Tarih Quotes
Quotes tagged as "tarih"
Showing 1-30 of 111
“Eğer İslamda zorlama yoksa, insanları daha 13 yaşından itibaren namaz kılmaya zorlamak üzere Muhammed'in, "(Çocuk 13 yaşına geldiğinde) namaz kılması için dövülür" şeklindeki buyruklarına ne demeli?”
― Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
― Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
“Eğer İslam dini zorlama dini değilse, yeryüzü İslam olana kadar Müslümanları savaşmaya zorlayan buyruklara ne demeli?[Örneğin Bakara Suresi'nin 191. ayeti şöyle: " Fitne (kâfirlik) kalmayıp, yalnız Allah'ın dini (İslamiyet) ortada kalana kadar onlarla (kâfirlerle) savaşın. Eğer vazgeçerlerse (kâfirlikten vazgeçip İslam olurlarsa) sataşmayın.."].”
― Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
― Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
“...pek küstahca konuştunuz. Zafer Tanrı'nın onu bahşettiği kişinin olacaktır."
Noyan Baycu”
― Moğol İmparatorluğu Tarihi
Noyan Baycu”
― Moğol İmparatorluğu Tarihi
“Bu dünyada ne varsa bir evetle başladı. Bir molekül bir başka moleküle evet dedi, böylece yaşam doğdu. Ama tarihöncesinden önce tarihöncesinin tarihöncesi vardı, yok vardı, evet vardı. Hep vardı - ne bilmiyorum, ama evrenin hiç başlamadığını biliyorum.”
― A Hora da Estrela
― A Hora da Estrela
“Tarihin altın kurallarından biri, geriye dönüp bakınca bariz olarak görünen şeyin olay esnasında son derece belirsiz olmasıdır. ...O anda yaşayanlara çok düşük ihtimal gibi görünen şeylerin sıkça gerçekleşmesidir. Konstantin MS 306'da tahta çıktığında, Hristiyanlık küçük bir gruba özgü bir Doğu mezhebiydi. Eğer o dönem Hristiyanlığın Roma İmparatorluğunun resmi dini olacağını söyleseydiniz, herkes size kahkahalarla gülerdi; aynen bugün 2050'de Hare Krişna Hareketi'nin ABD'nin resmi dini olacağını söylediğinizde gülecekleri gibi. ...600 yılında, bir grup çöl Arabının kısa süre içinde Atlantik Okyanusu'ndan Hindistan'a kadar tüm toprakları fethedeceğini ileri sürmekse daha da mantık dışıydı...”
― Sapiens: A Brief History of Humankind
― Sapiens: A Brief History of Humankind
“Devletlerin bir hayat müddeti vardır, hiçbir medeniyet sonsuza kadar devam
edip gitmez. Tarihe bakarsanız, bunu açık şekilde görürsünüz. Mesela,
eski Mısır medeniyeti binlerce sene devam etti ve ortadan kalktı. Onun yerini
eski Yunan, Roma devletleri aldı ama onlar da silindiler. Zaman geçti,
biz geldik, 600 sene devam ettik, ama miadımız dolmuştu ve biz de yıkıldık.
İngiltere ise, imparatorluk olarak, sadece 200 seneye yakın devam edebildi.
Bugünün en kuvvetli devleti Amerika ama, günün birinde o da nihayete
erecek. Reform çabalarının muvaffak olması halinde Osmanlı Devleti'nin yıkılmayacağını,
devam edeceğini söyleyenler çıkmıştır ama ben buna inanmıyorum.
Yıkılışımız en fazla 50 sene gecikirdi, o kadar.”
― Son Osmanlılar: Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü
edip gitmez. Tarihe bakarsanız, bunu açık şekilde görürsünüz. Mesela,
eski Mısır medeniyeti binlerce sene devam etti ve ortadan kalktı. Onun yerini
eski Yunan, Roma devletleri aldı ama onlar da silindiler. Zaman geçti,
biz geldik, 600 sene devam ettik, ama miadımız dolmuştu ve biz de yıkıldık.
İngiltere ise, imparatorluk olarak, sadece 200 seneye yakın devam edebildi.
