Ingeborg Bachmann Quotes
Quotes tagged as "ingeborg-bachmann"
Showing 1-14 of 14
“Aldırmıyorum, gelişigüzel, ya, öyle mi, diyorum, çünkü birbirimize söylediğimiz sayılı şeylerle, ona gerçekten söylemek istediğim arasında bir hava boşluğu var; istediğim ona her şeyi söylemek, ama tek yaptığım burada oturmak...”
― Malina
― Malina
“Anlıyorsun değil mi, ateşli mektuplarım, ateşli çağrılarım, ateşli tutkularım, yanmış ellerimle kağıda döktüğüm bütün bir yangın -en çok korktuğum şey, bütün bunların bir parça yanmış kağıda dönüşebilme olasılığı. Dünyadaki tüm kağıtlar sonunda ya kömürleşmiştir ya da suda yumuşamıştır, çünkü ateşin üstüne hep suları püskürtür.
Malina: Eskiler, aptal biri için, onun kalbi yoktur, derlerdi. Aklın ve zekanın bulunduğu yer diye kalbi göstermişlerdi.
Kalbini her şeye açmak, tüm söylevlerini ve mektuplarını ateşe boğmak zorunda değilsin.
Ama ne kadar çok insanın yalnızca kafası var ve kafasından çok hiçbir şeyi yok, bir bilsen! Ve onların kalpleri yok.”
― Malina
Malina: Eskiler, aptal biri için, onun kalbi yoktur, derlerdi. Aklın ve zekanın bulunduğu yer diye kalbi göstermişlerdi.
Kalbini her şeye açmak, tüm söylevlerini ve mektuplarını ateşe boğmak zorunda değilsin.
Ama ne kadar çok insanın yalnızca kafası var ve kafasından çok hiçbir şeyi yok, bir bilsen! Ve onların kalpleri yok.”
― Malina
“Etimin konuk ettiği ruhum, ikiyüzlü ev sahibinden daha da büyük bir düzenbazdır. Her şeyden önce onunla karşılaşmaktan çekinmeyelim. Çünkü düşündüğüm hiçbir şeyin benimle ilişkisi yok. Her düşünce, yabancı tohumların yeşermesinden başka bir şey değil. Beni ilgilendiren hiçbir şeyi düşünecek gücüm yok, hep beni ilgilendirmeyen şeyleri düşünüyorum.
-Ingeborg Bachmann, Otuzuncu Yaş”
― Otuzuncu Yaş - Bütün Öyküler
-Ingeborg Bachmann, Otuzuncu Yaş”
― Otuzuncu Yaş - Bütün Öyküler
“Kendi yasama ihanet etmeden bu tasaları nasıl haklı görebilirdim? Girdiğiniz çıkmazların önemine nasıl inanabilirdim? Size gerçekten inandıkça, o güçsüz ve kendini beğenmiş sözlerinizden, o miskin davranışlarınızdan, o budalaca kuşkularınızdan daha fazla bir şey olduğunuza tamamen inandıkça, size nasıl inanabilirdim?”
― The Thirtieth Year: Stories
― The Thirtieth Year: Stories
“Her şey kafamın içinde birbirine karışmıştı. Dünyanın yönetimini ele aldık mı, çünkü bir gün bakarsın bizler yönetiriz dünyayı, biz fazlasıyla yetersizler, o zaman fazlasıyla yetersiz olalım istemezdim, bizimle bu dünyada yer alacakların da, bu tığ örgü masa örtülerinin, likörlerin, sağda solda duran bu hırpalanmış ağaçların, evlerdeki bu kokunun, bir kavşağı bir kavşağa güçlükle bağlayan bu caddelerin, bu kötü kâğıt kokan hastalık raporlarının, bu resmî okulların ve KENDİLERİYLE EŞİT OLDUĞUMUZ DÜŞÜNCESİNİ UYANDIRMAK İÇİN YUKARIDAKİLERİN BİZLERİ BUYUR ETTİKLERİ TUVALETLERİN.”
― The Thirtieth Year: Stories
― The Thirtieth Year: Stories
“Читання — це вада, яка може стати на місце всіх інших вад, або іноді замість них інтенсивно сприяти всім жити, це — відхилення, манія, що поглинає. Ні, наркотиків я не вживаю, вживаю книжки, безсумнівно, я маю свої вподобання, багато книжок залишають мене байдужою, деякі з них я вживаю лиш зранку, інші — тільки вночі, є книжки, від яких відірватись не можу, з ними ходжу по квартирі, переношу з кімнати до кухні, читаю навстоячки в коридорі, не користуюсь закладками, не ворушу при читанні вустами, читати навчилась я дуже рано і дуже добре..”
