Alevi Quotes

Quotes tagged as "alevi" Showing 1-19 of 19
“Şehirleşen Aleviliğin, bir yandan şeriat baskısı altında Sunnileştirme çabaları, bir diğer yanda ideolojik saptırmalarla Aleviliğin esası olan Hak Muhammed Ali ve Ehl-i beyt inancı; İkrâr ve itikâttan uzaklaştırılıp sadece bir kültür düzeyinde yozlaştırma çabalarını gördüm. İnancından ve öz değerlerinden koparılan bir toplumun varlığını sürdürmesinin mümkün olamayacağı bilinci ve sorumluluğu ile ecdatlarımızdan devraldığımız yüce inancımızı özümsedim ve korudum. Bu seyranda; 'Ete kemiğe büründüm Yunus oldum göründüm' diyen Yunus'u, canı serden geçip 'Enelhak' diyen Mansur'u, 'Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan' diyen Pir Sultan'ı anlamaya çalıştım. Gördüm ki; Yaradan murad eylemiş ki 'Kim aşkımdan ölürse ben onun diyetiyim' diye.”
Binali Doğan Dede, Rah-ı Hakikat - Tevrat, Zebur, İncil Hem Kur'an'dan Beyanat

Mehmet Bayrak
“Kürtlerin İslamiyete geçişleri son derece sancılı ve göreceli olarak geç olmuştur. İranlılar, eski dinlerini İslamlıkla emiştirerek Şiîlik potasında eritirken; Kürtler Alevi ve Sunni karakterli dinler ve tarikatlarla örtüştürerek yaşatageldiler.”
Mehmet Bayrak, Alevi - Bektaşi Edebiyatında Ermeni Aşıkları

Mehmet Bayrak
“Osmanlı güdümünde kurulan Bektaşi tekkeleri, Aleviler için hem bir zoraki sığınak hem de bir asimilasyon ocağı olarak görev yapmıştır. Bektaşi tekkeleri Müslümanlıkla Hıristiyanlık arasına bir köprü görevi yaparken, Hıristiyan devşirmeler açısından da bir 'ocak' işlevi yüklenmiştir. Saim Savaş'ın deyişiyle, ilginç hususlardan biriyse 'Bektaşi Ocağı olarak kabul edilen devşirme Yeniçerilerin, Safevi tarafları Kızılbaş kesimlerin hizaya getirilmesinde bir güç olarak kullanılmasıdır.”
Mehmet Bayrak, Alevi - Bektaşi Edebiyatında Ermeni Aşıkları

Mehmet Bayrak
“Aleviler ile yerli Hıristiyanların ilişkileri he rzaman Alevilerle Sunnilerin ilişkilerinden daha samimi olmuştur. Çünkü bu iki kesim de, kendilerini egemen din karşısında 'öteki' olarak görüyordu. Bu gerçekliği misyoner raporlarında gördüğümüz gibi Türk Devletinin gizli belgelerinde de görüyoruz.”
Mehmet Bayrak, Alevi - Bektaşi Edebiyatında Ermeni Aşıkları

Mehmet Bayrak
“Abdülhamid'in Alevi ve Ezidileri Sunnileştirme politikası başarılı olmamış; ancak Kürt blokunun parçalanmasında ve misyonerlerin uzaklaştırılmasında başarılı olmuştu.

Öte yandan Arapların yanı sıra gerek Sunni gerekse Alevi Kürt aşiret reislerini yanına çekebilmek için Aşiret Mektebi'ni kuruyor ve Dersim'den kimi aşiret reislerinin çocuklarını da burada kendi ilkeleri doğrultusunda yetiştiriyordu. Yaptığı bir başka uygulama ise, bu gençlerin geldikleri yörelere misyoner niteliğinde Hanefi din adamları göndermekti.