Bugünün en kuvvetli devleti Amerika ama, günün birinde o da nihayete
erecek. Reform çabalarının muvaffak olması halinde Osmanlı Devleti'nin yıkılmayacağını,
devam edeceğini söyleyenler çıkmıştır ama ben buna inanmıyorum.
Yıkılışımız en fazla 50 sene gecikirdi, o kadar.”
― Son Osmanlılar: Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü
“Bizler hayatın içindeki, herkesin gördüğü, ancak kimsenin gerçekten farkına varmadığı, yaşamın gölgesindeki insanlar değil miyiz.”
― Yaşamın Gölgesindeki İnsanlar
― Yaşamın Gölgesindeki İnsanlar
“Hükümdarlar düştü babalardan payımıza. Şanssızız cici prenses. Onlar bize gelene kadar çok başka kişilere önem verir. Ülkeleri, vezirleri, başka kralların oğulları, bir kaşının yayı güzel diye soysuz cariyeleri... hepsini çocuklarından daha çok severler. Biz babalarımız ne derse yaparız. Savaşırız, ölürüz, satılırız ve bür gün tahta geçmek için kardeşlerimizi keseriz. Mesele biz değiliz. Mesele hiçbir zaman biz olmadık.”
― Larende’nin Varisleri Larende’nin Aynası Kısım -2
― Larende’nin Varisleri Larende’nin Aynası Kısım -2
“Ribeira’nın taş kaldırımlarından kıyıya inenleri gördüm. Karanlık denizlere yelken açmaya hazırlanan yelkenlileri izledim. Denizcileri uğurlamaya gelenlerin seslerini işitir gibi oldum. Böyle anlarda sokaklar sustu, şehir derin bir sessizliğe gömüldü.”
― Başka Şehirler
― Başka Şehirler
“Fetih üzerine tebrike gelen ulemâya Fâtih şöyle hitap etti: Kostantiniyye'yi "kendü kılıcımla alıb-dururın kimesnenüzden himmet ve 'inâyet olmamıştır.”
― İki Karanın Sultanı İki Denizin Hakanı Kayser-i Rum - Fatih Sultan Mehemmed Han
― İki Karanın Sultanı İki Denizin Hakanı Kayser-i Rum - Fatih Sultan Mehemmed Han
“Yaşamak, alışmalardan sonra alışılan her şeyle savaşmaktır.”
― Düşünce Tarihi 1: Gerçekçi Düşüncenin Kaynakları
― Düşünce Tarihi 1: Gerçekçi Düşüncenin Kaynakları
“Antikalar, zamanı durdurup ait oldukları anı içlerine hapsetmiş, sihirli ve ölümsüz eşyalardır. Antikacılarla konuşurlar. Fısıltılarını duyabilirsen, hikâyelerini de kendi ağızlarından dinleyebilirsin.”
― Küçük Antika Dükkânı
― Küçük Antika Dükkânı
“Herkes Samuray olmak isterdi ama bu o kadar kolay bir iş değildi. Yıllarca ağır eğitimlerden geçmek gerekirdi. Üstelik sadece katana, ok, mızrak gibi savaş aletlerini çok iyi kullanmak ve iyi dövüşmek de yeterli değildi. Bir Samuray olabilmek için aynı zamanda edebiyat, müzik, şiir, resim, gibi sanat dallarında da ustalaşmak gerekirdi.”
― Küçük Antika Dükkânı
― Küçük Antika Dükkânı
“Bunlar Tarih'in iyice tarihi hale geldiği yıllardır. Ya da histerik yıllar. On yıllara bedel yıllar vardır, bir asırdan daha ağır on yıllar vardır. Bir de zamansa koşulların ötesine geçip başka bir şeye; birer gezegene, koca birer evrene dönüşen devirler vardır.”
― Kensington Gardens
― Kensington Gardens
“(Osmanlı Beyliği'nin kuruluş döneminden bahsediyor) Sınır bölgesi, Moğol yönetiminden kaçan askerler ve siyasal açıdan önemli kişiler için bir sığınak, aynı zamanda da yeni bir yaşam ve gelecek arayan umutsuz köylü ve kasabalılar için bir yurt oluyordu.”