― Malina
― Malina
“Marcel ise şöyle öldü:
Bir gün bütün berduşların Paris'in kent manzarasından silinmelerine karar verilmişti. Sosyal yardım örgütü, aynı zamanda kentin doğru dürüst bir görünümde olmasıyla da ilgilenen ve düşünülebilecek en resmi nitelikteki sosyal yardım örgütünün ilgilileri, polisle birlikte Rue Monge'a geldiler, tek istedikleri, yaşlı adamları yaşama geri döndürmek, dolayısıyla da yaşama hazır olsunlar diye önce yıkayıp paklamaktı. Marcel yerinden kalkıp onlarla birlikte gitti, çok sakin bir adamdı, birkaç kadeh şarap sonra bile hâlâ bilge ve uysal kalabilen bir insandı. Gelmelerini o gün büyük bir olasılıkla hiç umursamamıştı, belki de caddedeki iyi yerine, metronun sıcak havasının mazgallardan dışarı çıktığı yere geri dönebileceğini düşünüyordu. Ama kamunun esenliği için yapılmış olan, içinde çok sayıda duşun bulunduğu yıkanma salonunda sıra Marcel'e de geldi, onu duşun altına soktular ve duş hiç kuşkusuz ne fazla sıcak, ne de fazla soğuktu, ama Marcel yıllardan beri ilk kez çıplaktı ve ilk kez suyun altına girmişti. Daha kimse durumu kavrayıp yardımına koşamadan düştü ve hemen oracıkta öldü. Ne demek istediğimi anlıyor musun! Malina, biraz ne yapacağını şaşırmış gibi bakıyor, oysa ne yapacağını asla şaşırmaz. Bu öyküyü anlatmayabilirdim. Ama duşu bir defa daha hissediyorum, Marcel'in üstündeki neleri yıkamaya hakları yoktu, bunu biliyorum. Eğer bir insan kendi mutluluğun buharları arasında yaşıyorsa, eğer bir insanın "Allah sizden razı olsun"un dışında söyleyecek pek sözü yoksa, o zaman o insanı yıkamaya kalkışmamalı, o insan için iyi olanı o insanın üstünden yıkayıp akıtmamalı, birini olmayan bir yaşam için arındırmaya kalkışmamalı...”
― Malina
Bir gün bütün berduşların Paris'in kent manzarasından silinmelerine karar verilmişti. Sosyal yardım örgütü, aynı zamanda kentin doğru dürüst bir görünümde olmasıyla da ilgilenen ve düşünülebilecek en resmi nitelikteki sosyal yardım örgütünün ilgilileri, polisle birlikte Rue Monge'a geldiler, tek istedikleri, yaşlı adamları yaşama geri döndürmek, dolayısıyla da yaşama hazır olsunlar diye önce yıkayıp paklamaktı. Marcel yerinden kalkıp onlarla birlikte gitti, çok sakin bir adamdı, birkaç kadeh şarap sonra bile hâlâ bilge ve uysal kalabilen bir insandı. Gelmelerini o gün büyük bir olasılıkla hiç umursamamıştı, belki de caddedeki iyi yerine, metronun sıcak havasının mazgallardan dışarı çıktığı yere geri dönebileceğini düşünüyordu. Ama kamunun esenliği için yapılmış olan, içinde çok sayıda duşun bulunduğu yıkanma salonunda sıra Marcel'e de geldi, onu duşun altına soktular ve duş hiç kuşkusuz ne fazla sıcak, ne de fazla soğuktu, ama Marcel yıllardan beri ilk kez çıplaktı ve ilk kez suyun altına girmişti. Daha kimse durumu kavrayıp yardımına koşamadan düştü ve hemen oracıkta öldü. Ne demek istediğimi anlıyor musun! Malina, biraz ne yapacağını şaşırmış gibi bakıyor, oysa ne yapacağını asla şaşırmaz. Bu öyküyü anlatmayabilirdim. Ama duşu bir defa daha hissediyorum, Marcel'in üstündeki neleri yıkamaya hakları yoktu, bunu biliyorum. Eğer bir insan kendi mutluluğun buharları arasında yaşıyorsa, eğer bir insanın "Allah sizden razı olsun"un dışında söyleyecek pek sözü yoksa, o zaman o insanı yıkamaya kalkışmamalı, o insan için iyi olanı o insanın üstünden yıkayıp akıtmamalı, birini olmayan bir yaşam için arındırmaya kalkışmamalı...”
― Malina
“Malina'yla ilişkim yıllar boyu sonuç vermeyen karşılaşmalardan, düşünülebilecek en büyük yanlış anlamalardan ve birkaç budalaca düşten ibaret kaldı - yani başka insanlarla aramda olanlardan çok daha büyük yanlış anlamalar, demek istediğim. Ama şu da var ki, daha başlangıçtan onun egemenliği altına girmiştim; benim felaketin olacağını, Malina'nın yerinin, o daha hayatıma girmezden önce Malina tarafından alındığını erken anlamış olmalıyım. Esirgendiğim tek şey, onunla çok erken bir araya gelmekti, ya da ben kendimi bundan korudum.”