Nitekim bu misyoner faaliyetinin sonucudur ki, Dersimli Aleviler o tarihten sonra başta cenaze törenleri olmak üzere kimi alanlarda Kuran'a başvuruyorlardı.”
Mehmet Bayrak, Alevi - Bektaşi Edebiyatında Ermeni Aşıkları

“Bu kitap Aleviliğin kadim ve kadıncıl bir inanç olduğuna dair edindiğim şüphenin labirentlerinde Ana Tanrıçaların ışığına uzanan kadıncıl YOL'dur. Tanrılar tarafından unutturma gazabı ile üzeri örtülmeye çalışılan Ana Tanrıça ve Tanrıçaların varlığını unutmayı süpürerek ortaya çıkarma çabasıdır.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır

“Sümerlerde ve sonrasında birçok toplumda görüyoruz ki aslan, şimdilerde bilindiği gibi erkekliği değil, dişiliği temsil ediyor. Aslanın erkekliği ve onun gücünü temsil etmesi, ataerkil toplumlarda erkeklerin kadınların güç ve iktidar unsurlarına el koyup kendilerine mal etmesinin tipik örneklerinden. Farklı dönem ve toplumlarda aslanın üzerinde yükselen tanrıça figürlerinin olduğu taş kabartmalar bunun en güzel delili. Aslanın dişiliği temsil etmesine Dersim Aleviliğinde de rastlıyoruz.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır
tags: alevi

“Gürdal Aksoy tarihin giderek aslan tasvirlerini takip ettiğinde onların tanrıçalarla bağlantılı olduğunu aktarır. Tanrıça Atargatis çeşitli paralar üzerinde ya bir aslanla ya da bir aslana binmiş olarak tasvir edilir. Antik dönemlerde bugünkü Dersi'i kapsayan bölgede tanrıça Anahita'nın da iki mühür üzerinde İştar gibi aslan üzerinde gösterilmiştir.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır
tags: alevi

“Dağ, çobanlık kültünü Dersim Aleviliğinde de görmekteyiz. Düzgün Baba keçileri olan ve dağda yaşayan bir evliya idi. Onun mağarası çok yüksek bir dağın doruğundaydı ve tabii ki Düzgün Baba erkekti. Bu akıllara kadıncıl inançların erkekleştirilerek sürdürüldüğünü göstermesi açısından önemli.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır
tags: alevi

“Alevilikte de hayvan figürleri ve o hayvanlarla tanrıça ve tanrılar gibi ilişki içinde olan Alevi evliyaları mevcut. Bir geyiğe bindiği rivayet edilen ve adını ondan alan Geyikli Baba, kadın erkek eşitliğine inanan, bunun için hayatı boyunca mücadele eden, kucağında her zaman ikisi de tanrıçaları simgeleyen hayvanlar olan aslan ve geyikler (ya da ceylan) görülen Hace Bektaş-ı Veli, ki kimi resimlerde güvercinle de görülür, gücünden dolayı aslan olarak rivayet edilen, aslan resimleriyle temsil edilen Ali, dağda keçilerini otlatan ve bir mağarada yaşayan Düzgün Baba bunlar arasında. Bunca veri ve havada asılı duran şüpheden sonra Düzgün Baba'nın erkek olup olmadığı da soru olarak akıllara takılmıyor değil,. Çünkü ataerkil tarih sadece olay ve olguları değil, kendi lehine dönüştürerek yazdığı tarihin içinde yer alan kimi kililerin, tanrıçaların dahi cinsiyetlerini de değiştirmiş, erkeğe dönüştürmüştür. Tıpkı ziyaretlerin adlarını değiştirip erkekleştirdiği gibi.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır
tags: alevi

“Alevilik inancının başat unsurları arasında yer alan doğa ve kadınların varlığı yine bu kadıncıl-kadim geçmişten kaynaklanmakta. Alevilik inancı kadınları çeşitli simge ve efsanelerle görünür kılar. Dağlar, nehirler, kimi hayvanlar bu figürler arasındadır. ‘Daha eski bir külte sahip olduğu kuvvetle muhtemel olan Munzur suyunun daha eski bir tarihi olmalıdır.’ der Aksoy ve böylece Aleviliğin İslam gibi tek tanrılı inançların çok ötesinde ve onları aşan temel yanına değinmiş olur. Yanılmaz da. İslamlaştırmaya ve böylece başkalaştırılmaya çalışan bir figür olarak Munzur için de Düzgün Baba gibi eski bir tanrıydı der. Eski uygarlıklarda bir nehrin tanrı ya da tanrıçalaştırıldığı bilinmekte. Çünkü su zaten ana tanrıçanın yaratılış efsanesinin ana maddesi idi. Ana tanrıçanın kendi de sudan var olmuştu.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır
tags: alevi

