Bunun Konsekuvınsları Olacak

Az önce bir yabancı dizi seyrederken bir kez daha fark ettim, kelimelerin anlamlarının fonetik ile, tını ile çok önemli bir bağı var. Yani, düz anlam ile kelime çok bir şey ifade etmiyor, etkisini yetkisini yitiriyor. Kelimeye mutlaka güçlü bir akustik destek lazım, yoksa büyüsü kaybolup gidiyor. Mesela adam dizide diyor ki;

-There will be consequences (der vil bi konsekuvensıs) - yani, "bunun sonuçları olacak" Bunu derken dişlerinin arasından tıslıyor, hatta biraz da tükürük saçıyor ve böyle ağzını dudağını büze büze "konsekuvıns" derken muhatabı altında eziliyor. Ama bunu türkçeye çevir, "bak, bunun sonuçları olacak" Eee, sonucunu yerim. Kelimenin hiç bir etkisi yok, büyüsü sıfır. Ekrandaki ağzını doldura doldura konsekuvıns dedi mi eriyip gidiyorsun, ödün patlıyor ve gerçekten "sonuç"larından tırsıp vazgeçiyorsun. Dizilerde, filmlerde de böyle; ingiliz söyleyince etkisi oluyor; türk kardeşim "bak, sonuçları olacak haa, söylemedi deme" dediğinde fısss...Bir de bu konsekuvıns'ın kankaları var. Dizideki eleman ardından ekliyor;"There will be repercussions, retributions (der vil bi ripörkaşıns, retribüşıns" - yani kabaca "yaptıklarının karşılığı olacak, cezasını çekeceksin" Ama olmuyor işte, o gavurcadaki fonetik, akustik yok! konsekuvıns ile adam kroşeyi çakıyor, ardından sağlı sollu ripörkaşşın, retribüğşın dedi mi senin kulaklarından beynine yıldırımlar çakıyor, ambale oluyorsun, seni ses ile dövüyor. O yüzden yabancı dizileri çevirince bize anlamsız geliyor: "bah bunun sonuçları olacak, karşılığı olacak, cezanı çekecen" dedi mi hiç bir inandırıcılığı yok. Biz de dizideki adam tırsıp geri adım atınca "eee, n'oldu ki şimdi" diyoruz haliyle. Bu durumu kompanse etmek için tek çare çevirilerde argoya, küfre kaçmak yoksa seyirciye o elektriği veremiyorsun. Dizideki adam "der vil bi konsekuvensıs" diye tısladığında "bak gardeşim, bu yaptıkların g.tünde patlayacak" demen lazım ki, seyirci o duyguyu alabilsin.İsimlerde de bu durum geçerli, almanların schweinsteiger (şıvaynnştayygır) diye bir futbolcusu vardı, resmen sahaya 13-14 kişi çıkmış gibi oluyorlardı. Maçta bunu savunmak, önünde durmak mümkün mü, seni adıyla eziyor. Zaten herif topu aldı mı dümdüz gidiyordu. Maçtan önce rakibin soyunma odasını düşünsene, örneğin takımda bir de Kim diye koreli futbolcu olsun, ağzıyla kuş tutsa yaranamaz:- Sen maçta Kim'i tutacaksın- Kimi tutacağım?- Kim'i işte, adım attırma elemana...- Aman hocam bırak yaa, yedek oturayım daha iyi...- Tamam o zaman, şıvaynşıtaygır sende- Yapma hocam ne diyorsun, benim çoluğum çocuğum varYaa işte, dilinize bir kelime kazandırırken, çocuğunuza isim koyarken sadece anlama, içeriğe bakmayın. Sese, fonetiğe, akustiğe, tınıya yani zarfa da bakın. Yoksaa... der vil bi konsekuvensıssssOnur'un Seyir Defteri
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 19, 2024 05:22
No comments have been added yet.


Onur Ataoğlu's Blog

Onur Ataoğlu
Onur Ataoğlu isn't a Goodreads Author (yet), but they do have a blog, so here are some recent posts imported from their feed.
Follow Onur Ataoğlu's blog with rss.