― Malina
― Malina
“Düşünmemi öngördükleri şeyleri de düşünebilmekten tümüyle acizim, bir tarihi, bir işi, bir randevuyu; sabahın altısında mutsuzluğumun sınırsızlığından daha açık ve seçik algıladığım bir şey yok, çünkü asla kesilmek bilmeyen bir acı, hak edilmiş, tüm benliğimi saran bir acı,tüm sinir uçlarına eşit oranda dağılmakta, her zaman. Çok yorgunum, evet, size söyleyebilirim, çok yorgunum...”
― Malina
― Malina
“Öyle sanıyorum ki, sorular üzerinde düşünebilmem için bana yeterince uzun zaman bıraktınız, karşı çıkıcı bir tavır almama yetecek uzunlukta bir zaman.
"Siz, Sözcükler"i (Ihr Worte) yazdığımda, artık şiir yazmaya cesaret edemeyeli beş yıl olmuştu, artık tek bir şiir bile yazmak istemiyordum, adına şiir denen yaratıdan bir daha kaleme almayı kendime yasaklamıştım. Şiirlere bir düşmanlığım yok elbet, ama şunu düşünmelisiniz ki, insan ansızın her şeye karşı çıkabilir, her metafora, her tınıya, sözcükleri bir araya getirmeye ilişkin her türlü zorlamaya, sözcüklerle görüntülerin bu mutlak anlamda mutlu birlikteliğine karşı çıkabilir. İnsan bunun ne olduğunu, ne olması gerektiğini bir kez daha denetlemek için, bu birlikteliği boğmak isteyebilir.
Şiirler üzerine bildiklerim hâlâ az, ama bildiğim az şeyler arasında kuşku denen şey de var. Kendinden yeterince kuşkulanmalısın, sözcüklerden kuşkulanmalısın, demişimdir kendime sık sık, dilden kuşkulan, bu kuşkuyu derinleştir -derinleştir ki, günün birinde belki yeni bir şey ortaya çıkabilsin- ya da artık hiçbir şey çıkmasın.”
― Bu Tufandan Sonra
"Siz, Sözcükler"i (Ihr Worte) yazdığımda, artık şiir yazmaya cesaret edemeyeli beş yıl olmuştu, artık tek bir şiir bile yazmak istemiyordum, adına şiir denen yaratıdan bir daha kaleme almayı kendime yasaklamıştım. Şiirlere bir düşmanlığım yok elbet, ama şunu düşünmelisiniz ki, insan ansızın her şeye karşı çıkabilir, her metafora, her tınıya, sözcükleri bir araya getirmeye ilişkin her türlü zorlamaya, sözcüklerle görüntülerin bu mutlak anlamda mutlu birlikteliğine karşı çıkabilir. İnsan bunun ne olduğunu, ne olması gerektiğini bir kez daha denetlemek için, bu birlikteliği boğmak isteyebilir.
Şiirler üzerine bildiklerim hâlâ az, ama bildiğim az şeyler arasında kuşku denen şey de var. Kendinden yeterince kuşkulanmalısın, sözcüklerden kuşkulanmalısın, demişimdir kendime sık sık, dilden kuşkulan, bu kuşkuyu derinleştir -derinleştir ki, günün birinde belki yeni bir şey ortaya çıkabilsin- ya da artık hiçbir şey çıkmasın.”
― Bu Tufandan Sonra
“Ama anımsama dendiğinde, belleğim yalnızca alışılmış anıları, geride kalmış, eskitilmiş, terk edilmiş şeyleri dile getiriyorsa eğer o zaman, içinde artık beni hiçbir şeyin rahatsız etmemesi gereken bir anılar dağarcığından henüz uzağım, hem de çok uzağım demektir.”
― Malina
― Malina
“მე: (lamentandosi) რა აღარ ვისწავლე, რა არ გავიგე მთელი ამ წლების განმავლობაში, ამდენი მსხვერპლის ფასად, და წარმოიდგინე, რამხელა ძალისხმევად დამიჯდა!
მალინა: რასაკვირველია, არაფერი გისწავლია. შენ ისწავლე, რაც უკვე იყო შენში, რაც უკვე იცოდი. გეცოტავება?
მე: ეგებ მართალიც ხარ. ახლა ზოგჯერ ვფიქრობ, რომ უბრალოდ საკუთარ თავს ვიბრუნებ, ისეთს, როგორიც ოდესღაც ვიყავი. მეტისმეტად მსიამოვნებს ფიქრი იმ დროზე, როცა ყველაფერი მქონდა, როცა მხიარულება ნამდვილი მხიარულება იყო, როცა სერიოზული ვიყავი, კარგი სერიოზულობით. (quasi glissando) მერე ყველაფერი დაზიანდა, გაფუჭდა, გაცვდა, გაიქუცა და ბოლოს დაინგრა. (moderato) ნელ-ნელა გამოვსწორდი, შევავსე, რაც სულ უფრო მაკლდებოდა, და ვთვლი, რომ გამოვჯანმრთელდი. ასე რომ, უკვე თითქმის ისეთივე ვარ, როგორიც ვიყავი. (sotto voce) მაგრამ ეს გზა რა საჭირო იყო?
