Bir Ülkenin Pul Koleksiyonu
Benim hesabımı takip edecek kadar yaşl… pardon, kıdemli arkadaşlarımın ekseriyeti gençliğinde (çeşitli saiklerle) pul koleksiyonu yapmıştır; o yüzden pul nedir, ne değildir, tarihçesi, amacı gibi konulara uzun uzun girmeyeyim. Ama Ankara Ulus’taki tarihi PTT binasında yer alan Pul Müzesi’ne giderseniz sadece pul koleksiyonu değil, yakın tarihe dair kapsamlı bir kültür ve tarih sergisine tanık olacaksınız.
Ne de olsa pullar, sadece ticari/idari birer değerli kağıt değil, toplumun gündemini, tercihlerini, dönemin ideolojisini yansıtan birer belge. Zarfa bilmem kaç kuruşluk bir kağıt yapıştırmanın ötesinde, üzerine basılan resim, desen, portre ile bir mesaj verme iddiasında. Müzede, Türkiye ve dünya tarihinden, son 100-150 yılda basılmış pullardan çok değerli bir seçki haricinde, PTT’nin tarihi boyunca yaşadığı tecrübeleri gösteren, posta treni vagonlarından postacı çantalarına; eski tip santraller ve telegraflardan kıyafet ve posta kutularına kadar aklınıza ne gelirse görebilirsiniz.
Aslında pulun tarihi çok da eskilere dayanmıyor; ilk pul 1840 yılında basılan ve Kraliçe Viktorya’nın profili ile taçlandırılan Penny Black. Matbaa konusunda epey bir rötar yaşayan Osmanlı ise, sadece 23 yıl sonra pul mevzuuna ısınmış ve 150 yıl sonra doblo araçların arka camında standartlaşan tuğranın bulunduğu ilk pul 1863’te basılmış. Ardından savaş dönemi, cumhuriyetin ilk yılları derken, gerek arap, gerek latin harfleriyle pul basımı hiç aksamamış ve savaşın en sıcak dönemlerinde bile sürmüş! Hatta genç cumhuriyetimiz o kadar işin gücün arasında Londra’da pul bastırmayı ihmal etmemiş; sanırım posta pulları o dönemin en önemli egemenlik sembollerinden biriydi.
Savaş sırasında bile posta hizmetlerinin ne kadar dikkatle, özen ve özveriyle yürütüldüğünü görebiliyorsunuz. Kurtuluş Savaşının devam ettiği yıllarda Ankara’ya gönderilen bir posta kartının yolculuğu beni hayretlere düşürdü. Antalya-Ankara yolunun kapalı olmasından dolayı, kart İngilizlerin kontrolündeki Port Said Limanına, oradan İzmir’deki İngiliz Posta Şubesine ve sonunda Ankara’ya iletilmiş. Demek ki bundan 100 yıl önce bile VPN uygulaması mevcutmuş; yurt içi iletişim ağları kesildiyse, yurt dışından hedefe ulaşmak mümkünmüş. İşin ilginci, taa Münih’ten yola çıkan kart, tüm bu yolculuğu yapıp bir ay içinde hedefine ulaşabilmiş! O yıllara ait pul/zarflar arasında gözüme hemen Fatsa çıkışlı bir mektup ilişti (algıda hemşericilik). 1921 yılında Fatsa’dan Samsun’a gönderilen bir mektup ve Fatsa’da bir postane olduğuna dair damgalar beni şaşırttı doğrusu…
Ardından cumhuriyet dönemi ve pulların giderek çeşitli tarihi/sosyal gelişmelerle ilişkilendirilmesi, eğitici, öğretici amaçlarla tasarlanması, ülkeler arasında dostluk ve dayanışma amacını gütmesi, önemli kişilikleri onurlandırması… Örneğin, 1945’te çıkarılan “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” için basılan pulların zarafeti, naifliği… Demokrat Partinin kurulması ve Adnan Menderes’in yükselişini tetikleyen bu vaka pul tarihine de geçmiş.