“Nuri Dersimi’nin de Munzur nehri gözelerinin tanrıça Anahit’in göğüslerinden fışkıran sütü simgelediğini aktardığını belirtir (Gürdal Aksoy) ve sorar: ‘Bu, Munzur’un Anahit’in bir devamı olup, sonradan erilleştirilmiş olduğu anlamına mı gelmektedir?”
Gülfer Akkaya
tags: alevi

“Kadınlara neden cadı diyor erkek egemen dinler? Çünkü cadıların olağanüstü güçleri vardır. O güçlerle toplumu ellerinde tutup değiştirebiliyorlardı. Kadınların cadılık diye atfedilen bu güçleri sihir değil aslında politik bir güçtü ve çok tanrıçalı-tanrılı dönemlere dayanıyordu. Kadınların sahip olduğu en büyük olağanüstü güç neydi? Var etmek, kendinden yaratmak… ilk yaratıcılar elbette ana tanrıçalardı. Yani kadınlar. Sonra tanrıçalar doğurmaya başlayacaklardı. Bunlarla da yetinmeyip hastalıklara karşı derman dağıtacak, ölüme karşı insanın yaşam süresini uzatacaklardı. Tarihteki ilk tıpçılar kadınlardı. Hastalıkları iyileştireceklerdi. Yani sadece var etmekle kalmayıp, ölümün daha erken gelmesini engelleyecek olan hastalıkları iyileştirmenin yollarını bulacakalardı. Böylece ölümsüzlüğü değilse bile ömrü uzatmış oluyorlardı.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır

“Bütün din-inançlar birbirini her zaman etkilemiştir. Aksi düşünülemez. Oysa inançlar birbirinden etkilenirler. Etkilenmekle aynı şey olmak birbirinden çok farklıdır. Bugün Alevilik inancı için İslam’a dahildir diyerek buna ilişkin Hz. Ali ve 12 İmamları gerekçe gösterenlerin gözden kaçırdıkları budur. Bunlar Aleviliğe İslam’dan geçmiştir; ama bunlar Aleviliğe çok sonradan dahil olmuş, Aleviliğin birçok unsurundan sadece biridir ve elbette asla tamamı değildir. Alevilik bunun çok öncesi ve çok daha fazlasıdır. Bu unsur dahilken bile inkar edilmeyecek olan şey Aleviliğin kadim ve kendi felsefesi, teolojisi bulunan bir inanç olduğudur. Başka bir inançtan etkilenince o inancın kendisi ya da mezhebi olunsaydı bugün tek tanrılı din-inançların hepsini bir tek ad altında toplamamız gerekecekti. Ve mesela İslam’a Yahudiliğin bir mezhebi gibi bakmamız gerekirdi. Bu mümkün mü?”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır

“Moğol ve Altaylarda ateşin ruhu dişidir ve bu ruhtan ot (od), ene (ana) diye bahsedilmektedir. Yanı sıra dağlar da dişiliği temsil eder. Şamanistler dağı canlı bir varlık olarak düşünür ve onun her şeyi duyduğunu kabul ederler. Şamanistlerde diğer inanç ve dinlerde olduğu gibi herhangi bir dini yapı ya da tapınak yoktur. Şamanistler için bir dağ, bir pınar ya da orman tapınak vazifesi görmüştür. Hace Bektaş-ı Veli de Hırka Dağı’nı seçmemiş midir ibadet için? Ya da Dersim kökenli Kürt Aleviliğinde Düzgün Baba da bir dağ başında, oradaki mağarada değil midir, üstelik keçileri otlatan bir çoban olarak? Alevi ulu kişilerinin dişiliği temsil eden dağların göğsünde sır’laşmaları basit bir tesadüf olmasa gerek! Ve o dağların bir kısmının kadın adlarıyla anılmasının…”
Gülfer Akkaya

“(Heterodoksi) tanımı Alevilik ya da sonradan Alevilik adı altında toplanacak olan inançlar için doğru bir kavram değildir. Örneğin Hristiyanlıkta Protestanları, İslamda Şiiliği bu kavramla açıklamak mümkün ve doğru; oysa Alevilik kendi başın bambaşka, özgün bir inançtır. Bu yanıyla heterodoksi kavramı Aleviliği karşılamadığı gibi Alevilik bu kavramla adlandırıldığında –amaç bu olmasa da- bizzat onun inkarına, yok edilmesine, ona karşı uygulanan asimilasyon politikalarının sürdürülmesine hizmet etmiş olacaktır.