მალინა: სულ არ იყო საჭირო ეს გზა, კი ყველასთვის ხსნილია, მაგრამ არა ყველას გასავლელი. მაგრამ კარგი იქნებოდა, ერთ დღესაც გადანაცვლებულიყო კვლავ ნაპოვნი მე და მომავალი მე, რომელიც ძველი მე ვეღარ იქნება. დაძაბვის გარეშე, ავადმყოფობის გარეშე, წუხილის გარეშე.
მე: (tempo giusto) საკუთარი თავის გამო აღარ ვწუხვარ.
მალინა: ამას მაინც ველოდი, ეს უკვე საიმედო მიღწევაა. შენ გამო, რომელიმე ჩვენგანის გამო, ვინ იტირებდა?
მე: საერთოდ რატომ ტირიან სხვების გამო?
მალინა: ესეც უნდა მორჩეს, იმიტომ რომ სხვები ზუსტად ისევე არ იმსახურებენ, რომ მათ გამო ტიროდნენ, როგორც შენ არ იმსახურებ, რომ შენ გამო ვიტირო. რას გარგებდა, იმხანად ტიმბუქტუში ან ადელაიდაში რომ ეტირა ვინმეს კლაგენფურტელი ბავშვის გამო, რომელიც ნანგრევებში მოყვა, რომელიც ტბის პირას ხეების ქვეშ, მიწაზე იწვა, საჰაერო თავდასხმის დროს, და მერე პირველად ნახა თავის გარშემო მკვდრები და დაჭრილები. ამრიგად, სხვების გამო ნუ იტირებ, ისიც ეყოფათ, რომ საკუთარი ტყავი უნდა გადაირჩინონ ან რამენაირად გაიყვანონ ის საათები, რომლებიც მათ მოკვლამდე რჩება. მათ არ სჭირდებათ ცრემლები made in Austria. გარდა ამისა, ტირილი მერე იწყება, გაგანია მშვიდობის ხანაში, შენ ასე უწოდე ერთხელ ამ დროს, მყუდრო სავარძელში, როცა აღარ ისვრიან და აღარაფერი იწვის. შიმშილი სხვა დროსაც გიწევს, ქუჩაში, დანაყრებულ გამვლელებს შორის. კინოში სულელურ საშინელებთა ფილმს რომ აჩვენებენ, მართლა გეშინია. ზამთარში კი არ იყინები, არამედ ზაფხულის დღეს, ზღვის პირას. ეს სად მოხდა? ყველაზე მეტად როდის შეგცივდა? ეს ხომ მშვენიერი, ოქტომბრისთვის უჩვეულოდ თბილი დღე იყო, ზღვის პირას. ასე რომ, სხვების გამო გინდ მშვიდად იყავი, გინდ გამუდმებით იღელვე. ვერაფერს შეცვლი.
მე: (piu mosso) მაგრამ თუ ვერას გახდები, ვერაფრით შეეწევი, აბა, რა უნდა ქნა? იმიტომ რომ მთლად ასე, არაფრის კეთება, არაადამიანური იქნებოდა.
მალინა: სიმშვიდე შეიტანე შფოთვაში. შფოთვა შეიტანე სიმშვიდეში.
მე: (dolente, molto mosso) ნეტა როდის დადგება ის დრო, როცა ამას მივაღწევ, როცა შემეძლება, ერთდროულად ვაკეთო და აღარაფერი ვაკეთო? როდის დადგება ის დრო, როცა ამისთვის დროს გამოვნახავ?! როდის დადგება დრო, როცა მცდარად არ გადავარჩევ, მცდარად არ შემეშინდება და არ დავიტანჯები, უაზროდ არ დავფიქრდები, გამუდმებით და უაზროდ აღარაფერს დავუფიქრდები. (tutte le corde) ასეა?
მალინა: როგორც გენებოს.
მე: აღარ გკითხო?
მალინა: ესეც კითხვაა.”
― Malina
მალინა: რასაკვირველია, არაფერი გისწავლია. შენ ისწავლე, რაც უკვე იყო შენში, რაც უკვე იცოდი. გეცოტავება?
მე: ეგებ მართალიც ხარ. ახლა ზოგჯერ ვფიქრობ, რომ უბრალოდ საკუთარ თავს ვიბრუნებ, ისეთს, როგორიც ოდესღაც ვიყავი. მეტისმეტად მსიამოვნებს ფიქრი იმ დროზე, როცა ყველაფერი მქონდა, როცა მხიარულება ნამდვილი მხიარულება იყო, როცა სერიოზული ვიყავი, კარგი სერიოზულობით. (quasi glissando) მერე ყველაფერი დაზიანდა, გაფუჭდა, გაცვდა, გაიქუცა და ბოლოს დაინგრა. (moderato) ნელ-ნელა გამოვსწორდი, შევავსე, რაც სულ უფრო მაკლდებოდა, და ვთვლი, რომ გამოვჯანმრთელდი. ასე რომ, უკვე თითქმის ისეთივე ვარ, როგორიც ვიყავი. (sotto voce) მაგრამ ეს გზა რა საჭირო იყო?