Müzede aklınıza gelmeyecek konu ve çeşitlilikte pullar var. “Zararlı böcekler” temalı bir grup pul basılmışsa, ardından “yararlı böcekler” konulu bir seri de basılıyor. Öyle ya, pul defterini eline alan doğaya çıkıp da önüne gelen böcüklerin üstüne basmasın, pullara bakıp ziyanlısını faidelisinden ayırt etsin. Uluslararası ilişkilerle ilgili basılan jest niteliğindeki pullar da belli bir dönemde hangi ülke ve halklarla nasıl ilişkiler içinde bulunduğumuzu hatırlatıyor. Bir çok ülke ile ikili ilişkilerimizin önemli dönemeçlerinde hatıra pulları basılmış elbette; düzenledikleri olimpiyatlar, kurtuluş günleri, önemli kayıpları için dayanışma…
Örneğin, Afrika ülkelerinin pullarında çok ilginç detaylara denk geldim. Çad Cumhuriyeti, Prenses Diana için öyle güzel pullar basmış ki, İngilizlerde yok böylesi. Togo Cumhuriyeti ise Marilyn Monroe 1962’de öldüğünde nefis bir seri yayınlamış. Yahu, Monroe kim, Togo nere diyorsunuz ama pul meselesi tamamen güncel ve kültürel işte; Togo’lular da, diğer dünya memleketleri gibi Marilyn’e hayran. Gana hükümeti ise politik/popüler insanlara bulaşmak istememiş, tamamen Disney karakterleri üzerinden harika bir seri yayınlamış.
Tabii bu pulların çizim/tasarım süreçleri merak uyandırıyor ve müzenin en ilginç kısımlarından biri, tasarım adımlarını görebileceğiniz sergiler. Yetenekli çizerlerin eserleri yetkililer tarafından inceleniyor, öneri ve talimatlarla geri gönderiliyor, bazen tamamen reddediliyor, bazen de birkaç iterasyondan sonra pulun tasarımı belirginleşiyor ve basıma gidiyor. Tüm bu süreçlerin analog yapıldığı yıllarda, tasarımların üzerine dolmakalem el yazısıyla düşülen notların zerafeti, işini oldukça ciddiye alan sanatçıların ve yöneticilerin basireti pul mevzunun ne kadar derin ve önemli olduğunu gösteriyor.
Beni bilirsiniz, yazıyı illa ki Japonya’ya bağlamadan bitiremem. Müzede hem Japonya’da basılan pullar, hem de iki ülke arasındaki ilişkiler onuruna özel tasarlanan eserler mevcut. 1964 Tokyo Olimpiyatlarından tutun da, 2024 diplomatik ilişkilerin yüzüncü yılına kadar güzel pullar basılmış. 1964 pulu 50 kuruş iken 2024 pulunun 29 lira olması (arada 6 sıfır atılmasına rağmen) ibretlik. Zaten 29 lira da ilgimi çekti, 25 değil, 30 değil, ama 29 lira? (Japon Yapmış kitabımdaki “Japonya ve asal sayılar bölümünü dönüp tekrar okuyabilirsiniz)
Ama aralarında kesinlikle en ilginç olanı, 1994 yılında Türkiye’de rafting’i tanıtmak için basılan bir pul; Japonya ile hiçbir ilgisi olmayan pulda, ünlü Japon tahta baskı (ukiyo-e) sanatçısı Hokusai’nin en tanınmış eseri olan “Kanagawa Açıklarında Büyük Dalga” eserinin kullanılmış olması şaşırtıcı. Sanatçı arkadaşımız eserin güzel bir uyarlamasını yapmış, ama pulun üzerine de açıkça yazdıkları gibi, “bir akarsu sporu” olan rafting için koskoca Pasifik Okyanusu dalgasının kullanılmış olması bizleri gülümsetiyor. Çoruh nereee, Kanagawa nere? Gambatte kudasai…
Onur'un Seyir Defteri
Onur Ataoğlu's Blog
- Onur Ataoğlu's profile
- 15 followers