― The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600
― The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600
“İnsan ne diline ne de ırkına aittir: İnsan sadece kendine aittir, çünkü o özgür bir varlıktır, ahlaki bir varlıktır.”
― Qu'est-ce qu'une nation?
― Qu'est-ce qu'une nation?
“Renan gerçekten de din yoluyla bilime geçmiş, kendi yüzyılı için gerçek "bilim dini"ni yaratmıştır. İnanç onda ölmemiştir, konu değiştirmiştir: Hakikat, onun bilmediği bir kültün yeni tanrısı olmuştur; bu kült, Akıl ve Bilginin kültüdür. Hiç kimsenin bunu keşfetmek için metinleri incelemesine gerek yoktur: Renan her sayfada bu rasyonalist "amentü"yü patlatır, onunla tüm kanılar özetler ve söyler.”
― Qu'est-ce qu'une nation?
― Qu'est-ce qu'une nation?
“Bilimde her şeyin amacı "mümkün olan en yüksek insan kültürünü gerçekleştirmektir.”
― Qu’est-ce qu’une nation ?
― Qu’est-ce qu’une nation ?
“Bilim ona göre dini tahtından indiremez, çünkü zaten kendisi din olmuştur.”
― Qu'est-ce qu'une nation?
― Qu'est-ce qu'une nation?
“Kendi ülkenin tarihinin karanlık günlerini çok iyi bilen biriysen, ülkenin yönetiminde mutlaka yer almalısın çünkü geçmişin trajedilerini bilenlerdir geleceği güvenli inşa etmek için gerekli altyapıya ve motivasyona sahip olanlar!”
―
―
“Tarih boyunca çoğunluğun verdiği yanlış bir karar hiçbir zaman doğru bir şey yaratmamış, aksine yanlışların ağırlaşmasına ve dibe doğru çöküşü hızlandırmasına neden olmuştur! Tarihte bu konuda bir istisna var mıdır dersen, hayır yoktur.”
―
―
“Eğer kendi ülkenin geçmişiyle sadece gurur duyuyorsan o zaman hemen bir kütüphaneye git, çok farklı kaynaklardan kendi ülkenin tarihini yeniden oku, çünkü istisnasız her ülkenin tarihinde hem gurur duyulacak ve hem de utanç duyulacak şeyler vardır!”
―
―
“İnsanlar kendi tarihlerini yaparlar, fakat kendileri için seçilmiş koşullar altında değil, doğrudan doğruya geçmişten karşılaşılan, verilen ve aktarılan koşullar altında yaparlar. Tüm ölü kuşakların geleneği, yaşayanların zihninde bir kabus gibi ağırlık yapar.”
―
―
“Oysa okumayan ve bilmeyenler okumadıkları ve bilmedikleri için vatan sevgisinden yoksun, bunun eğitimini almış olanlar da vatanın gereksinimlerine yaraşır şekilde çalışmaktan
kaçınıp eğilimleri huzur ve rahattan yana olursa, bu vatanı kimlerin yaşatacağı ve bu vatanda yaşamak ve buna sahip olmak hakkının ne yüzle iddia edileceği iyice düşünülmelidir.”
― Zabit ve Kumandan
kaçınıp eğilimleri huzur ve rahattan yana olursa, bu vatanı kimlerin yaşatacağı ve bu vatanda yaşamak ve buna sahip olmak hakkının ne yüzle iddia edileceği iyice düşünülmelidir.”
― Zabit ve Kumandan
“Bir hakikati bir türlü kavrayamadık. Bir adam iki efendiye birden hizmet edemez. Ya devlet, ya şeyh ve beyler! Devlet, şeyh ve beylerin bu halka yaptığı hizmetleri aynı süratle, aynı kolaylıkla yerine getiremezse, elbette şeyhine ve beyine bağlı kalır. Şeyh ve bey mahallindeki haksızlıkları ve meseleleri kendi geleneklerine, inançlarına göre hemen hallediyor. Bize gelince, bir nüfus kağıdı çıkarmak için adamları on gün dağlardan, taşlardan yaya yürüterek şehire getiriyoruz. Şeyh bir koyun hırsızını kendi ölçülerine göre hemen cezalandırıyor. Biz aynı hırsızı, koyunu çalınan adamı, şâhitleri günlerce yürüterek şehire indirip aylarca mahkemelerde süründürüyoruz. Bu halk, bu şartlar içinde elbette şeyhine ve beyine bağlı kalır ve kalacaktır.”