მალინა: სულ არ იყო საჭირო ეს გზა, კი ყველასთვის ხსნილია, მაგრამ არა ყველას გასავლელი. მაგრამ კარგი იქნებოდა, ერთ დღესაც გადანაცვლებულიყო კვლავ ნაპოვნი მე და მომავალი მე, რომელიც ძველი მე ვეღარ იქნება. დაძაბვის გარეშე, ავადმყოფობის გარეშე, წუხილის გარეშე.
მე: (tempo giusto) საკუთარი თავის გამო აღარ ვწუხვარ.
მალინა: ამას მაინც ველოდი, ეს უკვე საიმედო მიღწევაა. შენ გამო, რომელიმე ჩვენგანის გამო, ვინ იტირებდა?
მე: საერთოდ რატომ ტირიან სხვების გამო?
მალინა: ესეც უნდა მორჩეს, იმიტომ რომ სხვები ზუსტად ისევე არ იმსახურებენ, რომ მათ გამო ტიროდნენ, როგორც შენ არ იმსახურებ, რომ შენ გამო ვიტირო. რას გარგებდა, იმხანად ტიმბუქტუში ან ადელაიდაში რომ ეტირა ვინმეს კლაგენფურტელი ბავშვის გამო, რომელიც ნანგრევებში მოყვა, რომელიც ტბის პირას ხეების ქვეშ, მიწაზე იწვა, საჰაერო თავდასხმის დროს, და მერე პირველად ნახა თავის გარშემო მკვდრები და დაჭრილები. ამრიგად, სხვების გამო ნუ იტირებ, ისიც ეყოფათ, რომ საკუთარი ტყავი უნდა გადაირჩინონ ან რამენაირად გაიყვანონ ის საათები, რომლებიც მათ მოკვლამდე რჩება. მათ არ სჭირდებათ ცრემლები made in Austria. გარდა ამისა, ტირილი მერე იწყება, გაგანია მშვიდობის ხანაში, შენ ასე უწოდე ერთხელ ამ დროს, მყუდრო სავარძელში, როცა აღარ ისვრიან და აღარაფერი იწვის. შიმშილი სხვა დროსაც გიწევს, ქუჩაში, დანაყრებულ გამვლელებს შორის. კინოში სულელურ საშინელებთა ფილმს რომ აჩვენებენ, მართლა გეშინია. ზამთარში კი არ იყინები, არამედ ზაფხულის დღეს, ზღვის პირას. ეს სად მოხდა? ყველაზე მეტად როდის შეგცივდა? ეს ხომ მშვენიერი, ოქტომბრისთვის უჩვეულოდ თბილი დღე იყო, ზღვის პირას. ასე რომ, სხვების გამო გინდ მშვიდად იყავი, გინდ გამუდმებით იღელვე. ვერაფერს შეცვლი.
მე: (piu mosso) მაგრამ თუ ვერას გახდები, ვერაფრით შეეწევი, აბა, რა უნდა ქნა? იმიტომ რომ მთლად ასე, არაფრის კეთება, არაადამიანური იქნებოდა.
მალინა: სიმშვიდე შეიტანე შფოთვაში. შფოთვა შეიტანე სიმშვიდეში.
მე: (dolente, molto mosso) ნეტა როდის დადგება ის დრო, როცა ამას მივაღწევ, როცა შემეძლება, ერთდროულად ვაკეთო და აღარაფერი ვაკეთო? როდის დადგება ის დრო, როცა ამისთვის დროს გამოვნახავ?! როდის დადგება დრო, როცა მცდარად არ გადავარჩევ, მცდარად არ შემეშინდება და არ დავიტანჯები, უაზროდ არ დავფიქრდები, გამუდმებით და უაზროდ აღარაფერს დავუფიქრდები. (tutte le corde) ასეა?
მალინა: როგორც გენებოს.
მე: აღარ გკითხო?
მალინა: ესეც კითხვაა.”
― Malina
“მე: (tempo giusto) წადი შენ, ვახშმამდე იმუშავე, მერე დაგიძახებ. არა, არაფერს მოვამზადებ, ამაზე დრო რატომ დავკარგო. გავიდეთ სადმე, ახლოს, ორიოდე ნაბიჯში, რამე პატარა დუქანში, სადმე, სადაც ხმაურია, ჭამენ და სვამენ, რომ სამყარო ერთხელაც წარმოვიდგინოთ. Zum Alten Heller.
მალინა: შენი ნებაა.
მე: ჩემს ნებაზე გატარებ. შენც ჩემს ნებაზე გატარებ.
მალინა: ჩემო საყვარელო, მოდი, ვაცადოთ!
