İnterregnum
Başka bir yazıda değinmiştim: Gramsci “interregnum” nitelemesinikullanırken Roma İmparatorluğu’nun kralsız kaldığı dönemleri hatırlatıyor, birtür fetret devrinin ruh halini tarif ediyordu. “Eskinin ölmekte olduğu amayeninin henüz doğamadığı zaman aralığı”ndan söz ediyor, muğlaklığı anlatırkenkaotik ve hastalıklı semptomların çoğaldığını vurguluyordu. Bu, yalnızcasiyasal iktidarın el değiştirmesiyle ilgili bir kriz değildi; enikonu bir dünyagörüşünün, bir anlam düzeninin, bir hegemonya biçiminin çözülmesiydi.Pek çok Marksist yazar “interregnum” kavramınıyaşadığımız “şimdiki zaman” için verimli biçimde kullanıyor. Eski değerlerhükmünü yitirir ama bir alışkanlık olarak sürmeye devam eder; yeniler isedoğmadan ömürsüzleşir, güdük kalır, daha ilk adımda yorulur. Kurumlarişlevsizleşir, otoriteler güvenirliğini yitirir, dil dahi eski anlamlarınıtaşımakta zorlanır. Gramsci’nin işaret ettiği o tutukluk tam olarak budur: tarihinkısa süreliğine kitlendiği an.
Bu kitlenmeyi yalnızca siyasetten okumak eksik olur;popüler kültür ve gündelik hayat da aynı boşlukta salınır. Evvelsi gün,yönetmen olmak için okuyan ve benimle meslektaşı gibi konuşan oğlum sinemayadair “yeni bir şey olmalı” diyerek delikanlıca hallenince bikbik konuşmaya, bu interregnum halininkültürel karşılığını sesli düşünmeye başladım. Bugünün tahkiyeleri, isterüreticisi ister tüketicisi olalım, bu aralıkta yeni bir iddia ortaya koyamıyor.Hiçbiri tam olarak geçmişe ait değil; geleceğe de değil. Eski biçimleri taklitederken onları ironik, hatta bazen yorgun jestlerle dönüştürüyorlar.
Dijital kültür, eski otorite ve anlatıları yerinden ettiama yenilerini de kuramadı. Herkes “söz sahibi”, ama güven başka yerdearanıyor. Gerçeğin yerini alan sayısız “yorum” dolaşıyor; fakat anlamın kendisieriyor. Gramsci’nin uyarısını hatırlayalım: “Kriz, eskilerin can çekişip ölürkenyenilerin doğamamasından ibarettir.” Yine de bu ara dönem yalnızcahastalıkların değil, yeni tahayyüllerin de doğum yeridir.
Interregnum, iyimser bir yorumla tarif edersek, çöküşdeğil, bir doğum sancısıdır. Bugünün karmaşası, yeni bir hegemonya biçiminin,yeni bir dilin ve yeni bir hissiyatın henüz şekillenememiş halidir, onu yaşıyoruz.Tarihe bakılırsa yaşanan radikal dönüşümlerin çoğu, tam da böyle aralıklarda;her şeyin belirsiz olduğu, ama hiçbir şeyin tamamen bitmediği geçiş anlarındaortaya çıkar.
Elbette karamsar olmak için daha çok neden var. Yine dedünyanın dönüşümüne dair ihtimali (umut ya da avuntu) henüz elimizden tümüylebırakamıyoruz.
Levent Cantek's Blog
- Levent Cantek's profile
- 44 followers