― Türkiye'nin Düzeni 2: Dün - Bugün - Yarın
― Türkiye'nin Düzeni 2: Dün - Bugün - Yarın
“Görünüşte 27 Mayıs hareketi, DP iktidarının şiddet tedbirleri ile yarattığı politik çıkmazın sonucudur. Ne var ki bu politik çıkmazın temelinde, ekonomik çıkmaz yatmaktadır. Türkiye'de kapitalist gelişme çabası bir kez daha hoşnutsuzluk, sıkıntı ve hayal kırıklığı yaratmıştır. Halbuki tarımda büyük çapta üretim artışı, bol ithalat olanağı ve elverişli dış konjonktür dolayısıyla, devlet eliyle planlı bir sanayileşmeye gidilebilseydi, Türk ekonomisi, sağlam ayaklar üzerine oturabilecek adımlar atabilirdi. Devlet eliyle kapitalist imali, pek az sanayileşme sağlamış ve geniş çapta kaynak israfına yol açmıştır. Türkiye'de özel sektörün gücünü savunmak için hazırlanmış bir Odalar Birliği Raporu dahi, Menderes dönemindeki kaynak israfını itiraf etmektedir: «Bütün azgelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'de de özel sektör yatırımlarının kısa devreli spekülatif kazanç vaadeden sektörlere aktığı iddia olunur. Böyle bir iddianın önemli ölçüde gerçeği aksettirdiğine şüphe yoktur.»”
― Türkiye'nin Düzeni 2: Dün - Bugün - Yarın
― Türkiye'nin Düzeni 2: Dün - Bugün - Yarın
“Tarihin doğru tarafında olmak aslında çok basit: Özgürlükçü ol, herkese karşı iyi ve adaletli olma ahlakını dini ve politik inançlarının üzerinde tut, her zaman bilimin yanında ol!”
―
―
“Fantazi ve lüks hayat düşüncesi, insanın kendini beğendirme arzusu, bir kısım görenekler ve aşağılık duygusundan kaynaklanmaktadır. Oysa ki; milletleri mutluluk içinde yaşatan, lüks ve fantaziden ziyâde; ruh yüceliği, iyi ahlâk ve fazilettir. Debdebe ve fantazilere kendini kaptırmışlık ise, bütün ahlâk ve fazilete zıttır. Kabul edelim ki; lüks, zenginliğe alâmet ve bir kesim için de kazanca sebep olmaktadır. Ama, rica ederim; hiçbir müspet neticesi olmayan bu işlerden ne elde edilecektir? Böyle, her yolla, servet arzusu karşısında insanlık ve fazilet ne olacaktır? Ahlâk ve mürüvvetin yerini para ile doldurabilecek miyiz? Evet, para ile her şey satın alınabilir; ama ahlâk ve fazilet asla..!
Dünyevî zinet, lüks ve debdebe gibi küçük ve mânâsız arzularla alçalmış ruhların büyük ve mukaddes düşüncelere yükselmeleri, yüce mefkûreler uğrunda kavga vermeye hazırlanmaları tamamen imkânsızdır. Gayret etseler bile, kırılmış cesaretleri ve felç olmuş iradeleriyle kat'iyyen bunu başaramayacaklardır. Böyleleri, hep budalaca pöhpöhlere alıştıklarından, çevrenin mürâice takdir ve alkışları, onlar için mükâfatın en değerlisi olacaktır.
Böyle bir toplum içinde varlığa erme felâket ve bahtsızlığına uğramış bir fert, içinde yetiştiği topluma uyma ve onun mânâsız bir kısım kaide ve prensiplerine riâyet etme yolunda, pek çok iyi ve güzel şeyleri feda edecektir. Aman Allah'ım! Meğer insanlar, ne budalaca düşüncelerle, ne büyük şeyleri kaybediyor ve nelere katlanabiliyorlarmış..!