მე: ყველაფერი იმით დამთავრდება, რომ ყველაფერი ჩემი ნება იქნება.
მალინა: ეს განდიდების მანიაა. ასე სულ ერთი მანიიდან მეორეში გადავარდები.
მე: (senza licenza) არა. თუ ყველაფერი ისე გაგრძელდება, როგორც შენ მეუბნები, ქმედება უმოქმედობად იქცევა. მაშინ ეს მზარდი კი არა, კლებადი მანია იქნება.
მალინა: არა. შენ სულ იმატებ, და თუ აღარ აწონ-დაწონი, აღარც აიწონები, შეიძლება, კიდევ მოიმატო, სულ მეტი და მეტი.
მე: (tempo) რა მოვიმატო, როცა ძალა აღარაა?
მალინა: შიში იმატებს.
მე: ანუ, გაშინებ.
მალინა: მე არა, საკუთარ თავს კი ნამდვილად. ამ შიშს სიმართლე ბადებს. მაგრამ ის კი შეგეძლება, რომ საკუთარ თავს თვალი ადევნო. თითქმის გულგრილად, იმიტომ რომ აქ აღარ იქნები.
მე: (abbandonandosi) რატომ აღარ ვიქნები? არა, არ მესმის შენი! მაგრამ მაშინ საერთოდ აღარაფერი მესმის... მაშინ ხომ მე თავად უნდა მოვიშორო საკუთარი თავი!
მალინა: იმიტომ რომ თუ დაიშავებ, მხოლოდ არგებ საკუთარ თავს. ესაა ყველა ბრძოლის დასაწყისი და დასასრული. შენს თავს უკვე საკმარისად ავნე. ეს ძალიან გარგებს. მაგრამ შენ არა, როგორც გგონია.
მე: (tutto il clavicembalo) აჰ! სხვა ვარ, და შენ ამბობ, რომ კიდევ სულ სხვა ვიქნები!
მალინა: არა. რა სისულელეა. შენ ნამდვილად შენ ხარ, ამას ვეღარ შეცვლი. მაგრამ ერთი მე შეპყრობილია, მეორე მე მოქმედებს. შენ კი აღარ იმოქმედებ.
მე: (diminuendo) მოქმედება არასოდეს მყვარებია.
მალინა: მაგრამ ხომ მოქმედებდი. ხომ დაუშვი, რომ შენზე ემოქმედათ და განეხილე და მოლაპარაკებები ეწარმოებინათ შენ გამო.
მე: (non troppo vivo) არც ეს მინდოდა. ჩემი მტრების წინააღმდეგაც კი არასოდეს მიმოქმედია.
მალინა: არც ერთ მტერს არ დაუნახიხარ, არ დაგავიწყდეს, და არც შენ გინახავს რომელიმე მათგანი.
მე: არ მჯერა. (vivacissimamente) ერთი ნანახი მყავს, იმანაც დამინახა, მაგრამ ბოლომდე მაინც ვერა.
მალინა: რა უცნაური მცდელობაა! ისიც გინდა, რომ სათანადოდ დაგინახონ? ეგებ მეგობრებისგანაც ამას ელი?
მე: (presto, agitato) გაჩერდი, ამის ვის სჯერა, მეგობრები არ არსებობენ, რაღაც დროით, წამით- შესაძლოა, კი. (con fouco) მაგრამ მტრები ნამდვილად გვყავს.
მალინა: შეიძლება, ისინიც კი არ არიან... ისინიც კი.
მე: (tempo) არიან, ვიცი.
მალინა: ეს ხომ არ გამორიცხავს, რომ მტერი თვალწინ გიდგას.
მე: მაშ, შენ ყოფილხარ. მაგრამ არ ხარ.”
― Malina
მალინა: შენი ნებაა.
მე: ჩემს ნებაზე გატარებ. შენც ჩემს ნებაზე გატარებ.
მალინა: ჩემო საყვარელო, მოდი, ვაცადოთ!
მე: ყველაფერი იმით დამთავრდება, რომ ყველაფერი ჩემი ნება იქნება.
მალინა: ეს განდიდების მანიაა. ასე სულ ერთი მანიიდან მეორეში გადავარდები.
მე: (senza licenza) არა. თუ ყველაფერი ისე გაგრძელდება, როგორც შენ მეუბნები, ქმედება უმოქმედობად იქცევა. მაშინ ეს მზარდი კი არა, კლებადი მანია იქნება.
მალინა: არა. შენ სულ იმატებ, და თუ აღარ აწონ-დაწონი, აღარც აიწონები, შეიძლება, კიდევ მოიმატო, სულ მეტი და მეტი.
მე: (tempo) რა მოვიმატო, როცა ძალა აღარაა?
მალინა: შიში იმატებს.
მე: ანუ, გაშინებ.
