzesi - Kengo Guma tasarımı

Evet efendim, umumi tuvalet gibi bir konu başlığından böyle samimi, hijyenik, duygusal bir yazı çıkartabilmek ancak Japonizma ile mümkün olabilir. Bir tuvalet temizleyicisinin huzur dolu, kendiyle barışık, ermiş bir hayat sürdürebilmesi de sanırım Türkiye’de mümkün olmaz… Filmin kahramanı Hirayama’nın en büyük zevklerinden birinin “komorebi” olduğunu hatırlatarak yazımı bitireyim. Belki bir kısmınızın önüne sosyal medyada düşmüştür; sadece japonca’da bulunan, birebir tercümesi imkansız sözcüklerden biri komorebi. Anlamı ise kısaca (ya da uzunca)  ”güneş ışınlarının ağaç dalları ve yaprakları arasından süzülürken yarattığı alacalı ışık hüzmelerinin verdiği, sadece o ana özgü ve bir kez yaşanan duygu hali”. Yani, tam bir ichi-go, ichi-e örneği… “O da nesi” demeyin, size bir kitap önereyim, gidip okuyun…


Onur'un Seyir Defteri
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on June 25, 2024 06:18
No comments have been added yet.


Onur Ataoğlu's Blog

Onur Ataoğlu
Onur Ataoğlu isn't a Goodreads Author (yet), but they do have a blog, so here are some recent posts imported from their feed.
Follow Onur Ataoğlu's blog with rss.