Aşırı lüks ve zinetperestlik, insanlardan fazilet ve güzel ahlâkı alıp götürdüğü gibi gerçek sanat anlayışı ve zevk-i selimi de bütün bütün öldürdü. Ve artık günümüzde, güzellik telâkkisi öylesine bayağılaştı ki; bu anlayışla, ne dâhiyane düşünceleri inkişâf ettirip geliştirme, ne de sanata yeni buutlar kazandırma kat'iyen mümkün olmayacaktır. Hatta aramızda bir kısım fevkalâde istidatlar bulunsa bile, bunlar, zevk ve sanat anlayışından mahrum muasırları tarafından takdir edilmeyecekleri düşüncesiyle, çocuksu eserlerle kendilerini küçültecek, müşteri ve alkışçıların seviyesine inecek ve hiçbir zaman inkişâf etme fırsatını bulamayacaklardır.
Evet, böyle bir atmosfer içinde, ne güzellik aşkı, ne gönülde ilhamların coşması, ne de sanatkârlık ruhu kat'iyen gelişemez. Böyle bir anlayış içinde, sanat perişan, sanatkâr bir satıcı, sanatseverler de muhtevadan habersiz, dış yaldız ve kabartmalara hayran bir sürü çocuklardır.
Dış tesir ve baskılarla ruhta köleleşmiş bugünkü nesiller, dönüp kendi özlerini bulacakları, fıtrat kanunlarına dehâlet edecekleri, varlıklarının toprak ve tohumlarına sahip çıkacakları güne kadar da, bu eziklik ve bu perişaniyet devam edeceğe benzer. Günümüzün, zevksizlik ve derbederliğini görüp düşündükçe, eski devirleri hasretle yâd etmemek elden gelmiyor. Kudret elinin hazırladığı incelerden ince programa göre ve kutsilerin eliyle, tekrar tekrar tabiat kazanında karıştırılıp hallaç edilen pırıl pırıl o fıtrî hayat, rengârenk güzellikleri ve kanaviçe zerafetiyle, uzaklaştığımız kendi yamaç ve kendi kıyılarımız gibi artık çok gerilerde kaldı...”
― Çağ ve Nesil 1-2-3
Dünyevî zinet, lüks ve debdebe gibi küçük ve mânâsız arzularla alçalmış ruhların büyük ve mukaddes düşüncelere yükselmeleri, yüce mefkûreler uğrunda kavga vermeye hazırlanmaları tamamen imkânsızdır. Gayret etseler bile, kırılmış cesaretleri ve felç olmuş iradeleriyle kat'iyyen bunu başaramayacaklardır. Böyleleri, hep budalaca pöhpöhlere alıştıklarından, çevrenin mürâice takdir ve alkışları, onlar için mükâfatın en değerlisi olacaktır.
Böyle bir toplum içinde varlığa erme felâket ve bahtsızlığına uğramış bir fert, içinde yetiştiği topluma uyma ve onun mânâsız bir kısım kaide ve prensiplerine riâyet etme yolunda, pek çok iyi ve güzel şeyleri feda edecektir. Aman Allah'ım! Meğer insanlar, ne budalaca düşüncelerle, ne büyük şeyleri kaybediyor ve nelere katlanabiliyorlarmış..!
Aşırı lüks ve zinetperestlik, insanlardan fazilet ve güzel ahlâkı alıp götürdüğü gibi gerçek sanat anlayışı ve zevk-i selimi de bütün bütün öldürdü. Ve artık günümüzde, güzellik telâkkisi öylesine bayağılaştı ki; bu anlayışla, ne dâhiyane düşünceleri inkişâf ettirip geliştirme, ne de sanata yeni buutlar kazandırma kat'iyen mümkün olmayacaktır. Hatta aramızda bir kısım fevkalâde istidatlar bulunsa bile, bunlar, zevk ve sanat anlayışından mahrum muasırları tarafından takdir edilmeyecekleri düşüncesiyle, çocuksu eserlerle kendilerini küçültecek, müşteri ve alkışçıların seviyesine inecek ve hiçbir zaman inkişâf etme fırsatını bulamayacaklardır.