მალინა: მე არა, საკუთარ თავს კი ნამდვილად. ამ შიშს სიმართლე ბადებს. მაგრამ ის კი შეგეძლება, რომ საკუთარ თავს თვალი ადევნო. თითქმის გულგრილად, იმიტომ რომ აქ აღარ იქნები.
მე: (abbandonandosi) რატომ აღარ ვიქნები? არა, არ მესმის შენი! მაგრამ მაშინ საერთოდ აღარაფერი მესმის... მაშინ ხომ მე თავად უნდა მოვიშორო საკუთარი თავი!
მალინა: იმიტომ რომ თუ დაიშავებ, მხოლოდ არგებ საკუთარ თავს. ესაა ყველა ბრძოლის დასაწყისი და დასასრული. შენს თავს უკვე საკმარისად ავნე. ეს ძალიან გარგებს. მაგრამ შენ არა, როგორც გგონია.
მე: (tutto il clavicembalo) აჰ! სხვა ვარ, და შენ ამბობ, რომ კიდევ სულ სხვა ვიქნები!
მალინა: არა. რა სისულელეა. შენ ნამდვილად შენ ხარ, ამას ვეღარ შეცვლი. მაგრამ ერთი მე შეპყრობილია, მეორე მე მოქმედებს. შენ კი აღარ იმოქმედებ.
მე: (diminuendo) მოქმედება არასოდეს მყვარებია.
მალინა: მაგრამ ხომ მოქმედებდი. ხომ დაუშვი, რომ შენზე ემოქმედათ და განეხილე და მოლაპარაკებები ეწარმოებინათ შენ გამო.
მე: (non troppo vivo) არც ეს მინდოდა. ჩემი მტრების წინააღმდეგაც კი არასოდეს მიმოქმედია.
მალინა: არც ერთ მტერს არ დაუნახიხარ, არ დაგავიწყდეს, და არც შენ გინახავს რომელიმე მათგანი.
მე: არ მჯერა. (vivacissimamente) ერთი ნანახი მყავს, იმანაც დამინახა, მაგრამ ბოლომდე მაინც ვერა.
მალინა: რა უცნაური მცდელობაა! ისიც გინდა, რომ სათანადოდ დაგინახონ? ეგებ მეგობრებისგანაც ამას ელი?
მე: (presto, agitato) გაჩერდი, ამის ვის სჯერა, მეგობრები არ არსებობენ, რაღაც დროით, წამით- შესაძლოა, კი. (con fouco) მაგრამ მტრები ნამდვილად გვყავს.
მალინა: შეიძლება, ისინიც კი არ არიან... ისინიც კი.
მე: (tempo) არიან, ვიცი.
მალინა: ეს ხომ არ გამორიცხავს, რომ მტერი თვალწინ გიდგას.
მე: მაშ, შენ ყოფილხარ. მაგრამ არ ხარ.”
― Malina
“მალინა: აღარ იბრძოლო. რას ებრძვი? აღარ გჭირდება არც წინ და აღარც უკანსვლა, სხვანაირად ბრძოლა უნდა ისწავლო. ესაა ბრძოლის ერთადერთი სახეობა, რომელიც შენთვის ნებადართულია.
მე: მაგრამ მე ხომ უკვე ვიცი, როგორ. როგორც იქნა, საპასუხო დარტყმას მივაყენებ, იმიტომ რომ ფეხზე მყარად ვდგები. ამ წლებში ძალიან მყარად დავდექი.
მალინა: და გიხარია?
მე: (con sordina) ბატონო?
მალინა: რა მოხდენილად არიდებ თავს კითხვებს! ერთ ადგილზე უნდა გაჩერდე. ეს შენი ადგილი უნდა იყოს. არც წინ უნდა გაიჭრა და არც უკან დაიხიო. მაშინ ამ ადგილას, ერთადერთ ადგილას, რომელიც გეკუთვნის, გამარჯვებას შეძლებ.
მე: (com brio) გამარჯვება! ვინღა ახსენებს გამარჯვებას, როცა ნიშანი, რომლითაც გამარჯვება შეიძლებოდა, დაკარგულია.
მალინა: ამას კვლავ ასე ჰქვია: გამარჯვება. და ყოველგვარი ხრიკების გარეშე მოიპოვებ, ძალადობის გარეშე. მაგრამ შენი მე არ გაიმარჯვებს, არამედ...
მე: (allegro) არამედ... ხედავ?
მალინა: ამას შენი მე არ იზამს.
მე: (forte) რითაა ჩემი მე სხვებზე უარესი?
მალინა: არაფრით. ყველაფრით. იმიტომ რომ შენ მხოლოდ იმის კეთება შეგიძლია, რაც უსარგებლოა. ესაა უპატიებელი.
მე: (piano) თუნდაც უპატიებელი იყოს, მინდა, სულ ვიქსაქსებოდე, ვიბნეოდე, ვიკარგებოდე.
მალინა: შენ რა გინდა, ეს აღარ ითვლება. ნამდვილ ადგილას აღარაფერი გექნება სასურველი. იქ ისე ძალიან შენ იქნები, რომ შეძლებ, მეს შეელიო. ეს პირველი ადგილი იქნება, სადაც სამყაროს ვინმე განკურნავს.