(…)

Alevilik inancında ‘yol bir sürek bindir’ olarak tanımlanır. Bu çeşitliliğe bakıldığında bırakın Aleviliğin heteredoksi oluşunu, ontolojik olarak kendi içinde heteredoksiye müsaade etmemektedir. Çünkü heteredokside bir merkez, ana akım, yani temel, asıl olan, iktidar olan bir akım vardır. Diğerleri ona göre şekillenir, tanımlanır. Alevilikte böyle tek merkez yoktur. Yol’un tüm sürekleri değerlidir, eşittir. Yol bu süreklerin birliğidir, bu süreklerin toplamıdır. Farklılıklar ise muhalefet, sapma ya da zındıklık değil, aksine Alevileri oluşturan toplumların toplumsal, kültürel ve tarihselliklerinin ürünüdür.

(…)

Ahmet Yaşar Ocak’ın da haklı olarak belirttiği gibi, peygamber sonrasındaki hilafet meselesi üzerindeki tartışmalar, kavgalar Aleviliğin değil, Şiiliğin doğuş tarihidir. Oysa söz konusu bu tez Aleviliğin Şiilikten doğduğu şeklinde yanıltıcı varsayıma dayanmaktadır. Bu ise tarihsel olguya kesinlikle uymaz. Çünkü Kerbela olmasaydı da Alevilik olacaktı. Aleviliğin kökeninin ve doğuşunun ne hilafet kavgalarıyla ne de bu kavgaların cereyan ettiği mekanla ne de zamanla uzaktan yakından en ufak bir ilişkisi yoktur.”
Gülfer Akkaya, Yol Kadındır
tags: alevi

“Zühre yıldızı tarih boyunca Tanrıçaları temsil eden yıldızdır. Bugün Alevilerde kız çocuklarına verilen Zühre isminin geldiği kaynak olarak bu yıldız kadınları temsil eden önemli bir yıldızdır.”
Gülfer Akkaya, Yolun Kurucusu Kadıncık Ana

“Kadınları okutun diyen Hace Bektaş-ı Veli'nin neden bunu söylediğinin cevabı Kadıncık Ana, Fatma Bacı ve o dönem var olan kadınların kurduğu kadın teşkilatlarıdır, kadın dervişler, kadın tekkeleridir. Kadıncık Ana'nın Hace Bektaş-ı Veli'yi etkilemesinde, onunla beraber yeni bir süreği var etmesindedir. Kadınları okutun cümlesi, okur-yazarlık talebinin çok ötesine işaret ediyor, bu da kadınların toplumsal bir güç olduğu ve ancak bu toplumsal gücün kadınların önündeki engelleri kaldırabileceğine dair öngörüdür. Bu bilgi Hace Bektaş-ı Veli'ye kadınlardan geçmiştir. Döneminde yan yana durduğu, sırt sırta ortak mücadele, toplumsal olarak kendilerini var etme çabası içinde olan kadınlardan geçmiştir.”
Gülfer Akkaya, Yolun Kurucusu Kadıncık Ana

Mehmet Bayrak
“.. Yaresanlık olarak da geçen Alevilik çerçevesinde, salt 8-13. yüzyıllar arasında 30'u aşkın Yaresan Kürt şairi yetişmiştir. Bunların 10'dan fazlası kadın şairlerdir ki yarısı bir tanbur eşliğinde eserlerini terennüm etmektedir. Bilinen ilk Alevi Türk şairi 13. yüzyılda yaşayan Yunus Emre olduğu gözönüne alınırsa, sanırım Aleviliğin Türklerden önceki kaynakları daha iyi anlaşılır.”
Mehmet Bayrak, Kürt ve Alevi Tarihinde Horasan