Evet, böyle bir atmosfer içinde, ne güzellik aşkı, ne gönülde ilhamların coşması, ne de sanatkârlık ruhu kat'iyen gelişemez. Böyle bir anlayış içinde, sanat perişan, sanatkâr bir satıcı, sanatseverler de muhtevadan habersiz, dış yaldız ve kabartmalara hayran bir sürü çocuklardır.
Dış tesir ve baskılarla ruhta köleleşmiş bugünkü nesiller, dönüp kendi özlerini bulacakları, fıtrat kanunlarına dehâlet edecekleri, varlıklarının toprak ve tohumlarına sahip çıkacakları güne kadar da, bu eziklik ve bu perişaniyet devam edeceğe benzer. Günümüzün, zevksizlik ve derbederliğini görüp düşündükçe, eski devirleri hasretle yâd etmemek elden gelmiyor. Kudret elinin hazırladığı incelerden ince programa göre ve kutsilerin eliyle, tekrar tekrar tabiat kazanında karıştırılıp hallaç edilen pırıl pırıl o fıtrî hayat, rengârenk güzellikleri ve kanaviçe zerafetiyle, uzaklaştığımız kendi yamaç ve kendi kıyılarımız gibi artık çok gerilerde kaldı...”
― Çağ ve Nesil 1-2-3
“Arkada bıraktığı günlere bakıp da pişmanlık duymayacak az insan vardır. İyiler, neden daha mükemmel olmadıklarını düşünerek; kötüler de, işledikleri fenâlıkların yüz kızartıcı çirkinliklerini görerek hasret ve inkisar içinde iki büklüm olup inleyeceklerdir.
Genç kuşakları ihmâl edip nefsâniliğin karanlık lâbirentlerinde yapayalnız bırakanlar, onların her gün biraz daha azmanlaşmalarına seyirci kalanlar.. kitleleri millî kültür ve millî düşünceden mahrum bırakanlar, çekip onları şehevânilik bataklığında çürütenler.. fenalara ve fenalıklara yahşî çekip gününü gün etmek isteyenler, ülkenin dörtbir yanına kozmopolitlik tohumlarını saçarak millî şuur ve millî mefkûreyi öldürenler.. özünden ve ruh kökünden uzaklaşmayı ma'rifet ve medeniyet sananlar, ilim yuvalarını bu cehennem zakkumunun meşcereliği1 haline getirenler.. yıllarca can alıcı hasımlarımızı dost bilip onlara dostluk türküleri söyleyenler, göz göre göre bütün değer hükümlerimizi yerle bir edip halihazırdaki şu hazîn manzarayı hazırlayanlar.. cismânî ve bedenî hazlarını, her şeyin önüne geçirip çılgınlık ve hezeyana girenler, bunların hâline imrenip, kelebeklerin kendilerini ateşlere attıkları gibi, gidip gidip levsiyyâta gömülenler.. medeniyet deyip, yenilik deyip çeşit çeşit yabancı düşünceye pey-çekenler, olup biten bunca şey karşısında, bir kerecik olsun, irkilmeyen ve ürpermeyenler.. en alttakiler onların da altındakiler, en üsttekiler onların da üstündekiler, bir gün mutlaka, ettiklerine nâdim olup ağlayacaklardır!.. Ne var ki, o günkü ah u enîn ve çığlıklar hiçbir işe yaramayacaktır.
Çeşit çeşit nedâmet düşüncelerinin bir sis gibi ortalığı sardığı o gün; keşke, "düşünce dünyamla bir çığlık olup her yanı sarsaydım; sarsaydım da bütün ölü gönüllere rûhumun ilhamlarını duyurabilseydim" deyip dövünen ve pişmanlıklar içinde kıvranan çaplı ve çalımlı yüksek himmetlerin nedâmetleri duyulacağı gibi; bütün bir hayat boyu, kayda değer hiçbir iş yapamamış, hiçbir fedakârlığa katlanamamış ve koskoca ömür sermâyesini zâyi etmiş kimselerin de pişmanlıklarla inleyip şaşkın şaşkın sağa sola tosladıkları görülecektir.