მე: ეს მე უნდა დავიწყო?
მალინა: ყველაფერი დაგიწყია, ასე რომ ესეც უნდა დაიწყო. და ყველაფერს შეწყვეტ.
მე: (pensieroso) მე?
მალინა: ჯერ ისევ სიამოვნებით ამბობ, ხომ, ამ მეს? ჯერაც წონი? მაშ, აწონე!
მე: (tempo giusto) მაგრამ მე ხომ მხოლოდ ახლა დავიწყე მისი შეყვარება.
მალინა: როგორ ფიქრობ, რამდენად გეყვარება?
მე: (appassionato e con molto sentimento) ძალიან. მეტისმეტადაც კი. ისე მეყვარება, როგორც ჩემი მოყვასი, როგორც შენ!”
― Malina
მე: მაგრამ მე ხომ უკვე ვიცი, როგორ. როგორც იქნა, საპასუხო დარტყმას მივაყენებ, იმიტომ რომ ფეხზე მყარად ვდგები. ამ წლებში ძალიან მყარად დავდექი.
მალინა: და გიხარია?
მე: (con sordina) ბატონო?
მალინა: რა მოხდენილად არიდებ თავს კითხვებს! ერთ ადგილზე უნდა გაჩერდე. ეს შენი ადგილი უნდა იყოს. არც წინ უნდა გაიჭრა და არც უკან დაიხიო. მაშინ ამ ადგილას, ერთადერთ ადგილას, რომელიც გეკუთვნის, გამარჯვებას შეძლებ.
მე: (com brio) გამარჯვება! ვინღა ახსენებს გამარჯვებას, როცა ნიშანი, რომლითაც გამარჯვება შეიძლებოდა, დაკარგულია.
მალინა: ამას კვლავ ასე ჰქვია: გამარჯვება. და ყოველგვარი ხრიკების გარეშე მოიპოვებ, ძალადობის გარეშე. მაგრამ შენი მე არ გაიმარჯვებს, არამედ...
მე: (allegro) არამედ... ხედავ?
მალინა: ამას შენი მე არ იზამს.
მე: (forte) რითაა ჩემი მე სხვებზე უარესი?
მალინა: არაფრით. ყველაფრით. იმიტომ რომ შენ მხოლოდ იმის კეთება შეგიძლია, რაც უსარგებლოა. ესაა უპატიებელი.
მე: (piano) თუნდაც უპატიებელი იყოს, მინდა, სულ ვიქსაქსებოდე, ვიბნეოდე, ვიკარგებოდე.
მალინა: შენ რა გინდა, ეს აღარ ითვლება. ნამდვილ ადგილას აღარაფერი გექნება სასურველი. იქ ისე ძალიან შენ იქნები, რომ შეძლებ, მეს შეელიო. ეს პირველი ადგილი იქნება, სადაც სამყაროს ვინმე განკურნავს.
მე: ეს მე უნდა დავიწყო?
მალინა: ყველაფერი დაგიწყია, ასე რომ ესეც უნდა დაიწყო. და ყველაფერს შეწყვეტ.
მე: (pensieroso) მე?
მალინა: ჯერ ისევ სიამოვნებით ამბობ, ხომ, ამ მეს? ჯერაც წონი? მაშ, აწონე!
მე: (tempo giusto) მაგრამ მე ხომ მხოლოდ ახლა დავიწყე მისი შეყვარება.
მალინა: როგორ ფიქრობ, რამდენად გეყვარება?
მე: (appassionato e con molto sentimento) ძალიან. მეტისმეტადაც კი. ისე მეყვარება, როგორც ჩემი მოყვასი, როგორც შენ!”
― Malina
All Quotes
|
My Quotes
|
Add A Quote
Browse By Tag
- Love Quotes 102k
- Life Quotes 80k
- Inspirational Quotes 76k
- Humor Quotes 44.5k
- Philosophy Quotes 31k
- Inspirational Quotes Quotes 29k
- God Quotes 27k
- Truth Quotes 25k
- Wisdom Quotes 25k
- Romance Quotes 24.5k
- Poetry Quotes 23.5k
- Life Lessons Quotes 22.5k
- Quotes Quotes 21k
- Death Quotes 20.5k
- Happiness Quotes 19k
- Hope Quotes 18.5k
- Faith Quotes 18.5k
- Travel Quotes 18.5k
- Inspiration Quotes 17.5k
- Spirituality Quotes 16k
- Relationships Quotes 15.5k
- Life Quotes Quotes 15.5k
- Motivational Quotes 15.5k
- Religion Quotes 15.5k
- Love Quotes Quotes 15.5k
- Writing Quotes 15k
- Success Quotes 14k
- Motivation Quotes 13.5k
- Time Quotes 13k
- Motivational Quotes Quotes 12.5k