İhmâllerin birer dev felaket halinde çevreyi sardığı, ekilen cehennem tohumlarının başak bağladığı, dörtbir tarafın kararıp gözlerin döndüğü ve yürekler acısı bu hazîn manzaranın herkesi dağidar edip dize getirdiği o gün, (keşke) diyecekler; keşke, bugünleri dünden görebilsek ve bu felâketleri hazırlayan karanlık ruh ve karanlık çehreleri vaktinde sezebilseydik; sezebilseydik de, bugünkü çâresizliklere ve bu âh u efgâna düşmeseydik..!
Keşke, aldatıcı ruh ve mürüvvet bilmeyen bir kısım simalarla aramızda, aşılmaz dağlar bulunsaydı da hicrânı bir dert, dostluğu bin hasret, vefasız bir gürûh arkasına düşüp ömrümüzü zâyi etmeseydik..! Keşke, sağduyulu, sağ düşünceli aydınlık yolun muhasebe insanları arasında yerimizi alabilseydik de hesapsızlığın bağrında gelişen bugünkü anaforlara kapılıp gitmeseydik..! Keşke ilimlerle dimağlarımızı, inanç hakikatlarıyla da gönüllerimizi aydınlatarak Yüce Yaratıcı ve O'nun şaşmaz şanlı elçisi Ufuk İnsan'ın akyoluna bağlılığımızı koruyabilseydik de ruhlarımızı saran şu binbir hezeyân, gönüllerimizi dolduran şu içiçe gurbet ve yalnızlıkları görüp hissetmeseydik..!
Keşke, ibret dolu sayfalarıyla maziyi yâda getirip, onun aldatmayan ve aydınlatıcı derslerinden alacağımız feyizlerle, geçmişimize yaraşır bir parlak gelecek hazırlamaya muvaffak olabilseydik..!
Evet, bugünkü her pişmanlık; dünkü ihmâl, dünkü gaflet ve dünkü umursamazlığın acı birer meyvesi olarak karşımıza çıktı. Yarınlar da, acı-tatlı her türlü semeresiyle bugünün bağrında gelişip hazırlanmaktadır. Bu itibarladır ki, çok yakın bir gelecekte, milletçe ya (keşke keşke)lerle kadere taşlar yağdırıp geçmişi hasretle anacağız, yahut, onu ve kahramanlarını hayırla yâd edip talihimize tebessüm edeceğiz...”
― Çağ ve Nesil 1-2-3
Genç kuşakları ihmâl edip nefsâniliğin karanlık lâbirentlerinde yapayalnız bırakanlar, onların her gün biraz daha azmanlaşmalarına seyirci kalanlar.. kitleleri millî kültür ve millî düşünceden mahrum bırakanlar, çekip onları şehevânilik bataklığında çürütenler.. fenalara ve fenalıklara yahşî çekip gününü gün etmek isteyenler, ülkenin dörtbir yanına kozmopolitlik tohumlarını saçarak millî şuur ve millî mefkûreyi öldürenler.. özünden ve ruh kökünden uzaklaşmayı ma'rifet ve medeniyet sananlar, ilim yuvalarını bu cehennem zakkumunun meşcereliği1 haline getirenler.. yıllarca can alıcı hasımlarımızı dost bilip onlara dostluk türküleri söyleyenler, göz göre göre bütün değer hükümlerimizi yerle bir edip halihazırdaki şu hazîn manzarayı hazırlayanlar.. cismânî ve bedenî hazlarını, her şeyin önüne geçirip çılgınlık ve hezeyana girenler, bunların hâline imrenip, kelebeklerin kendilerini ateşlere attıkları gibi, gidip gidip levsiyyâta gömülenler.. medeniyet deyip, yenilik deyip çeşit çeşit yabancı düşünceye pey-çekenler, olup biten bunca şey karşısında, bir kerecik olsun, irkilmeyen ve ürpermeyenler.. en alttakiler onların da altındakiler, en üsttekiler onların da üstündekiler, bir gün mutlaka, ettiklerine nâdim olup ağlayacaklardır!.. Ne var ki, o günkü ah u enîn ve çığlıklar hiçbir işe yaramayacaktır.
Çeşit çeşit nedâmet düşüncelerinin bir sis gibi ortalığı sardığı o gün; keşke, "düşünce dünyamla bir çığlık olup her yanı sarsaydım; sarsaydım da bütün ölü gönüllere rûhumun ilhamlarını duyurabilseydim" deyip dövünen ve pişmanlıklar içinde kıvranan çaplı ve çalımlı yüksek himmetlerin nedâmetleri duyulacağı gibi; bütün bir hayat boyu, kayda değer hiçbir iş yapamamış, hiçbir fedakârlığa katlanamamış ve koskoca ömür sermâyesini zâyi etmiş kimselerin de pişmanlıklarla inleyip şaşkın şaşkın sağa sola tosladıkları görülecektir.
İhmâllerin birer dev felaket halinde çevreyi sardığı, ekilen cehennem tohumlarının başak bağladığı, dörtbir tarafın kararıp gözlerin döndüğü ve yürekler acısı bu hazîn manzaranın herkesi dağidar edip dize getirdiği o gün, (keşke) diyecekler; keşke, bugünleri dünden görebilsek ve bu felâketleri hazırlayan karanlık ruh ve karanlık çehreleri vaktinde sezebilseydik; sezebilseydik de, bugünkü çâresizliklere ve bu âh u efgâna düşmeseydik..!
Keşke, aldatıcı ruh ve mürüvvet bilmeyen bir kısım simalarla aramızda, aşılmaz dağlar bulunsaydı da hicrânı bir dert, dostluğu bin hasret, vefasız bir gürûh arkasına düşüp ömrümüzü zâyi etmeseydik..! Keşke, sağduyulu, sağ düşünceli aydınlık yolun muhasebe insanları arasında yerimizi alabilseydik de hesapsızlığın bağrında gelişen bugünkü anaforlara kapılıp gitmeseydik..! Keşke ilimlerle dimağlarımızı, inanç hakikatlarıyla da gönüllerimizi aydınlatarak Yüce Yaratıcı ve O'nun şaşmaz şanlı elçisi Ufuk İnsan'ın akyoluna bağlılığımızı koruyabilseydik de ruhlarımızı saran şu binbir hezeyân, gönüllerimizi dolduran şu içiçe gurbet ve yalnızlıkları görüp hissetmeseydik..!
Keşke, ibret dolu sayfalarıyla maziyi yâda getirip, onun aldatmayan ve aydınlatıcı derslerinden alacağımız feyizlerle, geçmişimize yaraşır bir parlak gelecek hazırlamaya muvaffak olabilseydik..!
Evet, bugünkü her pişmanlık; dünkü ihmâl, dünkü gaflet ve dünkü umursamazlığın acı birer meyvesi olarak karşımıza çıktı. Yarınlar da, acı-tatlı her türlü semeresiyle bugünün bağrında gelişip hazırlanmaktadır. Bu itibarladır ki, çok yakın bir gelecekte, milletçe ya (keşke keşke)lerle kadere taşlar yağdırıp geçmişi hasretle anacağız, yahut, onu ve kahramanlarını hayırla yâd edip talihimize tebessüm edeceğiz...”
― Çağ ve Nesil 1-2-3
All Quotes
|
My Quotes
|
Add A Quote
Browse By Tag
- Love Quotes 102k
- Life Quotes 80k
- Inspirational Quotes 76k
- Humor Quotes 44.5k
- Philosophy Quotes 31k
- Inspirational Quotes Quotes 29k
- God Quotes 27k
- Truth Quotes 25k
- Wisdom Quotes 25k
- Romance Quotes 24.5k
- Poetry Quotes 23.5k
- Life Lessons Quotes 22.5k
- Quotes Quotes 21k
- Death Quotes 20.5k
- Happiness Quotes 19k
- Hope Quotes 18.5k
- Faith Quotes 18.5k
- Travel Quotes 18.5k
- Inspiration Quotes 17.5k
- Spirituality Quotes 16k
- Relationships Quotes 15.5k
- Life Quotes Quotes 15.5k
- Motivational Quotes 15.5k
- Religion Quotes 15.5k
- Love Quotes Quotes 15.5k
- Writing Quotes 15k
- Success Quotes 14k
- Motivation Quotes 13.5k
- Time Quotes 13k
- Motivational Quotes Quotes 12.5k
